Tam takım bir tümen biçiminde Aydın’a yönelen Yunan birliklerinin bu girişimi, İzmir’de sergiledikleri çandırın-vahşetin etkisiyleGüzelhisar’da günlerce önce başlayan korku ile kaçışmayı daha da arttırmıştı. Bu kaçışmayı engelleyerek kenti daha kolay elegeçirmek isteyen Yunan saldrırı güçleri subaşısı Albay Zafiru, topluma güven veren bir bildiri yayınlamıştı. Bu yüzden Güzelhisarlılar, Türk 57. Tümen Subaşısının halka dağıtmak istediği silahları almadı, sonuçta Güzelhisar(Aydın) 27 Mayıs 1919 da kolayca elegeçirildi. O dönemde zeybeklerde ulusal bilinç yoktu. Onlar dağlardaki soygun alışkanlıklarını sürdürüyorlrdı. Yerli Güzelhisarlıların can ile edinçlerini koruyacak hiçbir Osmanlı gücü yoktu. Herşey Albay Zafiru’nu acımasına kalmıştı. Şu koskoca Osmanlı İmpratorluğunun düştüğü alçak durum, halkına yaşam hakkı için bir el verememesi akıllara durgunluk veriyordu. Bin yıldır bu topraklarda olan Osmanlı yerlerde sürünüyordu.
Çandır-vahşet, üzgü-eziyet ile işkenceler de aynı gün Güzelhisar’ın üzerine karabulut gibi çökmüştü.
Yunan birlikleri kente girdikleri ilk günün hemen ertesinde sergileyecekleri çandırın-vahşetin tasarlıyorlardı. İlk önce Yörüklerin bütünüyle silahsız kalması için, silahını vermeyenleri kurşuna dizileceğini duyurdular. Vermeyenleri de acımsızca kurşuna dizdiler. Böylece toplanan silahları yerli Rumlara dağıttılar. Albay Zafuri sözünü tutmamıştı. Türk subayını dinleyeceklerine, bir Yunan saldırganıdan çare ummanın bedeli de buydu.
Türklerin oturduğu semtlerin sularını kestiler; yangın çıkartıp, kentten kaçırmak için belli yelere gaz tenekeleri koydular. Hıristiyanları, Türklerden ayırt emek için, fes yerine zorla başlık-şapka giydirerek Türklerin oturduğu ev ile işyerlerini belirlediler. Rum, Ermeni ile Yahudilere şapka giymelerini öğütleyerek, bu kimselerin yanlışlıkla yağmalanmasını engellemek için iş yerlerini gösterir alınlıkların-levhaların da Rumca yazılmasını buyurdular. Müslümanların olduğu semtlerin sularını, çıkartacakları yangından birkaç gün önceden kestiler. Kıyım sırasında hiçbir Türkün kurtulmaması için, Türklerin Hıristiyan evlerine sığınıp korunmalarını yasakladılar.
Düzenlemelerini bitiren Yunan Türklerin ev ile iş yerlerine ateş açmaya başladılar. Birçok Türk evi yağma edildikten sonra ateşe verildi. Bundan sonra Türk evlerine karşı top atışına başladılar. Evlerin içinde bulunan Türkler, alevlerden kaçmak için dışarı çıktıklarında Yunan erlerince makinalı tüfeklerle öldürülüyordu. Ayrıca yerli Rumlar da varolan silahlarıyla bu kıyıma ortak oluyorlardı. Oysa daha dün, birbirlerinin geleneklerine saygılı güven veren, can dostu komşularıydılar. Güzelhisar(Aydın) Ortay Subaşılığının 57. Tümen’e göndermiş olduğu bildirimde Güzelhisar’da(Aydın’da) süren olayları şöyle anlatmaktaydı;
‘Gün karardıktan sonra bir büyük evin kapısı kırılarak 14 kadar Yunan Efzun erleriyle birkaç yerli Rum içeriye girip odada bulunanları soydular. Sonra da 10 ile 14 yaşlarında bulunan kızların dördünü ayırıp götürmek istediler. Kızların annelerinin yalvarmalarına karşılık Türkçe olarak utanmazca, uygun düşmeyen sözler söyleyerek kıyıma başladılar. Üç kadınla iki erkeği öldürürken üç kız ile bir erkeği de yaraladılar. Çocukları anneleriyle birlikte kesmek, ayrıca bunların bızdıklarını açmak, burun, kulak el ile ayaklarını kesmek gibi çandır-vahşet sürdürdüler. Öldürmeler bu canavarların gözünde hiçbir şey değildir.”
