SAĞLIK: Tükenmişliğin insan ruhunu ele geçirmesi

1) Atalet, genellikle “tembellik” ile karıştırılır; fakat klinik açıdan neredeyse hiçbir alakaları yoktur. eğer konusu ve türü ne olursa olsun, herhangi bir işe başlayamıyorsanız; önce bunun nedeninin “tembellik” olmadığını bilin. tembellik “keyfi” bir durumdur, atalet’in keyfiyeti olmaz.

2) tıpkı depresyon gibi, atalet’i yenmenin de herkes için işe yarayan, sihirli bir formülü yoktur; fakat atalet’in ne olduğu konusu eğer doğru tanımlanırsa, onu yenmek için izlenmesi gereken yol daha net açığa çıkabilir.

3) yabancı kaynaklarda sıkça geyiği yapılan, hatta çeşitli testlerle sosyal medya malzemesi olan procrastination kavramının daha ciddi bir seyir aldığı durumlara, millet kafasına göre emotional inertia, extreme inertia gibi isimler veriyor. fakat neyse ki; bunun başlı başına ayrı tanımlanan bir “hastalık” olarak kabul edilmesi önerisine henüz rastlamadım. böyle bir şeye kalkışabilmek için elimizde yeterince veri yok. atalet pek çok farklı sebepten ötürü gelişme göstermiş olabilir.

4) kısaca “procrastination” olarak tanımlanan, işleri bilerek erteleme ya da ağırdan alma veya bir işi bitirme zorunluluğu / sorumluluğu doğan durumlarda başka işlere yönelme motivasyonu, atalet/inertia ile aynı şey değildir.

Eğer yarın sabaha kadar bir rapor hazırlamanız gerekiyorsa; fakat siz onun yerine mp3’lerinizin tag bilgilerini düzeltmekle uğraşıyorsanız, bu genel olarak attention deficit disorder adı verilen rahatsızlığın altına konumlanan bir davranış bozukluğu göstergesi olabilir.

Fakat bunu bir iki kere yaptınız diye hemen “ya abi ben de adhd var” ya da aşırı stresli durumlarda, stresle baş etmek için, iş yerine kite board’a yöneldiniz diye “nimh’ten çok çekiyorum abi ben” tribine girmeyin. bu çok doğal. herkesin başına geliyor.

5) eğer içinizde hayata dair herhangi bir umut yoksa, herhangi bir iş yapmak istemiyorsanız, hiçbir şey size zevk vermiyorsa, hobileriniz, arkadaşlarınız, sevdiğiniz renk, seks ve pamuklu pijamanız bile sizin için hiçbir şey ifade etmiyorsa bu da “atalet” değildir. majör depresyon ya da şizofreninin dev semptomlarından biri olan “avolition” ile yüz yüze olabilirsiniz.

Kendi kendinize karar vermeyin. bunun gibi yazıları okuyup da “kesin bende bu var” diye şartlanmayın. yapabileceğiniz en iyi şey, tek derdi nişantaşı’nda zengin söğüşlemek olmayan bir uzmanı ziyaret etmek.

6) “5 madde saydın, hala atalet’in ne olduğunu tanımlamadın” diyorsanız, gönlünüzü almaya geldim.

Atalet, belirgin bir sebebi yokken herhangi bir işe başlayamama ve genel olarak hiçbir işe el atamama sorunudur. işe/göreve başlayamama şekilleri farklılık gösterebilir, ama hiçbir zaman bir faydalı iş yerine başka bir faydalı iş yapmak atalet belirtisi değildir.

Örneğin ödev yapmak yerine, spor yapıyorsanız atalet/inertia derdinden muzdarip değilsiniz. sıradan, normal bir insanın başına gelebileceği gibi yalnızca sorumluluklarınızın sıralamasını ya da önceliğini değiştiriyorsunuz. sonuçlarına katlanma şartlarınız, atalet musibetine düşmüş bir bireyin yaşayacağı kadar katastrofik boyutlarda olmayacak.

