Beşiktaş bu sezon çok puan kaybetti… Beşiktaş’ın için her maç bir “son virajdır”. Çünkü her maç önemlidir!.. Şampiyonlar Ligi’nde esen Beşiktaş rüzgarı değil ‘Beşiktaş Rüzgarları’ bu yüzden her yıl devam etmeli.
Ancak, bunun için lig’de başarılı olmak gerekiyor.
Şampiyonlar Ligi’nde kalıcı olmanın ilk ve temel şartı kendi liginde başarılı olmaktan geçiyor çünkü!
Tabii, kem gözler dahil tüm gözler Beşiktaş’ın üstünde.
Çok fazla beraberlik aldı.
Ancak, beraberlikler de bile varsın gelmesin fazladan 2 puan…
Hele hele hak edilmeyen 3 puan hiç gelmesin…
Başkalarının ki gibi “Çalıntı” ve “Kayrılma” ile gelen şampiyonluk olmasın…
Beşiktaş’ın, Beşiktaşlı olmayanlar tarafından sevilmesinin nedeni de budur…
Gizli gizli severler de belli etmezler:))))
Bakın bir yazıda “Yaşasın İyilik, Kahrolsun Kötülük” demiştim…
Aslında yaşam, “İyilikle-Kötülüğün” savaşı değil midir!?
Çünkü futbol hayatın ta kendisidir.
***
Bakın size bir masal anlatayım:
Bir masal ülkesinde bir Kızılderili Şefi varmış..
Kızılderili Şefi’nin iki de toraman mı toraman köpeği varmış…
İkisi de güçlü kuvvetliymiş…
Birinin adı İyilik , öbürünün adı Kötülükmüş..
Bir gün torunu kendisini ziyarete gelmiş…
Köpekleri çok sevmiş küçük çocuk.
Köpeklerle oynarken küçük çocuk dedesine sormuş…
“Dedeciğim, köpekleri kapıştırsak hangisi kazanır..?” demiş!
Yaşlı reis, çocuğun yüzüne şöyle bir bakmış…
Kendisinden emin uzaklara bakmış ve şu cevabı vermiş:
“Hangisini daha iyi beslersek o kazanır..”!!
Tekrar ediyorum, HANGİSİNİ DAHA İYİ BESLERSEK O KAZANIR…
İşte, hayat dersimiz burada yatmaktadır…
Unutmayın, iyiliği de kötülüğü de besleyen insandır.
Futbola bunu yansıtırsak, Başarıyı da Başarısızlığı da insan belirler.
Hangisi daha iyi “Beslenirse” o kazanır!
Bu sadece “İyilik-Kötülük”, “Başarı-Başarısızlık” ayrışması değildir…
Hayatın her alanında geçerlidir.
“Sevgi-Sevgisizlik”, “Dürüstlük-Yalancılık”, “Vicdan-Vicdansızlık”,”Zalimlik-Mazlumluk”, “Onur-Onursuzluk”..vs
Kısacası ‘Ahlak’ ve ‘Erdem’ gibi kavramları beslerseniz iyilikler gelişir…
Yok iyi “beslemezseniz”, ‘kötülükler’ sarar her yanı…
Aşkta, sevgide, arkadaşlıkta, iş hayatında, ticarette, sporda…
Geçerlidir bu kural…
Unutmayın!
Neyi iyi beslerseniz, o kazanır..!!
***
İyilik ve kötülükten bahsetmişken hakemlerden bahsetmemek hayata karşı haksızlık olurdu:
Çünkü hakemler, “Haramla” , “Helal”in, en önemlisi de “Kul hakkının” tam üstünde dururlar.
Elbette; sosyal olarak da “ahlak”, “vicdan”, “dürüstlük”, “tarafsızlık” , “basiret”, “hakkaniyet, “adalet” gibi kavramların sahadaki misyonerleri oldukları için…
Ancak, hakemlerde bu özellik ne kadar var, yönettikleri maçlar açısından ortadır.
Çünkü, Beşiktaş’a yıllardır yaptıkları haksızlıklar, bu koca dünyayı 2 tur atar…
Türk hakemler Beşiktaş – Porto maçının hakemini defalarca seyretmelidirler.
Kendileri seyretmiyorsa, Merkez Hakem Kurulu “Zorla” seyrettirmelidir!
Hakem nasıl olmalıdır, maçta devamlılık nasıl yapılır, belki öğrenirler…
En azından adil bir maç nasıl yönetilir, bi’şiler kaparlardı.
Bu yüzden, hakemler için söylenecek çok söz vardır.
Keşke, portakalın kabuğu gibi acı olmasalardı bilader…
Bu arada, küçük bir nasihat vereyim…
En zoru ve en ağırı nedir biliyor musunuz, “Vicdan Sofrasıdır” oturmaktır.
Evet, “Vicdan sofrasıdır” onun adı!
Ve ‘Vicdan Sofrası’na oturmak, o kadar ağır bir sorumluluktur ki…
Orada, hesap vereceğin çok şey vardır tabakların üstünde…
Her bir tabağın ağırlığı çok fazladır…
Yakar vallahi adamı yakar…
İyi, kötü, yanlış yaptıkların, hakkının geçtikleri… Yediğin haklar..
Hepsi karşındadır senin..
En kötüsü de “Kul hakkı yemektir..”!!
“Vicdan ve vicdansızlık” arasındaki en büyük mahkeme de orasıdır…
Vicdan!
Çünkü VİCDAN, insanın içindeki TANRI’nın ARKADAŞIDIR…!
Neyse anam babam;
Herkese kucak dolusu sevgiler…
Ve elbette; vicdansızlara değil, vicdan sahibi olan insanlara
En Kalbi Muhabbetlerimle…
OC yine inceden kaçar…
Ben CAN; Orhan Can…