SİYASET: “Hangi sorunu çözer?..”

Anayasa oylamasına 6 gün kaldı. Bu süreçte CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Boyabat’ta konuştu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bu anayasa değişikliği bu memleketin veya vatandaşımın hangi sorununu çözüyor? İşsizlik sorununu çözüyor mu? Esnafın sorununu çözüyor mu? Çiftçinin sorununu çözüyor mu? Terör sorununu çözüyor mu? Devletin itibarını koruyacak bir madde var mı? O zaman sorun şu; bu anayasa değişikliği niye geliyor?” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisi tarafından düzenlenecek mitinge katılmak üzere Boyabat’a geldi. Partisinin eski ilçe Başkanı Abdullah Şişek’i evinde ziyaret eden Kılıçdaroğlu, önceki gün annesi vefat eden Şişek’e başsağlığı diledi. Daha sonra ilçe meydanında seçim otobüsü üzerinden halka hitap eden Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliği ile neler olduğunu millete anlatmak için mitingler düzenlediğini belirtti. Demokrasiye inandığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, kendi gibi düşünmeyenlerin de düşüncelerini özgürce dile getirmesini istediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, bu güzel ülkede huzur içinde yaşamak istediklerini dile getirerek, “Huzurun ölçüsü nedir? Nasıl huzur içinde yaşayacağız? Huzurun ölçüsü şudur; huzurun ölçüsü hukukun üstünlüğünde yatar. Devlet güçlüdür. Devletin cumhurbaşkanı var, başbakanları var, valileri var, kaymakamları var, polisleri var, dünyanın her tarafında devlet güçlüdür. Vatandaşın ise polisi olmaz, istihbarat örgütü olmaz, ordusu olmaz ama biz hep beraber ordumuzu ve polisimizi oluştururuz ama onlar devletin ordusu ve devletin polisidir. Vatandaşın hakkını güvence altına alan temel kanunun adı anayasadır.” diye konuştu. Vatandaşın hakkını devlete karşı koruyan temel kuralın hukukun üstünlüğü olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, anayasaların normal kanunlar gibi olmadığını, değiştirilmesinin zor olduğunu ama hazırlanmasının uzun görüşmeler ve tartışmalar gerektirdiğini savundu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin önüne bir anayasa değişikliği geldiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu anayasa değişikliğine önce şöyle bakalım; bu anayasa değişikliği bu memleketin veya vatandaşımın hangi sorununu çözüyor? İşsizlik sorununu çözüyor mu? Esnafın sorununu çözüyor mu? Çiftçinin sorununu çözüyor mu? Terör sorununu çözüyor mu? Devletin itibarını koruyacak bir madde var mı? O zaman sorun şu; bu anayasa değişikliği niye geliyor? Şu soruyu yine bütün Boyabatlı kardeşlerim kendi kendilerine sorsunlar. Deniyor ki ‘Bu anayasa değişikliği olursa terör bitecek. İyi de kardeşim siz 15 yıldır iktidardasınız. Siz terörü bitirdiniz de elinizden tutan mı oldu? Terörü bitirdiniz de birisi sizin çıkardığınız kanuna engel mi oldu? Yok böyle bir şey. Ne zaman dediler ki ‘Biz terörü bitireceğiz, bize destek verin’ her türlü desteği verdik. Vermeye de devam edeceğiz. Çünkü terörden hepimiz muzdaribiz. Hepimiz istemiyoruz. Hepimiz karşıyız.”
Üreticinin mağdur olduğunu, emeğinin karşılığını alamadığını savunan Kılıçdaroğlu, “Bu anayasa değişikliyle sen çiftçinin derdini çözdün de biri kalktı sana engel mi oldu? Önünüze gelen mesele şudur; biz demokratik parlamenter sistemi mi tercih edeceğiz? Yoksa otoriter tek adam rejimini mi tercih edeceğiz, işin özü budur.” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, tek adam rejimi olursa her şeyin çok hızlı olacağının söylendiğini belirterek, “Biz de güzel bir söz vardır. Babalarımız, dedelerimiz büyüklerimiz bize öğretti, acele işe şeytan karışır. Niye acele ediyorsun? Niye acele ediyorsun bir şey olduğu zaman? Oturuyoruz 550 milletvekili Meclis’te. 550 milletvekili kanun geldiği zaman görüşüyorlar. Sadece geçen ay Meclis’ten geçen kanun sayısı 100’ün üzerinde. Demek ki çalışıyor Meclis, üretiyor Meclis, neden Meclis’in yetkilerini elinden alıyorsunuz da bir kişiye veriyorsunuz? Neden? Bana bir Allah’ın kulu çıksın desin ki Meclis’in elinden alıyoruz şu gerekçeyle veriyoruz, şu gerekçeyle veriyoruz. Biz de bilelim. Bunlar millete öğretilmiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

‘VEKİL SAYISI İLE PARLEMENTO GÜÇLENMEZ’

