Musul kuşatması yoğunlaştıkça, şu soru daha çok sorulmaya başlıyor; bu neyin savaşı? Çünkü savaşın taraflarına bakıldığında ortaya çıkan manzara insanı dehşete düşürdüğü gibi çok da anlamsız.
Bir tarafta dünyanın küresel gücü ABD’yle birlikte 65 ülke, diğer tarafta daha dün diyebileceğimiz bir zaman diliminde ortaya çıkıp, vahşi kafa kesme görüntüleri ve dünyanın bazı merkezlerini canlı bombalarla kan gölüne çeviren bir örgüt var.
Koca dünya birden bire ortaya çıkan bu örgütle savaşıyor. Hem de 100 bine uluşan kara gücü ve son teknoloji uçakları ve silahlarıyla. Tarihin belki de en ilginç ve garip savaşı bu… Birçok insan bu savaşın zamanlamasını da manidar buluyor. Çünkü DAEŞ denilen vahşi örgüt iki yıldır Musul’da ve kimse kılını kıpırdatmıyor.
Nasıl geldiğinde 40 bin kişilik Irak ordusu bırakıp gittiyse, kaldığı iki yıl boyunca da kimse Musul’a dokunmadı.
Bu arada DAEŞ, Şengal ve Kobani gibi bazı merkezlere “özel” olarak saldırıp çekildi. Rusya bile Suriye’ye geldiğinde DAEŞ’e değil diğer muhaliflere saldırdı. Kimse DAEŞ’in ana merkezleri Musul ve Rakka’ya dokunmadı.
Neden acaba?
Bu soruya bir cevap verilmiş değil. Kimse de üstüne alınmıyor. Bazen cevap olarak bölge devletlerinin askeri güçsüzlüğünden, iç kargaşadan söz ediliyor ama hiçbiri inandırıcı değil. İki yıl sonra, daha doğrusu DAEŞ’ten beklenenler yapıldıktan sonra bu merkezlerin hedefe konması manidar olduğu gibi şu soruyu da akla getiriyor: “Acaba DAEŞ’in İngiliz anahtarı görevi sona mı eriyor?”
Bu tablo bize, her savaş gibi bu savaşın da askeri değil, siyasi ve ekonomik bir savaş olduğunu gösteriyor. İşin ekonomik boyutuna daha önce de değinmiştim. Bölge hala dünyanın en büyük enerji kaynağı…
Şu rakamlara bakın. Irak’ta tespit edilmiş 143 milyar metreküp petrol rezervi var. Bu rezervin 45 milyar metreküpü Musul’da, 10 milyar metreküpü ise Kerkük’te bulunuyor.
Kuzey Irak’ta tahmin edilen doğalgaz miktarı ise 3,2 trilyon metreküp. Bu miktar Türkiye’nin gaz ihtiyacını 300 yıl karşılayabilecek bir rezervi ifade ediyor.
Sadece Musul ve Kerkük’le birlikte Kuzey Irak bölgesindeki petrol ve doğalgaz rezervinin toplam değeri 4 trilyon 150 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Müthiş bir rakam…
Sadece Irak halkı değil, tüm bölge ülkeleri bile yüzlerce yıl refah içinde yaşayabilir.
Peki, bölge ülkeleri, halkları bu gerçeğe rağmen neden kavga ediyor? Ya da bölge neden DAEŞ gibi terör örgütlerinden, iş savaş tehditlerinden kurtulamıyor?
İşte işin siyasi boyutu tam da burada devreye giriyor. Bugün bölgede “Yeni küresel enerji ve güç paylaşım savaşı” yaşanıyor.
Bu yeni savaş da Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra “İslam ve terör” ilişkisi üzerinden kurgulandı. Afganistan’dan Irak işgaline uzanan kaos süreci, Arap Baharı’nın fırsata çevrilmesiyle bölgeyi yönetilmez hale getirdi.
İstenen de buydu. Kamuoyları da buna göre hazırlandı. Tablo çok net; Irak ve Suriye iç savaşla çökertilerek, Mısır darbeyle hizaya getirilerek, Türkiye iç ve dış terörle kuşatılarak, son olarak da Suudi Arabistan korkutularak bölge dizayn edilmek isteniyor.
En güçlü silahları da İslam’la özdeş kıldıkları terör örgütü DAEŞ… Dünyayı buna ikna ettiler. Bu yüzden 65 ülke, bugün DAEŞ’le Musul’da savaşıyor. İnanılmaz ama gerçek bu… Bu gerçek değiştirilmedikçe bölgeye de dünyaya da barış gelmez.