Düzenleme aşaması, oluşumuyla düzenli bir biçimde süren Yunan çandırı, kısa sürede Aydın’ın ilçe ile köylerine de yayılmıştı. Özellikle Nazilli, Germencik ile Söke ilçelerinde aşırı oranda işkence ile öldürmeler olmuştu.
25 Haziran 1919’da İzmir’den aydın yönüne giden 97 İslam evgilini taşıyan yolcu treni Aziziye istasyonu Şimendifer koruması bulunan Yunan birliğince birliğince durdurulup içinde bulunan yolculardan 67 erkek elleri kolları urganla bağlamıştır. Sora bunlar Aziziye tüneline götürülmüş, burada üzerlerine Yunan erlerince yaylım ateşi açılmıştır.
Erkeklerinden ayrılan 30 İslam kadınına gelince onlar da Yunan erleri ile Aziziye trenindeki Rumlarla birlikte Çirkince Bucağında Türk kadınlarını soyup, çıplak oynatmışlar, sonra da kirletmişlerdir. Bu yapılalar o dolayda yaşanan binlerce olaydan yalnızca bir kaçıdır.
Yunan erleri ile yerli Rumlar erdem dışı davranışlarıyla bölgedeki Türk çoğununu baskı, korkutma, öldürmelerle, azaltmak, yok etmek ya da bölgeden uzaklaştırmayı amaçlamışlardır.
Aydın‘ın ele geçirilmesi sırasında Yunanın yapmış olduğu çandır-vahşet ile öldürmeler Aydın’dan çekilip gittikleri güne kadar sürüp gitmiştir. İç kıyıcı bu tür olaylara tanık olan Aydın telgraf yazıcı başkanı Seyfi Efendi, Musluzade Hacı Ahmet Efendi ile Aydın çoğun görevlisi Süleyman Rüştü Efendiler de iç kıyıcı olaylar şöyle anlatıyorlardı; ‘Yunan kent dışında Türk çeteleri olduğunu ileri sürerek kıyıma karar vermişlerdi. Bu kararlarını sokaklara bildiriler asarak duyurmuşlar, ayrıca Karacaahmet, Cuma, Ramazan ile Terziler semtlerinde ilk yangını çıkarmışlardı. Yangından kaçan, evinden dışarı fırlayan Müslüman toplum süngü ile öldürülüyor ya da yanmakta olan evlerinin içine atılıyorlardı.
Aydın ilçebeyinden alınan tüzel bilgilere göre kentte 11 500 ev Yunanca yakılmıştır. Bundan başka 50 cami, mescit ile tekke 400 kadar han, hamam, işyeri ile işlik, 130 yağ ile pamuk üretimevi, 160 okul, medrese, 20 tüzel yapı yakılmış, yıkılmıştır.
Yunan’ın ikinci aşama saldırısında, 1919 Ağustosu başında Yunan, Aydın düzündeki bütün köyleri yaktıktan sonra Aydın(Güzelhisar) kent ortayında da yangınlar çıkardılar. Kaçamayan Müslümanları iğrenç biçimde öldürdüler. Germencik’te adları belirlenebilen bin sekiz yüz Müslüman genç öldürülmüştü. Hıdırbeyli köyündeki erkekler camide toplu olarak öldürülmüşlerdi. Toplu biçimde öldürmenin durdurulması, yayılmacılığın kaldırılması için Museviler de içinde olmak üzere Aydınlıların ileri gelenleri İtilaf Devletleri elçilerine telgraflar çektiler. Onları bu duruma düşüren Avrupalılardan çare soruyorlardı.
Sana karşı suçu işleyen kadı, kimi kime yakınma ediyorsun?
Hiç bu işi örgütleyen, arkasında duran, kıyım silahlarını veren İngiltere ile Fransa’dan Yunanı durdurmasını istemek, bir hocayı okutup da Menderes ırmağını tersi akırtmasını istemekten de güçtü.