Uzm.Hipnoterapist ve Sosyolog Gani Eser, günümüz ilişkileri ve çiftler üzerinde soru cevap yöntemleriyle yaptığı araştırma sonucunda ” Aşkın Tek Sırrı, Kaybetme Korkusudur” dedi ve kaleme aldığı yazısında ayrıntılara yer verdi..
Bir gün ona rastlarsınız. Gözleriniz kamaşır güzelliğinden ya da yakışıklılığından. “Bu o,” der iç sesiniz. Kalbiniz yerinden fırlayacak gibi olur heyecandan; boğazınız kurur, derin nefes alma ihtiyacı duyarsınız. Aşk kapınızı çalmıştır hiç beklemediğiniz bir anda.
O da size bakar. Utanır bakışlarınızın kesişmesinden. Size olan ona da olsun istersiniz. Yanınıza yaklaştığında ya da siz gittiğinizde onun yamacına, tanıştırılırsınız bir şekilde. Elleriniz birbirine değdiğinde, teninin sıcaklığını hissettiğinizde tarifi imkânsız duygular sarar bedeninizi.
Dünya durur, zaman durur, aşk kapıyı çaldığında. Onu görmeden geçmesin istersiniz zaman, dokunmadan duramazsınız birbirinize. Yaşama dair ne varsa önemsizleşir, tek gördüğünüz onun güzel gözleri olur. “Bulduk birbirimizi,” dersiniz. Birlikte hayaller kurar, durmadan istemsizce gülümsersiniz. Etrafınızdakiler anlar size bir haller olduğunu; onsuz kaldığınız anlarda eksildiğinizi. Aşk çok fena yapar insanı; şakası yoktur, feleğinizi şaşırtır.
Günler geçer, belki aylar, bazen yıllar boyu sürebilir aşk, zamana yenik düşmeden. Bilim ve istatistik ne derse desin, olabilir böyle sevdalar. Her gördüğünde ilk kez görüyormuş gibi bakar gözler, her buluşma ilk buluşma gibi heyecan verir. Birbirlerinin yaşamını güzelleştirir âşıklar, güç verirler, kolaylaştırırlar her işi. Fedakârlık değildir yaptıkları, içgüdüseldir; sevdiğinin mutlu olmasından mutlu olur her âşık. Biri belki biraz fazla verici olur, diğeri az; biri daha koruyucu kollayıcı olur, diğeri daha eğlenceli. Kendi dengesini bulur her ilişki.
Ama bir gün bir şey olur ve biter aşkın tesiri. Odak dışa kayar; belki batmaya, rahatsız etmeye başlar diğerinin ilgisi. Nefes alamaz olur insan. Uzaklaşmak, tek başına kalmak ister. Değişen bir şey yoktur aslında ama biter bir gün büyü. “Nasıl olsa benim, ne yaparsam yapayım beni bırakmaz” düşüncesine kapıldığı an önemsizleşir diğer taraf. “O olmadan da varım ben, onsuz da güzelim, güçlüyüm,” der insan. Başka bedenler tanımak, diğerleri de beni beğeniyor mu sorusuna yanıt aramak ister.
Güzelliğin bakan gözde saklı olduğunu unutur insan. Sahip olduklarının kıymetini kaybetmeden anlamaz. Önce kendisini aldatır sonra bir zamanlar sevdiğini. Bir yalana sürüklenir ilişki. Aldatılan kendini suçlar, sevgilisinin uzaklaşmasının nedenini kendinde arar ya da farkında olmaz olan bitenin, ahmaklaşır. Aldatan hem dengesizleşir, hem suçlu hisseder kendisini. Başka birisinin sevgisini garantiye almadan bitiremez ilişkiyi.
Aşkın bittiğini düşünüyorsanız, sevgilinizi eskisi kadar değerli bulmuyorsanız ya da onun sizden uzaklaştığını hissediyorsanız ama ilişkinize son bir şans vermek istiyorsanız size tavsiyem şudur.
Önce aldatmayı, ayrılmayı düşünenler için yazıyorum: Ona âşık olduğunuz ilk günü hatırlayın. Aynı insan var kaşınızda. Zamanla birbirinize alıştınız, kanıksadınız ama uzun zamandır bakmadığınız gözlere bir kez daha bakarsanız aynı biçimde parladıklarını göreceksiniz. O da bu ilişkiyi bitirebilecek, başka insanlara yönelebilecek, sizi terk edebilecek potansiyele sahip. Bunu yapmıyorsa acizliğinden değil; sizi hala sevdiğindendir. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Kendinizi güzel buluyorsanız karşınızdakinin sizi güzel bulmasındandır. Onun da sizi bırakıp gidebileceğini düşünün. Böyle bir şey başınıza geldiğinde nasıl hissedersiniz?
Terk edilme korkusu yaşayan, aldatıldığını hissedenler içinse tavsiyem şudur: Sizi çantada keklik sanmasına izin vermeyin. İlişkinin rehavetiyle kendinize özen göstermeyi bırakmış olabilirsiniz. Âşık olduğunuz ilk zamanları hatırlayın. Giyiminize, kişisel bakımınıza özen gösterin.
Ondan aşk dilenmeyin.
Kendinize acımayın. Güçlü olun. Sizin de onu terk edebileceğinizi anlarsa ilişkinize bir şans daha verebilir.
Unutmayın; birazcık kaybetme korkusu her zaman işe yarar.
Uzman Hipnoterapist Sosyolog Gani Eser, 2015