Her türlü engellemeye rağmen MHP’de bir kongre yapılıyor. Bazıları kongreyi protesto ediyorlar. Gidiyorlar televizyondan hatım indirir gibi kongreyi izliyorlar. Amaçları bir açık yakalamak. Ama ortada yasalar var ve kongre amacına ulaşıyor. Kongreye gelmeyenler sonra ise “Yedi başlıkta fahiş hata var” diyerek dışardan gazel okuyorlar. Kongreye tabiri caizse sokaktan müdahale ediyorlar. Mahkeme kararıyla yasal zeminde yapılan kongerede delegelerin kullandığı oylarla getirilen kararlara itiraz ediyorlar. Kendilerini yasalardan üstün görüyorlar.
KİM KİMİN OYUNCAĞI?
Bu durumda kimin oyuncağı oldukları hergün bir başka şekilde ortaya çıkıyor. Zaten parti içi muhalefetin amacı, partiyi oyuncak olmaktan kurtarmak. Gelirsin kongreye, söz alırsın, çıkarsın kürsüye ne istersen söylersin. Yargının kabul ettiği kongreye “yok” diyen bir zihniyet siyasette olmamalı.
Allah’tan yönetimde değiller. Yoksa ‘yok’lar içinde bir yönetim tarzı sergilerlerdi. Çünkü demokrasiye tahammülleri olmadığını sürekli ortaya koyuyorlar. Kongreye katılan bazı milletvekilerinin söylediği sözleri hatırlıyorum : “Biz onların maksatlarını biliyoruz” demişlerdi. Keşke açık açık ne maksatta olduklarını söyleselerdi.
BASKI YAPIYORLAR
Bu ülkede kuyruğu sıkışan “paralel’e sarılıyor. Devlet Bahçeli parti içinde oldukça zor durumda ve “Partiyi deniz aşırı güçlere bırakmayacağız” diye hayal dünyasına sığınıyor. Arka arkaya hakaretler yağdırıyor. Ötekiler ise “Biz Ülkücü ahlakına saygılıyız. Haraket etmeyiz ve karşı çıkmayız. Yazal hakkımızı savunuyoruz” diyorlar. Ama bahçeli durmuyor. Kongreyi engellemek için partililere baskı yapıyor “Gitmeyin” diyor . Söylemediğini bırakmıyor. Elinden geleni ardına koymuyor.
SAYGIN GÖREVLERDE BULUNDULAR
Üstelik kötü sözleri söyledikleri kişiler bir dönem TBMM başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve milletvekilliği gibi saygın görevlerde bulunan ve bugüne kadar en küçük hataları bulunmayan kişiler. Olsaydı onlara saldırı şekli “palavra” yerine gerçek olurdu. MHP’de korku dağları sardı. Tabandan gelen destekle adaylar istediklerini yaptırmaya başladılar. Hatta ömrünü bu harekete verenler bile “değişim” diyor.
IRAN’ıN ILK HALINE DÖNDÜK
Aslında adaylara söylenenlerin tümü hareketten başka bir şey değil. Ama Türkiye’de siyaset böyle oldu. Hakareti de iftirayı da kaldırıyor. İnsanlar desteksiz atmaya devam ediyor. Bize ise “Ne menem şeymiş şu paralel” demek kalıyor.
Paralel denilince aklıma İran geldi. Humeyni döneminde kocalarından eziyet göre ve boşanamayan kadınlar kocalarını “şah taratarı” diye yakalatıp astırmışlardı. Bizim onlardan farkımız kalmadı. Ama bugünkü İran artık kapılarını dünyaya açtı ve o günler çok gerilerde kaldı.
SİNAN OĞAN PARTİ ÜYESİDİR
Bu arada Yargıtay’dan flaş Sinan Oğan kararı çıktı. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, MHP’li Sinan Oğan’ın partiden ihracını kaldıran yerel mahkeme kararına yapılan itirazı reddetti. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin kararında, Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kesin nitelik taşıdığı ve temyiz edilemeyeceği belirtildi. Böylelikle Sinan Oğan’ın parti üyeliği devam ediyor.
TÜRKİYE’YE YAZIK OLUYOR
Rusya’nın devlet televizyonunda Türkiye turizmi üzerine yayınlanan “Türkiye’ye yazık oluyor’ başlıklı programda “Erdoğan’dan özür bekliyorduk ama boş bir mektup geldi” denildi. Angajman kuralları gereği geçtiğimiz yıl düşürülen Rus savaş uçağının ardından Ankara-Moskova arasında en üst düzeyde temas gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mektubunda, “Umarım ilişkilerimiz layık olduğu seviyeye ulaşır” ifadesi yer almıştı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yazdığı mektupta ‘elle tutulur’ bir unsur bulunmadığını söylemişti.
Rusya televizyonunda yer alan programda Antalya’da ve havalimanlarında eskinin kalabalığı ile yeninin boşluğu kısaylanarak Türkiye tunizminin zor durumda olduğu anlatıldı.
HER FIRSATTA KONUŞUYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan günde 3-5 kez TV’lere çıkıp konuşuyor. Birilerine sataşınca, turizm batma düzeyine indi. Konuşmalarından cesaret alan bazı tipler oraya buraya saldırmaya başladı. Son olarak Cihangir’de Koreli esnafın işyerine yapılan saldırı dünya basının manşetlerinde yer aldı. Erdoğan, sanatçılara ve sporculara verdiği iftar yemeğinde “Asıl üzüldüğüm husus Koreli esnafın mağdur olmuş bulunmasıdır. Ramazan günü sokaklara taşan bu tarz bir etkinliğe kalkışmak ne kadar yanlışsa buna kaba güç kullanarak müdahale etmek de o kadar yanlıştır. Burada iki taraf da hatalıdır. Kendi milletinin kendi şehrinin hassasiyetlerine saygı duymayanlar ve buna demokratik olmayan bir tepkiyle mukabele edenler yol açtıkları arbede ile maalesef misafirperverliğimize gölge düşürmüşlerdir” dedi.
DEMIRTAŞ: ZORLA GÖTÜRECEKSINIZ
Dokunulmazlıkların kaldırılması ile haklarındaki dosyaların savcılığa intikal ettirilmesi üzerine HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş şunları söyledi: “Savcılara çağrı yapıyorum. Davetiye falan göndermeyin kardeşim. Gelmeyeceğiz. Bizi zorla götüreceksiniz. Kendi ayağımızla gelip size ifade vermeyeceğiz. Yargıya saygısızlığımızdan değil, ortada saygı duyulacak bir yargı olmadığındandır. AKP’nin hukuk komisyonlarına gidip ne ifade vereceğiz. AKP’den emir alan mahkemelere neyin ifadesini vereceğiz.”
Demirtaş Antalya toplantısına katılanlara: “Tek bir milletvekiline dokunulduğu anda meydanlar, alanlar sizin için meşrudur. Protesto hakkı anayasal bir haktır. İradenize her yerde sahip çıkmalısınız. Dokunulan sizin iradenizdir. Benim değil. Kararlı bir şekilde geri adım atmayın. Üstünüze gelecekler. Bunlar üst akılın oyunudur falan filan diyecekler. Saraydaki ayak seslerinizden camlarının titrediğini görünce korkacak ve daha fazla saldırın diyecek. Geri adım atmayın. Gün öyle bir gündür.”
Bütün bunlara baktıkça Türkiye’ye nasıl günlerin beklediğini artık okuyucularda tahmin edebilir hale geldi. Allah Türkiye’yi korusun demekten başka çaremiz yok.