Kara tahtanın ilk kez kullanıldığı, 1928 yılındaki Harf Devrimi çalışmalarının ilk burada yapıldığı Dolmabahçe Sarayı’nın en görkemli salonlarından biri olan Süfera Salonu, 100 yılı aşkın süredir de önemli toplantılara ev sahipliği yaptı. 6 Osmanlı padişahına ev sahipliği yapan ve Cumhuriyet tarihinin de ilk dönemlerine tanıklık eden görkemli salon, 1 yıldır restorasyon sürecinden geçiyor. Bu nedenle de ziyaretçilere kapalı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamını vurgulayan, altın varak süslü tavanı, büyük kristal avizesiyle öne çıkan Süfera Salonu, kapılarını ilk kez açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Yasin Yıldız, 100 yılı aşkın önemli toplantılara ev sahipliği yapan bu görkemli salon hakkında bilgiler verdi.
Salonun son 6 Osmanlı padişahına ve Halife Abdülmecit Efendi’ye mekan olduğunun altını çizen TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Yasin Yıldız, “Süfera Salonu, Osmanlı devlet protokolünde, tüm dünyada olduğu gibi önemli yer tutan elçilerin padişahla kabule alındıkları salon. Bu yönüyle tarihimizde çok önemli bir yere sahip. Bunun dışında içinde bulunduğumuz alan Selamlık bölümü olduğu için padişahın günlük işlerinde, kullanmış olduğu bir yer. Tabii ki Cumhuriyet’in ilk yıllarında da pek çok tanıklıkları var. Atatürk, burayı Türk Dil Kurultay’larında kullandı. Kara tahta ilk defa burada kullanıldı” dedi.
Salonun bu haliyle ilk kez kamuoyu karşısına çıktığını belirten Yasin Yıldız, “Süfera Salonu 1 yıldan fazla yaklaşık 15 aydır restorasyon sürecindeydi. Bu çapta bir restorasyon Dolmabahçe Sarayı’nda 2 yıldır uygulanıyor” şeklinde konuştu.
Geçmişteki restorasyonlar hakkında da bilgilendirmede bulunan Yıldız, “Bu salonun altındaki Medhal Salon ve eklentisindeki 10 odanın restorasyonu tamamlanmıştı. Restorasyon 1 buçuk yıl kadar sürdü. Geçtiğimiz yılı bu salon ve bitişiğindeki 10 odanın restorasyon projelerinin hazırlanmasıyla geçirdik. Ocak ayının 20’sinden beri de restoratör arkadaşlarımız burada çok titiz bir çalışma yürütüyorlar” dedi.
Restorasyonla birlikte Dolmabahçe Sarayı’nın geçmişine ışık tuttuklarını belirten Yıldız, “Bu salon Dolmabahçe Sarayı’nın diğer bölümlerinde olduğu gibi barok süslemelerin yapıldığı bir salon. Özellikle bazı odalarımızda geçmişte kaybolmuş, mevcut sıvaların altında kalmış marmorino sıvalar bulundu. Altın varaklı kısımların bazılarında 45 veya 50’li yıllarda bir müdahale olduğunu tespit ettik” diye konuştu.
Salonun 165 yıldır özgün halini koruduğunun altınu çizen TBMM Genel Sekreter Yardımcısı, “Salonda görmüş olduğumuz parkeler şu an arkadaşlarımız tarafından tek tek elden geçiriliyor, bakımları yapılıyor ve tekrar yerlerine yerleştiriyor. Bu bizim için çok önemli. Çünkü bu parkeler 165 yıldır hiç yenilenmemiş. Biz de onları konservasyon yöntemleriyle tekrardan rehabilite edip yerine koyma şansına kavuşacağız” dedi.
Yaklaşık 1000 metekarelik bir alanı 15 ayda restore edeceklerini öngören Yıldız, salondaki eserlerin restorasyonu hakkında ise şu sözleri ekledi: “Buradaki restorasyon çalışmalarını iki ayaklı olarak düşünüyoruz. Şu ana kadar anlattıklarım mekana ilişkin açıklamalardı. Salonda yer alan masalar, saatler, aynalar, tablolar, aklınıza gelebilecek 30’ün üzerindeki eserde titiz bir restorasyon ve konservasyon çalışması yürütülüyor.”