Beşiktaş Kaymakamı Sadettin Yücel, çözümleyemediği bir konuyu tüm içtenliğiyle paylaştı: “Bimekanlar için elimiz kolumuz bağlı” dedi. Bu söylemini tüm yönleriyle açtı: Evsiz insanlar için Beşiktaş Kentlisi’nin çok duyarlı olduğunu söyleyen Beşiktaş Kaymakamı Saadettin Yücel, çok önemli konulara dikkat çekti. Yücel bu konuda özetle şunları söyledi.
“Ne yazık ki her yerde olduğu gibi Beşiktaş’ta da bimekanlar meselesi var. Bimekan tabir edilen evsiz barksız insanlar. Evsiz barksız insanlar konusunda kendi içlerinde özel bir komisyon kurduk. Aralarına girdik, görüşmeler konuşmalar yapıldı, sade polis değil bunun içinde, rehber öğretmen, gönüllü arkadaşlarımız var. Saygıdeğer hemşehrimiz bunu bilmeli ki bimekanlık suç değil. “Ben bundan rahatsız oluyorum, bunu alın götürün” gibi bir talebin karşılığını bulamıyoruz. Yapabileceğimiz bir şey yok çünkü. ‘Benim evim barkım yok, bu parkta kalacağım’ diyorsa kalır. ‘Bu meydanda yatacağım’ diyorsa maalesef yatar. Hal böyle olunca bu görüntüden kaynaklanan sıkıntıları gidermek şu günkü şartlarda çok mümkün görünmemekte. Ya yasa koyucu bu konuda bir düzenleme yapacak. Yasa çıkacak. Ya da polisin toplayabilmesi için kendine ve etrafa zarar veriyor olması lazım. Yani kısacası bir suç isliyor olması lazım. ‘Yok sen niye burada duruyorsun, kalk seni götürüyorum buradan’ diyemezsin. Bu konuda vatandaşlarımızla paylaşıyoruz bunları ve birbirimize ve bu kişilere destek olmamız lazım. Yasa koyucu da mutlaka tüm bunları göz önüne alıyor ve gereğini yapıyordur. Yapacaktır.”
Beşiktaş Kaymakamı Saadettin Yücel bir başka kanayan yaraya da şöyle yaklaştı: “Bimekanlıkla beraber tinerci diye tabir edilen gençler var. Bu artık sadece İstanbulumuz ve Beşiktaşımız için geçerli bir durum değil, birçok bölgelerimizde ve yörelerimizde olan bir şey. Bu da yasa koyucu belki idari mekanizmalar içerisinde irdelenmesi gereken bir şey. Polis bu durumda tinerci tabir edilen kişiyi alıyor, bahçede misafir ediyor. Çünkü onu nezarete atması mümkün değil, söz konusu da değil. Ancak bahçede uyanmasını sağlıyor, uyandıktan sonra da serbest bırakıyor. Burada şöyle bir ayırımı yapmak lazım, 18 yaş altı ise o kişiyi alıp, ilgili Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun birimine götürme yetkisi var. Sorumluya götürüyor, 18 yaş üstüne yapacağı bir şey yok. Amatem 18 yaş üstüne irade istiyor. ‘Ben tedavi olmak istiyorum’ demesi gerekiyor, bunu demiyor zaten çoğu. Keşke dese. Demek 18 yaş altında polis resen alıp götürebiliyor. 18 yaş üstüne kişinin iradesi olması gerekiyor. Yoksa polis dokunamıyor, kendisine ve başkasına zarar verici bir faaliyette bulunmadığı müddetçe ne yapılabilir? ‘İyi de ben bundan şüphe ediyorum, bu rahatsız eder’ diyemez kimse… Güzel de böyle bir yasal düzenlememiz yok. Olmayan yetkiyi kullanacak halimiz de yok. Bunu vatandaşımız bilmek zorunda. Yasal bir düzenlemeye giderse, gidilmesine vatandaşlar aracı olabilirse bizim görevimiz uygulamak, uygularız. Ama şu haliyle ‘Şurada yatıyor, köprü altında, bankta..’ Hayır… Polisin böyle bir yetkisi yok. Ama doğru mu ben doğruluğu tartışmam benim görevim tartışmak değil yasalarla bana vermiş olduğu yetki ve sorumluluğu yapmak ya da yaptırmak.”
