Doğa ile insanın uyum içinde yaşadığı yanardağlar, kaplıcalar ve buzullar ülkesi görenleri güzelliği ile şaşırtıyor. Sis bulutları içinde kaybolan kayalıkları, masmavi göletlerde yüzen buzulları, toprağın içinden kaynayıp çıkan ve fırın niyetine kullanılan kaplıcaları ile ilginç bir topografik yapıya sahiptir İzlanda.
Böylesi doğa güçleriyle insanın varlığı bir arada düşünülemese de İzlandalılar uyum içinde bunu başarmış görünüyor.
Adada bu uyumun en iyi örneklerinden birini ekmek yapımında görebiliriz.
Sigurdur Rafn Hilmarsson, Laugavatn adlı küçük kaplıca şehrinde geleneksel çavdar ekmeği ustası olarak tanınıyor.
Bu ekmek, toprağa açılan bir çukurda, kaynarcanın doğal ısısıyla pişiyor.
Çavdar unu, buğday unu, şeker, tuz, kabartma tozu ve sütten oluşan ekmek hamuru bir tencereye konarak 30 cm derinlikteki çukura yerleştirilip üzeri toprakla kapatılıyor.
24 saatlik pişirme süresinin ardından Hilmarsson tencereyi gölde soğutuyor. İzlanda mutfağının vazgeçilmezlerinden olan çavdar ekmeğini çoğu kişi artık daha modern yöntemlerle pişirse de o eski yöntemde ısrar ettiğini söylüyor.
Neden çavdar?
İzlanda’nın sadece yüzde 25’inde bitki örtüsü bulunuyor. Topraklarının dörtte biri de buzullar ve yanardağlarla kaplı.
İzlanda esas olarak balık ve balık ürünleri ihraç ediyor. Alçak bölgelerde tahıl tarlaları bulunmakla birlikte, tahıl ihtiyacının büyük bir kısmını ise ithal ediyor.
İzlanda 1380’den 1918’e kadar Danimarka’nın egemenliği altında kaldı. Uzun süre buradaki ticareti kendi denetiminde tutarak ülkenin ihraç ürünlerini sınırladı. Çavdarı ise Avrupa’nın en büyük çavdar üreticisi olan Danimarka’dan alıyordu.
Yenilenebilir enerji
İzlandalılar tarih boyunca kaplıcaları yemek pişirmek ve çamaşır yıkamak gibi birçok amaç için kullandı. Bugün ise modern araçlarda bile bu enerjiden yararlanılıyor.
Resmi verilere göre ülkedeki enerji kullanımının yüzde 66’sı, elektriğin ise yüzde 25’i jeotermal santrallerden sağlanıyor. Her 10 evden 9’u bu kaynakla ısıtılıyor. Şehirler bu nedenle büyük kaplıcalara yakın kurulmuş hep.
Ama bunun sakıncaları da yok değil. Bazı yer sarsıntılarının ardından odaların zemininden sıcak su püskürmesine çok rastlanır. Başkalarının tehlikeli görebileceği bu durumu İzlandalılar normal karşılıyor.
Coğrafi konum
Bu yüksek jeotermal aktivite İzlanda’nın coğrafi konumuyla ilgilidir. Bu ada, Amerika ve Avrupa kıtalarının Atlas Okyanusu’nun tam ortasında kesiştiği nokta olan Orta Atlantik Sırtı’nın üzerinde olduğu gibi, yerkabuğunun da en sıcak olduğu noktalardan birinde bulunuyor. İzlanda’daki aşırı volkanik ve sismik aktivite bundan kaynaklanıyor.
Hilmarsson geleneksel yöntemlerle ekmek pişirme nedenini ise şöyle açıklıyor:
“Bir tadı tarif etmesi zor, ama kaplıca ekmeğinin kendine özgü bir tadı var. Fırında pişen ekmek yanına bile yaklaşamaz. Bunun hiç benzeri yok.”
BBC Türkçe