7) atalet’in en büyük göstergelerinden biri ağır, mantık ve irade yoluyla aşılması mümkün olmayan ve sürekli insanın içini bulandıran bir suçluluk duygusu hissetirmesidir.

majör depresyon ya da şizofreni vakalarında sıkça karşılaşılan “avolition” zindanına düşen kişiler için nefes almanın bile bir anlamı yokken (ve yapılmayan işler falan siklerinde bile değilken), atalet kuyusunda eriyenler, yapamadıkları işler için korkunç bir “vicdan azabı” çeker. ve bu vicdan azabı duygusunun altında ezildikleri için de hiçbir şey yapamazlar.

8) gözlerinde büyüyen işi yapmamak için başka işlere yönelen ve bunun çeşit çeşit yollarını bulan procrastinator’lerden farklı olarak, ataletli’nin başına gelen şey bir yere yığılıp kalmak ve bu yüzden acı çekmektir. omurganıza bir zehir zerk edildiğini ve beyniniz komut vermesine rağmen, vücudunuzun ona uymadığını düşünün. işte atalet’in tam tanımı budur.

9) procrastinator’ler yapmamak için direndikleri işi önemsizleştirmenin bir yolunu bulurken (aşırı mükemmelliyetçilik, şartlar tam hale gelene kadar o işi yapmamak, işi yapmayı elde olmayan öncül koşullara bağlamak, başka bir işin daha karlı ve yararlı oluğunu düşünmek, otoriteye isyan vs. vs.) ataletliler’in mantığı “bak bu işi yapmıyorsun ama, o iş senin için aşırı önemli. bu işi yapmadığın için ayvayı yiyeceksin!” şeklinde çalışır. ki genellikle mantıken söylenilen şey doğrudur. mantığın ve iradenin var olması fakat harekete geçmek için yeterli takati sağlayamaması, insanı tarifi mümkün olmayan bir çaresizliğe düşürür.

10) atalet’i yenmek için verilen ilk tavsiye olan “harekete geç!” dünyanın en dandik tavsiyeleri sıralamasında birinci sıradadır. çünkü, ataletli insanların sorunu harekete geçememektir ve kendileri de harekete geçmeleri gerektiğini bilmelerine rağmen, harekete geçememektedir. dolayısı ile “günü gününe ders çalışamıyorsan, en azından bir tane bile olsa soru çöz” tavsiyesi, uyduruk bir tavsiyedir. reel dünyada karşılığı yoktur. kimse (normal şartlar altında) günde bir soru çözerek, bir halt beceremez. ataletli bireyin mantığı bu numaraları yutmaz.

11) benim tavsiyem ise şu; harekete geçemediğiniz için, hayatınızın içine sıçıldığı gerçeğiyle (ve bunun hakkında hemen, şimdi, şu anda bir şey yapamayacağınız gerçeğiyle) tam olarak yüzleşin.

12) ataleti daha da güçlendiren şey şudur: harekete geçmek zorundasınız. ama geçemiyorsunuz. ve bu durumu değiştirebileceğinize dair, gerçekçi olmayan salakça bir ümit beslediğiniz için zehir içinizde çoğalarak büyüyor.

“yapabilirim ama yapamıyorum” paradoksu içinde debelenen zavallı zihniniz, sizi tam anlamıyla felç ediyor.

Hayır arkadaşım; şunu önce bir kabul edin: yapmadınız, yapamazsınız ve yapamıyorsunuz.

içten içe sizi yiyip bitiren, tüm iç ve dış etkenlerin dan dun suratınıza vurduğu acı gerçekle, yani işte, evde, okulda sıçtığınız gerçeği ile yüzleşin.

Bunu o işi hemen şimdi yapmaya başlayarak -ki başlamayı becerseniz bile- kısa sürede düzeltmeniz mümkün değil.

13) çünkü atalet aniden ortaya çıkan ve düzeltilmesi hemen mümkün olan bir problem değil. aşılması zaman, sabır, irade ve güç isteyen zihinsel bir bariyer.

30 dakikalık koşu yerine 7 dakika koştuğunuzda, 200 soru yerine 13 soru çözdüğünüzde, raporu pazartesi günü mükemmel bir şekilde yapmak varken, çarşamba günü yarım yamalak ve bin bir bahaneyle teslim ettiğinizde sizin için işler bir anda düzelmeyecek.

