CHP Lider Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında YSK’ya yüklendi. Kılıçdaroğlu; “Size milletvekilliği mi verildi” diye konuştu. Referandumdaki şaibelere değinen Kılıçdaroğlu, “evlatlarının başı için düşün. Bu referandum adil miydi?” diye seslendi. Kılıçdaroğlu, YSK’nın skandal ‘mühürsüz oy pusulası’ kararına ilişkin flaş bir iddia gündeme getirdi. CHP Lideri, Diyarbakır’dan bir savcının kendisine ulaştığını belirterek, “Diyarbakır’dan bir savcı, ‘Sayın Kılıçdaroğlu, siz niye bir şeyler söylemiyorsunuz’ dedi. Şunu söyleyin dedi, ‘Ey YSK üyeleri, size milletvekilliği sözü mü verildi de anayasayı çiğniyorsunuz?’ Ben de söyleyeyim. Size milletvekilliği mi verildi, ey 11 kişi” dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasının başında referandumdaki şaibe tartışmalarına değinen CHP lideri “Eşit olmayan koşullarda referandum yapıldı. evlatlarının başı için düşün. Bu referandum adil miydi? “dedi. CHP Lideri, YSK’nın mühürsüz oy pusulalarıyla ilgili kararı için ise “Ey YSK üyesi 11 kişi, sizlere vekillik sözü mü verildi” dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden satırbaşları: Çocuklarınıza güzel bir miras bırakmak istiyorsanız sandığa gidin dedik. Bu tarihi sorumluluğu yerine getiren bütün vatandaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Şimdi geliyorum işin püf noktasına. Bu referandum nasıl yapılmalıydı?
Nasıl yapılacağını ben belirlemedim. Nasıl yapılacağını herhangi bir yasa da belirleyemez. Temel kural, anayasada yer alıyor. 61. madde, seçimler ve halk oylaması serbest, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarıyla yargı mensuplarının önünde yapılır. Ben de çok iyi biliyorum, sizler de çok iyi biliyorsunuz, anayasada öngörülen bu kurallara göre bir halk oylaması yapılmadı.
Bütün bunlara rağmen sandığa gidip oyumuzu kullandık. Eşit olmayan koşullarda bir referandum yapıldı.
Hangi partiden olursa olsun, elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Evlatlarınızı düşünün. Bu referandum adil bir referandum muydu?
Devletin bütün bürokratlarını kullandılar. Valileri, kaymakamları, savcıları, hakimleri kullandılar. Devlet, bir tehdit unsuru olarak vatandaşların karşısına çıktı. Devletin bütün mali imkanlarını kullandılar. Her türlü parayı harcadılar. Sadece paraları değil, sadece bürokratları değil, devletin arabalarını, televizyonlarını, uçaklarını, her şeyi kullandılar. Buna rağmen yılmadık, yolumuza devam ettik.
Sadece bununla da yetinmediler. Olağanüstü hal uygulamasından yararlanıp bir kanun çıkardılar. Çünkü OHAL çerçevesinde çıkan kanun olduğu için AYM buna bakmam diyor. Özellikle havuz medyasının tek taraflı yayın yapmasına her türlü imkan sağladılar. Devletin televizyonu dışında tüm özel kanallar kendilerine çalıştı. Buna rağmen direndik, buna rağmen “hayır” oyunu verdik.
Ne oldu biliyor musunuz? Kampanya “evet” için devlet kampanyası, hayır için millet kampanyası haline dönüştü. Devletin televizyonları, özel televizyonlar, devletin bürokrasisi, devletin yasalarıyla bizim elimizi, kolumuzu bağlamaya, sandığa gitmemizi engellemeye çalıştılar. Özel anketörler buldular, ceplerine paralar doldurdular. Bir gün önce açıklama yaptılar “Yüzde 60 evet” diye. Demokratların moralini bozmak için her türlü yola başvurdular. Ama biz kararlı bir şekilde sandığa gittik ve yüzde 50’nin üzerinde bir hayırı sandıkta ifade ettik.
Yüzde 50’nin üzerinde bir hayırı sandıkta ifade ettik, doğrudur. Ama bu başarı tek başına CHP’nin başarısı değildir, demokrasiyi savunan herkesin ortak başarısıdır. İzin verirseniz Saadet Partilileri tebrik ediyorum. Demokrasiden yana, ahlaktan yana olan bütün vatandaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Gidip “hayır” oyu kullandıkları için. Vatan Partisi ve üyelerine, ÖDP’nin genel başkanları ve üyelerine, bütün üst düzey yöneticileri hapiste olmasına rağmen, Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan tüm acılara rağmen, HDP’nin tüm seçmenlerine tüm vatandaşlarımıza, Demokrat Parti’ye ve tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Demokratik hakları her şeyin üstünde tutan ülkücülere ve milliyetçilere de teşekkür ediyorum.
