Bireysel yetilerin takım oyunundaki yetersizliğine tanıklık ettik dün gece Başkent’te.. Bireysel yetilerin takım oyunundaki yetersizliğine tanıklık ettik dün gece Başkent’te.. Bireysel yetilerin takım oyunundaki yetersizliğine tanıklık ettik dün gece Başkent’teki mücadelenin ilk bölümünde. ‘Takım olmak’ tanımlaması, kadrosunda bol yıldız barındıran Beşiktaş’tan fazlaca uzaklarda gözüküyor şu sıralar… Serdar Özkan’ın Beşiktaş forması ile yapamadığını Beşiktaş’a karşı ilk dakikada yapması, kayda değer anekdot kuşkusuz ancak daha önemlisi hemen ardından Sestak’ın kaçırdığı olsa gerek. Beşiktaş 8’inci dakikayı bir değil, iki farkla arkada bırakacaktı ama biraz Hakan Arıkan’ın beceresi, biraz da Sestak’ın becerisizliği olanak tanımadı pozisyonun gol olmasına. Mehmet Aurelio ‘inadı’ Bernd Schuster’in değil Beşiktaş’ın yitirmesine neden oluyor, elden de bir şey gelmiyor!
Mert Nobre’nin durumu da farklılık içermiyor… Teknik direktör Schuster işin kolayını bulmuş! Hugo Almeida ‘sönük’ ise ki Beşiktaş forması ile henüz parladığı görülmedi, sahaya gözden çıkardığı Bobo’yu sürüyor. Beşiktaş’ın bu sezon takım olamamasının nedeni de bu olsa gerek, Schuster futbolcuların özgüvenlerini yitirmelerine ‘çanak tuttu’ tutmaya da devam ediyor! Bobo ve Fabian Ernst takviyesi işe yaradı Beşiktaş hareketlendi ancak Ankaragücü de fazlası ile savunmaya çekiliverdi. Beşiktaş’ın elle tutulur yanı kalmadı, sürekli savunma hatalarından söz ediliyor ancak orta saha ile hücum hattının durumu da vahim. Querasma ve Guti’nin yoklukları ‘mazeret’ olamaz.
Schuster’in Beşiktaş’a oynattığı futboldan övgüyle söz edenler şimdi ne derler bilemem ancak soyunma odası basma jargonunu dile getirenlerin basacakları odayı iyi belirlemelerinde yarar var! Dün gece hakem Özgün Yankaya’ya yönetimi nedeni ile kim dil uzatabilir, ev sahibi Ankaragücü’nün oyununu kim yerebilir? Oynadılar ve ayaklarının hakkıyla kazandılar ya Beşiktaş? Orada kazananlar belli!