15 Temmuz’daki “Demokrasi mücadelesi”nde ne yazık ki can verenler oldu… Ve de yaralanan binlerce yurttaş… Hepsi, 40 yıllık deli bir sabrın ardından devleti sinsice ele geçirmeye çalışan dinci “çete”nin kurbanları… “Şehit” ve “gazi”lik yasalarıyla ilgili düzenlemeler yapılıyor… Devlet, yaşamını yitirenlerin yakınlarıyla geride kalanlara sahip çıkıyor, çıkmalıdır…
Belki kurbanların yakınlarının acıları azalacak, yaralananlar ve sakat kalanlar ise devletin şefkatiyle moral bulacak ve parasal desteğiyle yaşamını sürdürebilecek…
Devletin milyarlarca liralık zararı ise bir tarafta… Bombalanan binalar, yıkılan kamu merkezleri, kullanılan silahlar, parçalanan araçlar vs.
Tüm bunların yarattığı tahribat şu gerçeği de öne çıkarıyor;
“FETÖ” zihniyeti devleti yalnızca 40 yıl öncesinden itibaren “derin”den kuşatmamış, 15 Temmuz’da görüldü ki, rejimi ve sistemi çok derinden vurabilecek güce de ulaşmış…
Darbenin etkisi büyük oldu ama Türkiye, 12 Eylül 1980’den 36 yıl sonra bir cuntayla tanışırken, sokaklara çıkan tanklar karşılarında bu kez askeri, polisi ve milleti buldu… Acılar ve yıkımlara rağmen sonuç ortada; ancak bu “darbe” girişimi sırasında Türkiye’nin yalnızca sosyo-ekonomik yaşamı, huzuru ve umutları yıkılmadı, dış dünyadaki itibarı da iyice sarsıldı…
PKK ve IŞİD’in kanlı eylemleri nedeniyle zaten korkulan bir ülke haline gelen Türkiye bir de darbe şoku yaşadı ki, memleketin dış dünyadaki görüntüsü yalnızca ürkütücü hale gelmedi, kan, barut ve korku nedeniyle uzaklardan görünen manzara iyice bulanıklaştı!..
Kalkışmanın bilançosu…
Peki, tüm bunlar neden mi?.. Sebep nedir?.. Bir ülkeyle vatan-millet aşkıyla savaşa mı girdi Türkiye?.. Bir düşman işgalinin sonucu mu bombalar, tanklar, çatışmalar, ölümler ve yaralanmalar?.. Ve de her alandaki yıkımlarla sarsıntıları uzun sürecek sosyal şoklar?..
Söyler misiniz; ne oldu ülkemize, halk can havliyle sokaklara neden çıktı, cuntacılarla neden çatıştı, siyasal iktidar darbenin büyük şokunu neden yaşadı?..
Binlerce insan neden tutuklandı, binlercesi neden aranıyor ve yüzlercesi neden firari?.. Bitmedi; on binlerce insan neden fişlenerek devletten atıldı, binlerce kişinin umudu ve geleceği neden karardı?..
Bunlar ve benzer soruların onlarca cevabı bulunabilir… Evet, neden acaba?.. “Hoşgörü” için mi tüm bunlar?.. “Diyalog” için mi yaşanan sarsıntılar?.. “Vatikan” muhabbeti için mi bu darbeler, yoksa “dinler arası diyalog” safsatasının sonuçları mı bu çöküşler?..
Soruları çoğaltalım; yukarıda sıralanan sarsıntılar, şoklar, yıkımlar, ölümler ve yaralanmalar, alınan darbeler ve korkular “himmet” vurgunculuğu için mi, “Altın Nesil” rüyası için mi?..
Neden bu rezaletler peki?.. “Abi”lik “abla”lık ve “imam”lık muhabbetinin yapıldığı “Işık Evleri’ndeki derin ihanet büyüsün diye mi?..
140’tan fazla ülkede örgütlenen bir “çete” organizasyonunun dünyayı ele geçirme hayali için miydi bu kalkışma ve ardından yaşanan acılar, korkular?.. Ne yazık ki yalnızca bunlar değil!..
Köleleşmiş müritler!..
Türkiye’nin 15 Temmuz’da aldığı ağır darbe; halkın, ucu dışarıda karanlık bir örgüte direnmesiyle daha da büyümemiş olsa da, geride kalan sorular çok ama çok önemli;
Tekrar soralım; neden, niçin ve nasıl yaşandı bu cunta özentisi şaşkınlığın yol açtığı darbe?.. İşte asıl mesele…
“FETÖ, cemaat, haşhaşi, paralel” ve nihayet “terör örgütü” derken, yaşananların gerekçesi sorgulanırken; figüranlar, izleyiciler ve en çok da yıllardan bu yana gaflet ve ihanetle örgütle kol kola olan siyasal alkışçıların katkıları-destekleri bir tarafa artık…
Askeri, polisi, siyasetçisi, iş adamı, bürokratı, gazetecisi ve yazarıyla tüm cunta piyonlarının yaptıkları ortadadır artık…
Herkesin FETÖ’nün palazlanmasındaki rolü, oyunu, desteği, ilişkisi, katkısı, tuzu- biberi çıktı ortaya ve pişmanlık ve itiraflar sürdüğüne göre, uzun süre çıkmaya da devam edecek…
Bu darbe girişiminin neden ve nasıl yapıldığı da önemli değil artık!.. Ve ne yazık ki yıllar boyunca afyonlanmış ve köleleştirilmişçesine bu oyunda figüran olanların adı-sanı, konumu mevkii, parası-pulu da önemli değil…
Çünkü piyonların, figüranların, uşakların, hamilerin hepsi yaptıkları büyük ihanetin ve kanlı kumarın hesabını eninde sonunda verecekler ve muhtemeldir ki, cezalarını da çekecekler…
Çetenin kör güruhu!..
15 Temmuz’un gelişimi, uygulanması ve sonuçları açısından asıl mesele nedir biliyor musunuz?..
Türkiye’yi cahil, ilkokul mezunu olması bile kuşkulu olan, geçmişi ve ilişkileri karanlık, psikolojik durumu vahametler içeren bir “köy imamı” karıştırdı…
Vaazlarında ağlayan, sızlayan, salyalar saçan, insanları dini hikayelerle hayal dünyasına çekerken mürit-militanları ağlatan- sızlatan bir “köy imamı” çökertmeye çalıştı 93 yıllık koca cumhuriyeti…
Ve o köy imamı ki, yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın en az 140 ülkesinde yüz binlerce insanı arkasından sürüklerken, cahil sürüsünün “keramet”leri sorgulamamasının sefasını da sürerek bugünlere gelebildi…
Yamanlar Koleji’nde ortaya çıkan “alçıdan yapılmış” çakma “el”ini öptürerek ve dün medyaya yansıdı ki, burnunu sildiği peçeteleri bile adları “mürit” olan sözde “Müslüman” cahil figüranlarla bağnazlığa odaklanmış zavallılara yedirerek bugünlere geldi Fethullah…
O halde söyler misiniz; 15 Temmuz’un tek suçlusu kendini neredeyse “peygamber” olarak yutturan bir köy imamı mı, yoksa 40 yıl boyunca o zavallının peşinden giden doktor, avukat, savcı, hakim, öğretmen, memur, müdür, profesör, kaymakam, vali, emniyet müdürü, vekil, bakan, general, başbakan ve cumhurbaşkanları mı?..