Taraftar heyecanı yok, o zaman bu işin tadı da yok. Gördünüz mü Diyarbakırspor’un bir kısım fanatik taraftarları bu takımı ne hale getirdiğinizi. Artık yaptığınızla gurur duyabilirsiniz. Oysa ki herşey ne kadar güzel başlamıştı Ziya Doğan’la. Sonra bir avuç inciri berbat ettiniz. Yazık ettiniz Diyarbakırspor’a. Beşiktaş’ta gençlere şans doğdu, onlar da bu şansı değerlendirmeye başladı.
Elbette ki bu tip maçlar ölçü olmaz. Ama ölçülmek icin başlangıç olur. Rıdvan da bunlardan birisi.
Gittiği yer neresi onu bilemem ama şu gördüğüm Rıdvan yol katettikçe iyi olacak gibi gözüküyor. Necip de kilometre taşını bu maçta bana göre aştı. Daha derli toplu, haddini de biliyor. Temiz, akıllı, kaleye dikine futbol oynuyor.
Elbette ki Ernst ve Fink’in de bu işte katkıları var. İsmail Köybaşı da daha düne kadar Milli Takımı oyuncusuydu. Oynamaya oynamaya düşüş yaşadı. Bu oyuncuya yazık oluyor. Sen 20 yaşında Milli Takıma gidiyorsun, sonra da yok oluyorsun. Eee gençleri kazanmak kolay değil.
Cesanet ister. Cesaret olmazsa gençler de olmaz.
Nihat direğe takıldı
Süratli futbol oynamak lazım, nasıl oynayacaksın?
Aylarca tek forvetsin. Hadi bu da tamam.
Ama ben şu işi anlamıyorum; sol ayaklı Tello neden sağda oynuyor? Süratli hücuma kalkıyorsun tekte orta yapmak lazım. Ama oyuncu sol ayaklı olduğu için topu mutlaka soluna alıyor.
Sonra da mevsimler geçiyor! Bazı maçlarda taktik gereği bu olabilir. Ama bu iş klasikleşti. Bu da Beşiktaş’a zarar verir.
Sahada iyi mücadele vardı. Şanssız bir Nihat vardı. Bir türlü direkleri de kendi şanssızlığını da aşamadı. Diyarbakırspor adına ise hedef vardı.
Halis Özkahya herhalde hayatının en rahat maçını yönetmiştir.
Tribünde onu iyi ya da kötü tezahürat yapan taraftar yoktu. Diyarbakır’a yazık oldu. Bu güzel bahar günlerinde Diyarbakır karpuzuyla avunacağız.