KAYMAKAM YÜCEL: ‘YASA KOYUCU DÜZENLEME YAPAR BİZ UYGULARIZ’
Yücel daha sonra konuya şöyle açıklık getirdi: “Bu işin başka boyutları var, bu sadece psikolojik bir şey değil. Belki de yaşam biçimi haline getirmiş bazı kişiler onu. Hatta bir kısmı bunlardan aileye gidiyor, ihtiyaçlarını karşılıyor, tekrar geliyor, bunun irdelenmesi lazım. Belki benim söylediğim şekilde de kabul edilmemesi lazım. Bizim de uzmanların da görüşleri alınması lazım. Benim gözlemim eksik ya da yanlış olabilir. Deyim yerindeyse bunu bir işaret olarak alıp irdelenmesinde fayda var. Şu haliyle birinci derecede asayişten sorumlu kişi olarak ve polisin de birinci derecede sorumlu kuruluşa bağlı çalışan birim olarak şu aşamada yapacağı bimekan noktasında yapacağı bir şey yoktur. Hava şartları zorlaştığında elverişsiz hale geldiğinde o kişilerin can tehlikesi söz konusu olduğunda Büyükşehir Belediyemiz ekipleri onları toparlayıp kapalı spor salonlarında güzel, insani ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra barındırıyor. Orada iradeden ziyade bir gönüllülük esası var, köklü çözüm bulunabilir. Bu işin ikinci boyutu bir de üçüncü boyutu Beşiktaş’ta. Bunca yıllık meslek yaşamımda bir küçük istisna haricinde bu işte maalesef başarılı olamadım ona üzülüyorum. Yaşlı ve kimsesi olmayan vatandaşlarımız zaman zaman komşuları aracılığıyla telefon ediliyor, faks çekiliyor. ‘Lütfen bu zor durumda lütfen bunu alın. Güzel tabi ki doğru da. Ama o kişi iradesi olmadığı takdirde nasıl alıp nereye vereceğiz. Sadece Beşiktaş’ta değil bundan önceki görev yerlerinde de aynı… ‘Gitmem’ diyor, ‘Evimde kalacağım.’ Bunu yasal prosedür tarafı da uzun. Ya kaymakamlık ya muhtarlık ya komşu mahkemeye müracaat edecek. Vesayet kararı alacak mahkemeden. İradesi o mahkeme tarafından verilen kişiye geçtiği için çeşitli prosedürlerden sonra ya hastaneye ya bakım evlerine götürülecek. Bu da çoğu zaman mümkün olmamakta.”
VATANDAŞLARIMIZA HER KONUYU ANLATMALIYIZ Kİ SORUN ÇÖZÜLSÜN
“Burada örneğin geçen sene kaymakamlığımız marifetiyle belediyemize yazılı talimat gönderildi, denildi ki belediye zabıtasıyla bu kişiler alınsın. Belediye hukuk işleri marifetiyle belediye sosyal birimlerde çalışan verilmek üzere mahkemeye vesayet davası açılsın. Vasilik alınsın, ondan sonra götürülsün, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne. Rapor alınsın. Daha sonra duruma göre ya Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim edilsin ya da özel, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bakım evleri var, bunlara teslim edilmek üzere işlem yapılsın diye. Doğru, düzen çok güzel ama işlem o kadar hızlı yürümüyor. Ya da bizim düşündüğümüzü yerine göre mahkeme düşünmüyor. Kaldı ki bu süreç öyle kolay uğraşılabilecek bir süreç de değil. Uzun bir süreç. Bu durumun da ele alınmasında fayda olabilir. İlla bir yasal düzenleme demeyelim ama bu durumun da merkezi irade tarafından ele alınmasında, dikkat edilmesinde fayda olabilir. Çünkü genellikle bizim Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin buradaki temsilciliği bir başka deyişle devletin temsilciliği çünkü vatandaş gözüyle kaymakamlık devlettir, devlet noktasında “evet seni gördüm, kimsen yok, bakıma da ihtiyacın var, seni aldım bir huzur evine yerleştirdim” deme yetkimiz yok. Vatandaş bunu bilmediği için ‘neden almıyorsun’ diyor. Benim böyle bir yetkim yok, benim bildiğim kadarıyla yok. Bunu dert yanmak adına söylemiyorum, iki şey için söylüyorum. Birincisi çok saygıdeğer hemşehrilerimiz bu durumu bilmeli. Biz gayret gösteriyoruz çünkü sağ olsun Darülaceze Müdürlüğümüz ki İstanbul Valiliği’ne bağlıdır, ilgili vali yardımcımız çok büyük yardım ve gayretler gösteriyor. Destekler veriyor. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu marifetiyle devletin o şefkatli yaklaşımını bir şekilde hissettirmeye hem de biz de bir şekilde yararlandırmaya hemşehrilerimizi götürmeye çalışıyoruz ancak kişinin iradesi olmadığı takdirde sonuçlanmıyor. Size isim bile verebilirim de, Sinanpaşa merkezde gündüz gece 24 saat kalıp da yaraları akan, bizzat ben uğraştığım halde ki, Darülaceze’nin kapısından hakaretler ederek kaçtı. Hastanede yaralarını tedavi ettireyim istedim, somutlandırmak istemiyorum, Başhekim bizzat ilgilendi, istemiyor asla. Öbür tarafta devlet çelişkisel bir şekilde, devlet göz göre göre vatandaşın intihar etmesine, kendi yok dese göz yumamaz. Bunun içi nasıl doldurulacak şimdi? Bu modern zamanlar itibariyle buna dikkat çekmek istiyorum. Demek ki 1, (bu durumu) vatandaşımızın bilmesi lazım. 2, bunun bu haliyle birazcık boşlukta olduğunu dikkat çekmeye çalışıyorum. Empatiyi ön planda tutmaya çalışan yöneticilerdenim, kendimi vatandaş yerine koyuyorum ve sonra dönüp burada gereğini yapmaya çalışıyorum. Ben genel bir olayı bir küçük örnekle hareketle ortaya koymaya çalışıyorum.
Onun için, şu ana kadar muvaffak olamadım diyorum… Şahsileştiriyorum… Önemli olan sorunun köklü çözümü çünkü… Özetle; kaymakamlık olarak bu konuda olağanüstü özen gösteriyoruz. Ben bir şey ortaya koymaya çalışıyorum, Beşiktaş 8. asil ilçem görev yaptığım… 21 yıldır kesintisiz kaymakamlık yapıyorum. Çözüm için formülasyonu nasıl olur bilmem ona girmek istemiyorum ama, bu konu önemli hepimiz için… Ben bunu söylerken bu böyle olsun diyemem eksik bıraktığım veya eksik gözlediğim yerler olabilir ama bu konunun bir irdelenmesi gerekebilir.” (30/10/2011)