Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanacak derbi öncesi yazarlarda yorumlarını güncellemeyi sürdürüyor. İşte Güven Taner’in iki takım arasındaki farkı yorumlayan yazısı:
Beşiktaş, F.Bahçe farkı
Fenerbahçe şike soruşturması olayına önceleri hırçın tepkiler verdi; ama kısa zamanda toparlanıp hesabı iyi yapılmış, durumdan yarar çıkaran tepkilere geçti. Olayın akışının verdiği acıdan, takım ve kulüp bütünlüğü yolunda önemli katkılar sağladı. Stadını kadınlarla-çocuklarla doldurabildi, kombine satışlarını artırdı, yandaşları arasındaki bağı güçlendirdi ve şampiyonluk sonrası bir doyum gevşemesi içine girecek takımın konsantrasyon kaybına izin vermedi, hatta artırdı… Her oyuncu, “Biz alnımızın akıyla şampiyon olduk” diyerek şampiyonluklarına kuşku ile bakanlara karşı dururken birbirleriyle olan dayanışmayı artırdılar. Yönetimin ve özellikle Aykut Kocaman’ın demeçleri, tutumu; acı veren sıkıntıları kullanma temeline dayandı.
***
Geçen yılın başlarında ortaya attığımız ‘Beşiktaş’ın takım olamama’ sıkıntısına o günlerin flaş ismi Schuster çözüm bulamamıştı. Tayfur Havutçu’nun bu işlerle uğraşacak zamanı olmadı… Carlos Carvalhal’den de böyle bir hamle gözlemlemedim. O, kazanılacak maçlar ve taraftarın vereceği gazla bu işin kotarılacağını düşünüyor olmalı.
Takımda pamuk ipliği ile oluşturulmuş bir kenetlenme gözleniyor. Sanki “para alıyoruz, bari bir iş yapar görünelim” gibisinden zoraki bir bağlılık Beşiktaş’taki. Kimileri tersinden yorumlasa da Ernst doğruyu seslendirdi. Anımsatayım, “…Bizim takımımızda 5-6 Portekizli, 5-6 tane de Avrupa’nın çeşitli yerlerinden oyuncu var. Elbette Portekizli oyuncular birlikte zaman geçiriyor. Hep beraber takım olmamız lazım…”
Eğer birileri ‘takım olmayı organize etmiyorsa’ ve çevresinde buluşulacak ortak elde edilmiş başarılar yok ise işte böyle başka nedenlerin bir araya getirdiği, birbirleri ile soğuklukları olmasa da sıcaklıkları oluşmamış gruplar ortaya çıkar. Beşiktaş’ın ‘takımca üretim’ yapamayışının bir nedeni budur.
Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında önemli bir kadro değeri farkı yok. Kadroyu havaya sokup iş yaptırabilme farkı var.
Derbinin değeri
Beşiktaş’ın önemli eksiği ‘takımca oynamaktı!’
Hücumu Quaresma’nın kişisel becerisine bırakmıştı. Simao da havasında olmayınca, kenarlarda kontrole girmiş; top kullanma becerileri yüksek, ancak futbolu ağır ve fizik yeterlikleri kıt adamlarını oynattığı göbekten etkili çıkamayan takım olmuştu.
Peki, Carvalhal neden uyanamıyordu? Kiev’de kısmen, Mersin’de tamamen uyandı o da. Orta alanı daha aktif hale getirdi. Ernst-Necip-Veli seçimi, takım temposunu ve hücum silahlarını artırdı. Böylece kenarlardan Quaresma ve Simao da daha etkili olabildi. Öndeki tek adam yalnızlıktan kurtuldu. Bekler yardım alınca daha iyi hücum katkısı yapabildiler. Savunma adamları rahatladı. Beşiktaş, bireysel ve güvensiz oyundan; takımca oynamaya geçti. Ve bu yolla da sahip olduğu gizil güç ortaya çıktı. Pozisyon üreten ve az pozisyon veren bir takım görüntüsü kazandı.
Guti, Fernandes, Aurelio gibi kariyerine güvenilir ama futbolu yavaş oynayan adamlar olmayınca üç gün ara ile iki dış saha maçında takım diri bir savaşım yapabildi. Beşiktaş, Mersin’deki yapısını sürdürür Fenerbahçe maçını da kazanırsa, yalnız ligdeki iddiasını değil kendine olan güvenini ve takım bütünlüğündeki sürekliliği de kazanabilir. Derbinin Beşiktaş için değeri budur.
BIKTIK USANDIK
l Maçı anlatanların, ancak olduğu zaman varlığından söz edilmesi gerektiği halde, olmadığı zaman da “ofsayt yok” demelerinden bıktık, usandık!