Önerilen sistemle Meclis’in güçlü olacağının da söylendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Meclis güçlü olacak diyorlar. Nasıl? Sayı 600’e çıkınca. Niye 600? Hangi gerekçeyle milletvekili sayısını 600’e çıkartıyoruz. 600’e çıkarıyoruz. Ek 50 milletvekilinin maliyeti 187 trilyon lira. 187 trilyonu Boyabat’ın pirinç üreticisine ver, mesele çözülsün. Kazanan millet olsun. 10 binlerce aile geçinecek. Siz 50 kişiye vereceksiniz bu parayı. Niye vermiyorsunuz 10 binlerce kişiye? Ayrıca milletvekili sayısı artınca parlamento güçlenmez.” dedi.
Kılıçdaroğlu, meclisin yetkililerinin elinden alındığını savunarak, şöyle konuştu: “Hangi yetkilerini alıyorlar? Devletin yapısı ve işleyişi ilgili yetki şu anda Meclis’te. Mesela kaç bakanlığın olacağını Meclis belirler. Her bakanlığın ayrı ayrı kanunu vardır. Milli eğitim Bakanlığı, devlet belirler yani Türkiye Büyük Millet Meclisi. Milli Savunma Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı bunların hepsini Türkiye Büyük Millet Meclis’i belirler. Bakanların görevi, genel müdürlerin görevi, müsteşarların görevi hepsini Türkiye Büyük Millet Meclisi belirler. Yeni rejimde tek adam rejiminde bir kişi belirler. İstediği kadar bakan, istediği kadar başkan yardımcısı… Allah aşkına bunun akılla bağdaşır bir yönü var mı? Niye 550 kişi belirlemesin de bir kişi belirlesin. Hangi gerekçeyle. Neden milletin elinden bu yetkiyi alıp bir kişiye veriyoruz?” Anlattıklarının parti ve kişilerle ilgisinin olmadığını, 16 Nisan’da seçim değil referandum yapıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, herkesi sorumlu davranmaya çağırdı.
Kılıçdaroğlu, yeni sistemde bir kişinin ikna edilmesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti Devletini 24 saatte ele geçirilebileceğini ifade ederek, “Nasıl? Çünkü bir kişiye öyle yetkiler veriyorsunuz ki 24 saat içinde en geç devletin bütün valilerini, bütün müsteşarlarını, bütün genel müdürlerini, bütün komutanlarını, bütün emniyet müdürlerini, bütün müftüleri 24 saat içinde değiştirebilirsiniz. Ben bu yetkinin verilmesini doğru bulmuyorum, böyle bir yetki yoktur demokrasilerde, böyle bir yetki dünyanın hiçbir hükümetinde yoktur. Böyle bir şey olmaz.” dedi.
Türkiye’de rahat ve huzurlu yaşamak istediklerine işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Hiçbir ayrım yapmadan birlikte yaşamak istiyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz. Yetki… Elbette herkesin bir yetkisi vardır. Bakkal dükkanı sahibinin yetkisi nedir? Gelen müşteriye iyi davranacak, vergisini zamanında ödeyecek, müşterinin sorunu varsa ilgilenecek. Herkesin bir görevi yetkisi vardır. Aile reisinin görevi vardır, annenin görevi vardır. Bunlar bazen toplumsal olarak belirlenir ama sonuç nedir? Birbirimize danışırız, birbirimizle konuşuruz. Bir kişiye bütün yetkileri vermeyiz. Yüce Allah’ımız ne diyor? ‘Siz aklınızı kullanmıyor musunuz’? diyor. Üstelik mübarek kitabın, kutsal kitabın pek çok yerinde söyler. ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz’ diye. Allah’ın bize verdiği, en değerli hazine nedir? İnsan aklıdır. Biz aklımızı kullanarak dünyaya bakacağız. Aklımızı kullanarak bir araya geleceğiz. Aklımızı kullanarak istişare yapacağız. Aklımızı kullanarak eğriyle doğruyu birbirinden ayıracağız. Şimdi deniyor ki hiç düşünmeye gerek yok. 80 milyonun aklı bir kişiye emanet o gitsin. Bu söylediğim olayın partilerle ilgisi yok. Bu söylediğim olayın kişilerle ilgisi yok. Bu söylediğim olay hepimizle ilgili. Bu gün A kişisi başkan olur, yarın B kişisi başkan olur. Öbür gün C kişisi başkan olur. Parti kimliği ile değil.”

“HAYIR” NEDEN KAOS OLSUN?

Anayasa değişikliğine “hayır” denmesi halinde bazılarının ülkenin kaosa sürükleneceğini söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Neden kaos olsun? Cumhurbaşkanı yerinde. Ne zamana kadar, 2019. Kim seçti, halk seçti. Meşruiyeti tartışılır mı, tartışılmaz. Neden? Çünkü seçen halk, ben seçmedim ki siz de seçmediniz. 80 milyon vatandaş gitti, sandıklarda oy kullandı, Cumhurbaşkanını seçti, hepimiz saygı duyacağız. Sayın Başbakan o da yerinde, bir sorun var mı, hayır yok. Bakanlar hepsi yerinde olacak. Bir sorun var mı, yine sorun yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi görevinin başında. Dolayısıyla bir sorun çıkmaz. Peki ‘evet’ çıkarsa ne olur? Sevgili anneler, sizler freni patlayan otobüse çocuklarınızı bindirir misiniz? Sevgili babalar, sizler nereye gittiği beli olmayan bir trene ailenizi, çocuklarınızı bindirir misiniz? Şimdi deniyor ki freni olmayan ve nereye gittiği belli olmayan bir otobüse 80 milyonu bindireceğiz.”