YORUM: Canım yansa da!..

Bu yazıya nasıl başlasam bilmiyorum ki?.. Zaten kim bilebilir?.. Babam dediğim insan yaşam mücadelesi veriyor ve benBeşiktaş’ın şampiyonluğunu yazmak istiyorum, zorundayım!.. İşimiz bu!..
O zaman şöyle yapalım; Beni yetiştiren, okul zamanı kapılarda bekleyen, kolumdan tutup Hürriyet’e götüren ve gazeteciliğe adım atmamı sağlayan, evlendiren, oğullarım doğduğunda yanımda olan, gazeteyi kurduğumda beni Beşiktaş’la iyice kaynaştıran adam belki de bu satırları yazarken, son nefesini vermiş olacak!..
Mehmet Kemertaş, biyolojik babam değildi ama 6 yaşından bu yana beni ben yapan insandı!.. Benim, hiç birşeye ainiyet duygum olmadı, gençken hep çalışmak zorunda kaldım, kendim başarmak istedim… Öyle de yaptım, belki öyle zannettim… Çünkü o hep arkamda idi, mesleğime, başarıma, hayatıma yön verdi… Şimdi anlıyorum, o görünmez bir el, görünmez bir kahramandı!..
Çok eski Beşiktaşlıdır. Süleyman Seba’ya abi derdi. Sevgi ve saygı içinde görüşürlerdi. Daha, ilkokula giderken, beni Beşiktaş kulübüne götürüp futbola başlattı, o zamandan kalan kartımı halen saklarım, ne günlerdi?.. Şeref Stad’ındaki sahayı temizledikleri, top oynanacak düz hale getirdikleri anlatırdı. Yeğeni Fahrettin Namoğlu ile birlikte otomobilin arkasına kalaslar bağlayıp çektiklerini, sahayı taştan topraktan kurtardıklarından bahsederdi. Rahmetli Fahrettin ağabeyi herkes bilir, kulübün emektarı, eski Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu’nun dünya iyisi ağabeyi… Yine onunla araçlarıyla deplasmana forma taşıdıklarını, en sevdiği futbolcu ve arkadaşı Yusuf Tunaoğlu ile dostluklarını ve yaptıklarını dinlerdik. Daha neler neler!.. Ve bunların hiç birini para için yapmadı… Beşiktaş’tan bir kuruş menfaat sağlamadı…
Yıl 1983… Hürriyet’te haber merkezindeydim, Günaydın’a transfer olunca, sporu seçtim ve soluğu Beşiktaş antrenmanlarında aldım. Belki bu bile bir çağrışım idi… Futbolcular, kardeşim gibiydi!.. Kulüp binası Taksim’de kira, saha bildiğiniz şimdiki Çırağan Sarayı’nın yerindeki toz, toprak Şeref Stadı… Maçların yapıldığı yer ise İnönü… Nereden nereye yani!..
Gençken o da kulüpten çıkmazmış… Şimdi, sıkı durun o bir Fenerbahçeli… Dahası; Fenerbahçeli olduğunu herkes bilirmiş, zaten dobra bir adam içi dışı bir!.. Kulübe çok ısrar ettikleri halde üye dahi olmamış, öyle bir dürüstlük… O zamanlar otomobil çok kimsede yok… Ne zaman çağırsalar otomobiline atlar gelirmiş Beşiktaş için, Beşiktaş kulübü için… Eski insanlardan işte!.. Beşiktaş’ı öyle severdi ki, birlikte Fener-Beşiktaş maçı izlerdik, ben üzülmeyeyim diye Fener gol attığında sesini çıkarmaz, yüzüne bakardım, sadece sessizce tebessüm ederdi. Eğer bizimkiler iyi ise, Beşiktaş daha iyi oynuyor lafını da söylerdi, kendi futbol takımına hep kızardı. Beşiktaş’ın şampiyonluklarına sevinir, biz gençken tüm takımlar birlikte maç seyrederdik, İnönü’de her takım maç yapardı, şimdi saçma sapan işler oluyor derdi. Çarşı’nın şimdiki çoluk çoluğundan bahsetmiyorum, eskiler bilir, Beşiktaş’ın en baba ağabeylerindendi… Köyiçi’nde selamsız sabahsız adım atmazdı, herkes tanır, herkes severdi, o da herkesi tanır, geçmişini bilirdi. Büyük saygı görürdü. Gençliği, Köyiçi ve Serencebey’de geçmiş… Semti karış karış anlatırdı, nerde ne var, eskiden nasıldı, bize yol gösterirdi. Her gün gazeteye gelir, akşamüstü giderdi. Hastalığının son zamanlarında bile gelmeye çalıştı Çarşı’ya, Beşiktaş’a inmeden duramıyorum derdi hep, dinlen dediğimizde… Ve şimdi yoğun bakımda!.. Hayatta kalma mücadelesi veriyor, ama zor biliyoruz artık!..
Ne Fenerbahçe’nin Euroleague şampiyonluğunu görebildi, ne de Beşiktaş’ın Lig Şampiyonluğunu…
… Ve bu duygular içinde Beşiktaş’ın şampiyonluğuna şahit oldum ben ve yazmak zorundayım bu sevinci!.. Bir yanda son nefesini vermek üzere olan ve babam dediğim adam, bir yandan Beşiktaş!.. Hayat böyle işte dostlar!.. Üzüntü de var sevinçte…
Beşiktaş için en mutlu gün, şampiyon oldu, 3. yıldızı taktı… Haketti, emeğinle söke söke aldı şampiyonluğu… Beşiktaş Medya Grup olarak, şampiyonlukta katkısı olan Başkan Fikret Orman ve yönetim olmak üzere, Şenol Hoca ve futbolcuları, tabii ki taraftarları yürekten kutluyorum.
Böyle bir günde sizleri üzdüysem af ola… Anlayışınıza sığınıyorum, ne de olsa, canım yanıyor!.. Bir yanım ağlıyor, bir yanım gülüyor!.. Bu büyük adam için, dualarınızı eksik etmeyin ne olur…

***

…Ve 1 gün sonra kaybettik babamızı…
Nur yüzlü iyi insanı…
Sözün bittiği yerdeyiz…
Allah’tan rahmet diliyoruz, nurlar içinde yatsın!..

Bu acılı günümüz de mesaj atan, telefon açan, cenazemize bizzat katılıp, bizleri yalnız bırakmayan iyi insanlara da teşekkür ediyoruz.