Fulya Gösteri Merkezi’nin açılışı 24 Kasım 2010 Çarşamba günü gerçekleşti. Bir zamanlar Beşiktaş Spor Kulübü’nün antrenman yaptığı saha uzun soluklu bir dönüşüm sonrasında İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin gerçekleştirdiği gösteri ile açıldı.
Dünya kalitesinde tasarlanan Fulya Gösteri Merkezi, İstanbul Opera ve Balesi’nin gösterisiyle açıldı. En ince ayrıntılar düşünülerek, tüm ihtiyaçları karşılayacak şekilde tasarlanan Fulya Gösteri Merkezi, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne bir süre ev sahipliği yapacak. Sanata erişimi ve ilgiyi güçlendirmeyi hedefleyen Beşiktaş Belediyesi, bünyesinde bulunan diğer kültür merkezlerini yenileme çalışmalarına devam ediyor.
Fulya Gösteri Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi’nin kapanmasından sonra Avrupa yakasında temsil ve konser imkânı bulamayan İstanbul Senfoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin ev sahipliğini de
yapıyor.
SANATTA ÇEKİM MERKEZİ
Açılışta konuşma yapan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal şunlanı söyledi: “Bir kentin, bir toplumun çağdaşlığını gösteren en önemli kriterlerden biri sanat ve kültürdür. Beşiktaş Belediyesi olarak göreve geldiğimizden bu yana sanatsal faaliyetyere ilgiyi arttırmak, kentlilerimizin bu faaliyetlere erişimini kolaylaştırmak için hiç durmadan çalışıyoruz. İstanbul’un aydınlık yüzü Beşiktaş’a çok yakışan Fulya Gösteri Merkezi, bu çalışmalar zincirinin en yeni halkasıdır. Kentimize ve sanatçımıza böyle bir sanat merkezi kazandırmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Beşiktaş’ı bir sanat merkezi yapmak yönünde çalışmalarımızı aksatmadan sürdüreceğiz.”
SANATÇILARA KONFOR
Fulya Gösteri Merkezi planlanırken Beşiktaş Belediyesi Türkiye’de ki diğer sanat merkezlerini inceledi ve sanatçılarla konuşarak ekisklikleri, ihtiyaçları saptadı. Ardından klasik müzik, opera ve senfoni etkinliklerinin başkenti Viyana’da incelemeler yapılarak en iyi konser salonları tasarımına temel alındı.
100 kişilik bir orkestrayı rahatlıkla konuk edebilecek kapasitede olan Fulya Gösteri Merkezi’nde sanatçılar kendilerine ayrılan otoparktan doğruca kulise geçebiliyor. Sahnenin arkasındaki büyük kapı sayesinde araçlarını bu kapıya yanaştırarak malzemelerini doğrudan sahneye taşıyabiliyorlar.
Modern, konforlu ve özenli kuliste tuvaletler, duşlar, büyük dolaplar, rahat koltuklar ve makyaj masaları bulunuyor. Sanatçılar, salonda yer alan büyük kafeteryada vakit geçirebiliyorlar.
GÜÇLÜ TEKNİK ALTYAPI
Her türlü konser etkinliği düşünülerek tasarlanan salonda ihtiyaç duyulabilecek ses ve ışık sistemlerinin tümü bulunuyor. Salonun, film gösterimi sağlayan görüntü sistemi ve surround ses teknolojiside bulunuyor. Ses, Sundcraft’ın henüz yeni çıkan modeli olan ses masasından kontrol ediliyor. Konser ve gösteriler yüksek teknolojili cihazlarla kayıt altına alınıyor. Kameralar sayesinde sahne ve salon en ince ayrıntısına kadar görüntülenebiliyor. Dört adet simültane tercüme odası bulunan salonda aynı anda dört dile çeviri yapılabiliyor. Akıllı Bina olarak tasarlanan merkezde kablo sorunuda yer altından verilerek çözülmüş. Kablolama sistemi sekiz kamerayı aynı anda çalıştırabiliyor. Salon, kapalı devre televizyon sistemi ile her an takip ediliyor.
Beşiktaş Gösteri Merkezi’nin açılmasında çok değerli katkıları olan başta benim Pertevniyal Lisesin’nden devre arkadaşım ve adaşım olan Beşiktaş Belediye Başkanı sayın İsmail Ünal’a sonsuz şükranlarımızı sunarım. 2,5 yıldır AKM’nin kapatılması sonucu devamlı sürgün hayatı yaşayan İstanbul Devlet Operası’na ”II. Rumeliye Geçişi”ni sağlamış oldu.
İstanbul Şehir Operası 19 Mart 1960 tarihinde, Aydın Gün ve arkadaşlarınca, Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nda, Puccini’nin Tosca operası ile İstanbul’lulara mehba demişti. 9 yıl burada İBŞT’na bağlı olarak hizmet veren Şehir Operası, 12 Nisan 1969 yılında Kültür Sarayı’nın açılması ile, İB’sinden ayrılıp Devlete bağlanmış ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi adını almıştı. Bu ayrılıştan kısa bir süre sonra, Tepebaşı Dram Tiyatrosu yanmıştı. İDOB’un Kültür Sarayı’da gelişinde 1,5 yıl sonra da Kültür Sarayı yanarak İDOB göçebeliğine devam etti. Ardından 5 yıl süreyle Maksim sahnesinde, 1 yıl da Şan Sinemasında etkinlikler yapan İDOB, 1977-78 sezonunda AKM’nin onarılması ile 2008’e kadar bu mekanında çok büyük prodüksiyonlara imza attı. 2008 de AKM onarım nedeniyle boşatılınca Kadıköy Süreyya sahnesinde seyircilerine hizmet vermeye başlandı.
İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak seçildiği bir dönemde, Kültür Merkezinin kapatılmasıyla, kültür ve sanatın Avrupa’dan Anadolu’ya kaydırılması ile, Kültür Merkezsiz bir Kültür Şehri oluşturulmuştu. Tüm operalarımız Anadolu, yani Asya kıtasında idi. Fulya Gösteri Merkezi’nin açılması ile tekrar Rumeli’ye geçiş sağlanmış oldu.
Osmanlı döneminde başlamış olan opera çalışmalarında, Naum Tiyatrosunun 2 kez yanması, yine aynı tarihlerde, başka mekanlarda yangın veya benzer sebeplerle opera sanatının gelişmesi hep sekteye vurmuştur. Atatürk’ün büyük desteği ile bu sanat ülkemizde yaygınlaşmış ve bir urum olarak kurulmuştur. Şimdi görev sanatsever aydınlara düşmektedir. Evrensel opera sanatına destek veren,başta sanatsever Kadıköy, Beşiktaş, Eskişehir ve diğer tüm belediye başkanlarımıza, katkısı olan herkese ile sanatsever halkımıza sonsuz şükranlarımı sunarım.