Bu bir demokrasi destanıdır. Hep birlikte yazdık bu destanı. Tabii, sivil toplum örgütlerine de teşekkür borcumuz var. Gecelerini gündüzlerine katıp sokak sokak gezen bütün sivil toplum örgütü üyelerine yürekten teşekkür ediyorum. Son teşekkürü de CHP’nin örgütlerine yapmak lazım. Hepimiz demokrasi istiyoruz. Kurşunlandık ses çıkarmadık, bıçaklandık ses çıkarmadık. Kılıçdaroğlu tuzak kuruyor dediler, hiç kimseye tuzak kurmadık. Dilim dün neyse bugün de böyle olacaktır, yarın da böyle olacaktır. Hiç kimsenin kötülüğünü istemedik. Hiç kimse benim hoşlanmadığım düşünceler dile getirdi diye ötekileştirmedim. Çünkü bu ülkede birlikte yaşıyoruz. Akıl akıldan üstündür inancına sonuna kadar sahip çıktım. Gerçekten de tarihi bir destan yazdık. Sizlere yürekten teşekkür ediyorum. Meşruiyeti tartışmalı olan bir anayasa değişikliğini referanduma götürdüler. Demokrasiyi reddeden bir anayasa değişikliğinin meşruiyeti olmaz. 1982 yürürlükteki anayasası hala yürürlükte ama meşruiyetini herkes tartışıyor. Demokrasiyi yok eden bir anayasa değişikliği olamaz. Yürürlükte olabilir ama hep tartışmalı olacaktır. Bakınız 1982 anayasasına referandumda yüzde 91.4 “evet” çıktı. O dönem de Kenan Evrenler vardı, o dönem de il il geziliyordu, o dönem de “Hayır” diyenler cezalandırılıyordu. O dönem de medya özgür değildi. Bugün olduğu gibi. Demokrasi açısından geldiğimiz süreci vurgulamak için söylüyorum, bugün bu baskıcı anayasaya “hayır” diyenler yüzde 50’nin üzerinde.
O dönemin koşullarıyla bu dönemin koşulları aynı. Ama o dönemin insanıyla bu dönemin insanı aynı değil. Değerli arkadaşlarım, geliyorum biraz daha düne. Referandum sonrası pazar günü hepimiz evlerdeyiz. Sandıklardan haberler almaya çalışıyoruz. Bir haber geldi, YSK mühürsüz oy pusulaları ve zarfları geçerli sayacak diye. Hemen arkadaşları aradım, “Doğru” dediler. Akşama doğru genel merkeze geldim ve bir basın toplantısı yaptım. YSK’yı uyardım. Referandumun meşruiyetine gölge düşürüyorsunuz dedim. O gün başka bir açıklama yapmadım. YSK kararından geri döner diye bekledim. daha henüz sayımlar, oylar bitmemişti. Değerli arkadaşlarım, YSK yasaları çiğnemiştir. YSK, üstüne düşen görevi yapmamıştır. YSK, gücünü anayasadan değil belli bir siyasi otoriteden almaktadır. Bu güç, güç değildir.
Mühürsüz oy pusulaları geçersizdir diye kanun var. Bunu anlamamak için aptal olmak lazım. Kanun daha ne desin. Siz 11 kişi, sizi oraya getirenlerin arzularına göre mi karar veriyorsunuz? Bizi buraya getiren iradenin arzusuna göre karar veriyoruz diyorsanız hakim cübbesini çıkarın ve o binadan ayrılın. Bu kanun geçersiz sayılır diyor, geçersiz sayılabilir demiyor. Takdir hakkını vermiyor, TBMM vermiyor bu hakkı. Siz 11 kişi, kendinizi ne sanıyorsunuz da TBMM’nin üstünde bir güçte kendinizi konumlandırıyorsunuz. Bu referandum şaibelidir. Şaibeyi besleyen de YSK’dır.
Efendim ne olmuş, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden biri başvurmuş. Kanunda bu kadar açık hükümler olmasına rağmen “Geçerli olabilir” diye karar veriyorlar. Bu maç ortasında kuralları değiştirmektir. O maç şaibeli bir maçtır. Herkes bunu böyle bilsin. Bu seçimin adı mühürsüz seçimdir. Bu seçimin budur. Efendim YSK Başkanı diyor ki “Sahte oldukları ispat edilmedikçe geçerlidir”. Ya oylardaki sahteliğin anlaşılması için bu mühür getirildi zaten. Bugün başvuruyoruz, 24 milyon oyun namusu için başvuruyoruz.
Diyarbakır’dan bir savcı, “Sayın Kılıçdaroğlu, siz niye bir şeyler söylemiyorsunuz” dedi. Şunu söyleyin dedi, “Ey YSK üyeleri, size milletvekilliği sözü mü verildi de anayasayı çiğniyorsunuz?”. Ben de söyleyeyim. Size milletvekilliği mi verildi, ey 11 kişi.
AYM, 6 Şubat 2014 kararıyla “Mühürsüz oylar geçersizdir” diyor. YSK ise şimdi “Geçerlidir” diyor. TBMM’yi takmıyor, milleti takmıyor. “Bana bir talimat gelirse ben bu kararı veririm” diyor. Sen öyle kararı veremezsin kardeşim, veremezsin. Hakim dediğiniz kişi hukukun üstünlüğüne göre karar verir. Siz hukukun üstünlüğünü atmışsınız bir kenara tek adamın üstünlüğüne göre karar veriyorsunuz. Üstünlerin hukukuna göre karar veriyorsunuz. O koltuklardan ineceksiniz aşağıya, o koltuklardan indireceğiz sizi.
Bütün anlaşmaların altında mühürler vardır. Mühür bir güvencedir. Bir hakkın güvencesidir. Mühürün varlık nedeni de zaten odur. Siz bütün bu gerçekleri reddederek mühürsüz pusulaları, mühürsüz zarfları geçerli sayıyorsunuz. Birinin arzusuna göre yapıyorsan bunu kusura bakma sen hakim değilsin. Sen hakim olamazsın. Sen o koltuktan ineceksin. Bütün analizlerde bu seçimin mühürsüz seçim olduğunu herkes kabul edecektir. Bütün dünya kabul edecektir. Bu seçim mühürsüz seçimse, hiç kimse unutmasın söyleyecek söz bitmemiş anlamına gelir. Mühür yoksa sözümüz bitmemiştir. Ve şunu da kimse unutmasın; Üsküdar’a geçen, çalınan atını geri alan Köroğlu’nu yazar. Tarih, atı çalan hırsızları asla yazmaz.