Kalan 23 dakikalık koşu için, kalan 187 soru için, çarşamba günü size suratını sallandıran patronunuzun ağzına baktığınız için vicdan azabı çekmeye devam edeceksiniz. o gitmek bilmeyen vicdan azabı duygusu devam ettiği için, bir süre sonra yeniden, belki de daha büyük bir atalet haline düşeceksiniz.

14) atalet ziftine bulanmış bir birey olarak çözümün ilk adımı, çözümsüzlük durumu ile barışmaktır.

zor kullanarak çözüme ulaşamazsınız; çünkü zihninizin koyduğu iradi engelin gücü siz zorladıkça artıyor.

Önce kendinizi iyice yayıp, hiçbir şey yapamadığınız gerçeği ile yüzleşerek, dayanılması mümkün olmayan vicdan azabı hissinden kurtulmanız gerekiyor. muhtemelen bu süreçte, hayatınız daha da dibe batacak ama olsun; ataletli biri olarak bunun ne demek olduğunu zaten iyi biliyorsunuz.

15) sizi panik haline sokup, anksiyete atakları geliştirmenize sebep olan vicdan azabı ve suçluluk duygusu “boşvermişlik” veya “kabullenmişlik” duygusu ile değiştiğinde, zihniniz inanılmaz bir rahatlama yaşayacak. hatta öyle ki bu rahatlama hali “kalıcı olacak galiba” endişesi dahi duyabilirsiniz. ses etmeyin. bu beyninizi kurcalayan “mantığınızın” size atmaya çalıştığı son kazık.

16) her haltı kendi içinizde yaşayıp, işleriniz sürekli patladığı için çevreniz tarafından mütemadiyen yerin dibine sokulmaktansa, onlarla işin başında gerçekler hakkında konuşmaya başlayın.

İnsanlara neden iş yapamadığınızı, neden verimli olamadığınızı, neden sorumluluklarınızı yerine getiremediğinizi makul bir şekilde anlatmaya başlayıp, beklediğiniz korkunç tepkileri görmediğinizde aslen haklı olan “işleri yapmıyorsun, ortalığın içine ediyorsun” konulu mantık katalizörünüz, bir süre sonra yakanızdan düşecek.

17) yaşamınızda bir sorun olduğu gerçeği, sonuçları yerine sebepleriyle ele alınmaya başladığında, ataleti yenmek için ilk ve en gerçek adımı atmış olacaksınız. bu kendi kendinize, içerden içerden, götüm götüm ilerleyerek, liste yaparak, aynaya bakarak, mümin sekman kitabı okuyarak çözebileceğiniz bir şey değil. çevrenizde, sizi seven insanların bilinçli desteği ve anlayışı gerekiyor.

18) türkiye’deki pek çok “uzman” belli bir yaştan sonra adı konulan adhd vakaları için, “nasıl olsa bi şey değişmez” diyerek 1mg risperdal, rixper, mizaç düzenleyici vb. jenerik tedavilere yöneliyor. gerçi buna da şükür, eskiden durum daha fenaydı. 3 ayda ayaklı lityum ampulüne dönüyordunuz. artık her halta “bipolar” dememeyi öğreniyor bizim uzmanlar.

yani demem o ki, hemen koşa koşa ilaç tedavisine başlamayın ve doktorunuz size ilaç tedavisi önermiyor diye “ya bu doktor da bi halt yapmıyor” diye düşünmeyin.

19) bu süreçler atlatıldıktan, aile ve iş çevresine açılım sağlandıktan, iyi kötü geri dönüşler alındıktan ve nerede batırılacaksa batırılacak, nerede çıkılacaksa çıkacak hale geldikten sonra yapılması gereken şeyler de başka bir entry’nin konusu olsun. keza yazdıklarımın hiçbiri ama hiçbiri, kimsenin hayatını kalıcı şekilde düzeltebilecek sihirli bir formül değil. dolayısı ile sadece “bir de böyle bir şey varmış” kapsamında değerlendirebilirsiniz.

BUNDLE