Sular altında kalan asırlık kilise ortaya çıktı. Bundan 400 yıl kadar önce, o dönem İspanya’nın sömürgesi olan Meksika’nın Chiapas kentinde kurulan bir kilise, 2002 yılında su yüzüne çıktı. Kuraklık döneminde Nezahualcoyotl baraj sularının 22 metre aşağı çekilmesiyle ortaya çıkan Santiago Kilisesi’nin; diğer bir adıyla Quechula Tapınağı’nın asırlık bir geçmişi olduğu anlaşıldı.
Yapılan incelemelere göre bu 400 yıllık kilise, 1966 yılında Grijalva Nehri üzerine kurulan baraj inşaatının tamamlanmasıyla orijinalliğini yitirmişti. 61 metre uzunluğunda ve 14 metre genişliğinde olan kilisenin çan kulesi ise 16 metre yukarıya kadar uzanıyordu.
Bir grup keşiş kurmuştu
Meksika kökenli kaynaklara göre Amerika’nın keşfinin ardından, 1523’te İspanyolların bölgeyi bulup ele geçirmesinden önce orada, dönemin öncelikli sınıfı olan Zoque halkı yaşıyordu. Beyaz adamların kıtaya ayak basmasıyla Meksikalıların kaderi tamamen değişmişti. Yerli halkın arazileri işgalciler tarafından bölüştürüldü.
Quechula Tapınağı ise, 1600’lü yılların ortasında, Friar Bartolome de la Casas’ın önderliğinde bir grup keşiş (Katolik rahipleri) tarafından inşa edilmişti. Dominikli rahipler, Quechala adını verdikleri ve Friar Bartolome’u piskopos olarak atadıkları kilisenin etrafına kasaba da inşa etmişlerdi.
Veba salgını başladı
Değişen yönetimle birlikte yerli halk, İspanya yasalarının altında ezilmeye başlamıştı, nüfuslarının büyük çoğunluğu ağır çalışma koşulları ve bulaşıcı hastalıklar yüzünden yok olmuştu. Pskikopoz Bartolome, başlarda Zoque halkının kolonizasyonunu ve boyun eğmesini destekledi; fakat daha sonra bu yönetim anlayışının tam tersini savundu. Vicdanının sesine kulak veren Bartolome, sömürgedeki yerli halkın korkuları hakkında yazılar yazdı.
Piskopoz Bartolome’un Quechala Kasabası ile ilgili çok büyük umutları vardı, oranın bir gün büyük bir şehre dönüşeceğini umuyordu. Gelin görün ki, 1773’te bölgeye bulaşan veba salgını, kalan nüfusun buradan uzaklaşmasına sebep oldu. Kasaba ve kilise tamamen terk edildi.
Kilisenin rahibi var mıydı?
Meksikalı Mimar Carlos Navarrete’in hazırladığı rapora göre 400 yıllık kilise, civardaki Tecpatan Manastırı’na bağlıydı. Zaten incelendiğinde aynı mimari özellikte inşa edildiği görülüyordu. Her iki kilise de, o dönem için stratejik olan yollar üzerinde kurulmuştu. Navarrete, büyük bir şehre dönüşme idealiyle kurulan kasabada hiçbir zaman istenilen kalabalıkta nüfusun yaşamadığını, hatta kilisenin atanmış bir rahibini bile olmadığını raporladı.
Asırlar sonra medeniyetler değişirken, Grijalva Irmağı üzerine yapılan barajın tamamlanmasıyla, sadece asırlık kilise değil; kasaba civarındaki köyler ve arkeolojik kazı alanları da sulara gömülmüştü.
Yüzyıllardır su altında kalan tapınağın harap görüntüsüne rağmen, o dönemin en gösterişli yapılarından biri olarak inşa edildiği anlaşılıyor. Günümüzde kiliseye ulaşım için dalgıçlar eşliğinde turlar düzenleniyor. Turistler, baraj seviyesinin düştüğü zamanlar, yapının su altındaki anlık görüntüsünü yakalamak için bu kiliseyi ziyaret ediyorlar. Sular iyice çekildiğinde ise kilisenin içinde yürümek bile mümkün hale geliyor!
MİLLİYET EMLAK