İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaklaşık 2,5 yıl önce Beşiktaş’ı ziyaetinde gündeme gelen konu sonrası Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce Caminin restorasyonuna geçilmişti. Beşiktaş Kaymakamlığı’nca ilk adımların atıldığı Bebek Camii, pırıl pırıl oldu ve ibadete açılıyor.
Edinilen bilgiye göre; Bebek Camii ve çevresi hayırsever yardımı ile devletin kasasından para harcanmadan restore edildi. Beşiktaş Kaymakamı Önder Bakan, bu mübarek günlerde böylesine bir hizmeti devreye sokmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Yakın zamanda Arnavutköy Camii de eski güzel günlerine dönecek.” müjdesini verdi.
Beşiktaş Kaymakamı Önder Bakan, “Tamamlanıyor artık, az kaldı” ifadeleriyle Twitter hesabından paylaştı.
Bebek Camii tarihi
Bebek Camii ya da resmî adıyla Hümayûn-u Âbad Camii, Beşiktaş’ın Bebek semtinde yer alan tarihî bir camidir. Bebek Koyu kıyılarında, Bebek İskelesi’nin hemen yanında bulunur. 1913 yılında Mimar Kemaleddin tarafından, daha önce Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış bir caminin yerine kesmetaş kullanılarak yapılmıştır. Neo-klasik akım içinde değerlendirilir. Kubbesi sekiz kasnak üzerine yapılmıştır. Bu büyük kubbe yanlardan dört yarım kubbe ile desteklenir.
Beşiktaş, Bebek’te; Bebek-Rumeli Hisarı yolunun deniz sahilinde Bebek Vapur İskelesi’nin yanında bulunmaktadır. Bânisi. Sultan III. Ahmet adına Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır.
18. yüzyılın birinci yarısında H-1138/M-1726 yılında Boğaziçi’nde Sultan III. Ahmet’in ünlü Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Bebek Köyü yazlık bir yerleşim yeri olarak düzenlenirken, Padişah için yapılan Hümâyûn-u Âbâd Kasrı yanına yine Padişah III. Ahmet adına bir de cami yaptırılır.
Bebek Câmii hakkında Hadika’da Hüseyin Ayvansarayi bize şu bilgileri veriyor. “Fevkâni bir camidir. Altında mektebi ve minaresinin altında çeşmesi vardır. Minareye çeşme haznesinden çıkılır. Çeşmenin üstünde 1138 tarihi vardır. Karşısındaki tek hamam (Bebek Hamamı) bu caminin vakfı olan yapılardandır. Cami-i Şerif’in yanında Hümayun-u Abad adında bir kasr vardır ki halk ağzında Bebek Köşkü denilir.”
Hünkâr mahfili de bulunan, alt katındaki bir mektep ve minaresinin yanında çeşmesi ile fevkani bir bina olup, kâgir mi ahşap mı olduğu hakkında kesin bir bilgiye ulaşamadığımız, ancak gördüğü çeşitli onarımlarla 20. yy başlarına kadar gelmiş, uzun zaman bakımsızlıktan harap ve bitap vaziyette olan Bebek Câmii Evkaf Nazırı Mustafa Hayri Efendi tarafından yıktırılarak o dönemin Vakıflar Baş Mimarı Mimar Kemalettin Bey’e 1331-1913’te aynı yerde bugünkü cami yaptırılmıştır. Kitâbesi son cemaat yerinin orta kemeri üzerindedir.
Cami, alçak beton duvarlarla çevrili bir avlu içindedir. Avlu kapısından girince karşımıza çıkan çeşme üzerindeki küçük kitâbede yazılı olan:
“Ve minel mâ-i külli şey’in Hay, sene 1138” sözü bizi adeta manevi hayat sunan camiye davet eder.
Hâdika’da minare altında olduğu söylenen çeşme bu ve eğer yeni cami yapılırken yerinden kaldırılmamış ise eski Bebek Câmii’nin minaresinin yeri bu çeşmenin bulunduğu nokta olmak lazım gelir. Bu takdirde eski caminin denize daha yakın hatta leb-i deryada olduğu anlaşılır.
Bebek Câmii, kare plânlı kesme kûfeki taşından inşa edilen, dört duvar üzerine oturtulmuş yüksek bir kasnak üstünde bir kubbe ile örtülü harim ile üç bölümlü son cemaat yeri revakından oluşan bir yapıdır.
Bebek Câmii, Mimar Kemalettin ile Vedat Tek Bey’lerin öncülüğünde o dönem yapılarına egemen olan I. Ulusal Mimari Üslubu’nun önemli bir örneğidir. Üç tanesi ön cepheye, ikisi yan cephelere bakan beş sivri kemere destek teşkil eden payelerle teşkilatlandırılmış olan son cemaat yeri revakının üzerini üç kubbe örtmektedir. Bu bölüm son yıllarda kapalı bir mekân haline getirilmiştir.
Kemerli bir kapıdan girilen harim, duvara gömülü sekiz yarım paye ile desteklenen bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe geçişlerinde çeyrek kubbeler kullanılmıştır.
Caminin, ikisi son cemaat yerine bakan ikisi mihrap duvarında, birer tanesi de yan duvarlarda altı tane büyük penceresi vardır. Bu büyük pencerelerin üstünde, ortadaki uzun, iki yanındaki köşe üst kısımları kemerli 16 pencere vardır. Cami bu şekilde altısı büyük, yirmi sekizi küçük olmak üzere toplam 34 pencere ile aydınlatılmıştır.
İstalaktit’li mermer mihrabı mukarnas kavsaralı olup, bitkisel motifli kalem işleri ile bezenmiş temiz bir taşçılık eseridir ve güzeldir. Minberi ile vaaz kürsüsü ahşaptır.
Ahşap olan kadınlar mahfiline, ahşap parmaklıklarla sınırlanmış olan müezzin mahfilinin doğu tarafından yine ahşap bir merdivenle çıkılır.
Son cemaat yerinin sağ tarafında batı duvarına bitişik olan taş minaresi yüksek kaideli ve çokgen gövdeli olup şerefesinin altı üç sıra mukarnaslıdır. Minarenin girişi dışarıda, son cemaat yerinin sağ tarafındadır.