“Trabzonspor Medical Park Basketbol takımının kaptanı Alper Saruhan ile Neşe Berber çok özel bir röportaja imza attı. Saruhan Türkiye’de özel bir sporcu, onu özel kılan durumu, özel hayatı, duyguları, spor hayatına dair tüm duygularını tüm içtenliği ile anlattı. ”
Sporcu olup şeker hastalığı ile mücadele etmek nasıl bir durum?
Aslında akıl karı olan bir durum değil hem diyabet olup hem spor yapıyor olmak. Türkiye’de çok az sayıda profosyonel spor yapan kişi var. Şeker hastalığının bir çok defektleri var. Diyabet sizin duygu durumunuzu bozan bir hastalık, normal sabah uyandığınızda havanın açık kapalı durumundan morali bozulurken, biz uyandığımızda şekerimizin yüksek Ya da alçak olması duygu durumumuzu bozuyor. Yani en zorlandığım durum son zamanlarda bu. Çünkü ani yükselişler adrenaline bağlı yükselişler, maçın içerisinde adrenalin, kaygı olabilir kontrol etmek bir kere normal bir sporcuda bile zorken, diyabetli bir sporcu için daha fazla zor oluyor.
Şeker sizin hayatınızı nasıl etkiliyor?
Şekeri dengede tutabilmek çok önemli bizim için. Normal spor yapan insanlarında şekerini dengede tutubilmek çok kolay değil, şeker enerji ile birlikte yok olan bir şey, benim müsabakalarda 220 şekerle başlıyorum, sonra yüzlere inebiliyor, normal şeker seviyesine yani. Müsabaka sonunda yüze iniyor aradaki farkı kullanmam gerekli. Fiziksel etkimi kazanmam için böyle olması gerekiyor. Öyle bir durumda şeker düşmesi, senin oto kontrol sistemin değişir, el ayak kontrolü zorlaşır, güçsüzleşirsin, ellerin titrer, soğuk soğuk avuçların terler, ellinin altına düşmesi görme kaybına kadar gider hatta bilinç kaybına kadar gider. Diyabetliler bilinç kaybı yaşamıştır.
Şeker rahatsızlığını bile bile profosyonel spor yapmak nasıl bir duygu?
15yıldır spor hayatım var, bunun son sekiz yılı diyabetli olarak devam ediyorum. Son sekiz yıldır yemek yeme alışkanlıklarım değişti. Her zaman onu söyledim, Diyabet insanlara yaşam kalitesi sunar ama zorunlu bir yaşam kalitesi sunar. Diyabet sizin hayatınızı olumsuz etkiler. Ama uygularsanız kaliteli bir yaşamınız olabilir.
Normal sağlıklı insanlar sizin yeme şeklinizi hayatına etkilerse sağlıklımı olmuş olacak?
Evet, aynen öyle biz zorunlu bunu uyguluyoruz. Ama sağlıklı bir insanda yeme şeklini, sporunu uyku şeklini duzenlerse sağlıklı bir yaşam sürecektir.
Gece çok geç yatarsanız sizin dengeniz bozulabilir. Çünkü biz bazal insülin diye Bir şey alıyoruz, ve bu bazal insülin yirmidört saat etkili olarak etkisini koruyor, uyku düzenine baktığımızda büyüme hormonu saat onbir ile üç arasında salgılanıyor. Yani dinlenip o aralığı verimli almak bizim için çok önemli, normal insan içinde bu böyle ama bizim için olması gereken. Sabah öğle akşam ara öğünleri kaçırmamamız lazım. Yediklerimizi ona göre seçmemiz lazım. Sporu normal diyabetliler içinde çok öneriyoruz. Spor şekeri dengeleyen bir durum.
İlk başlarda bazı hekimler ile bazı problemler yaşadım.
Türkiye’de çok fazla yok tabi benim gibi diyabet olup spor yapan, bazı hekimler basketbolu bırakmamı istemişti. Örnek yok, örnekleme yapamadılar bana sen şöyle olursa şöyle şöyle yaparsın spor hayatına devam edebilirsin diyemediler bana. O yüzden deneme yanılma yöntemi ile hayatıma eklediğim yöntemlerle bu diyabeti kontrol edip spora devam ettim. Ama onlara uysaydım, ozaman basketbolu bırakmam lazımdı. Türkiye’de diyabetliler çok fazla, o gençlerin spor yapabilmesini teşvik etmeye çalışıyoruz. Hayatlarına sporu katmaları açısından, hekimlerinde beni ve bu tarz insanları spor yapabilmesi için desteklemesi lazım. Diğer çocuklara örnek olabilsin, tabi. İlk oynadığım külüpte tabi benimle ilgili bir tedirginlik oldu. Benim performansımda her sporcunun olduğu gibi düşüş ve yükselişler oluyor. Bir farklılığı çok yok, ben onu toparlayabiliyorum. Kurallı bir yaşamım var, ben bunu yansıtmıyorum. Çok baskı gördüğüm dönemlerde, basketbolu bir reddediş olabilirdi benim hayatımda, bahanem olabilirdi. Ben buraya kadar yaptım diyerek. Benim en övündüğüm hayata karşı mücadeleyi asla bırakmadım. Sporun içerisinde kalıcı olup, örnek olabilmeyi, bu örneğide diğer gençlere aktarabilmeyi, çünkü diyabetin en önemli özelliği onu nasıl kontrol edebileceğin değil, çevre ve aile baskısı. Aile bunu öğrenmeli ilk önce. Toplum genlerinde diyabet var. Aile mutlaka bilinçlendirilmeli. Ben ilk diyabet olduğumda ailem benim destekçim oldu, benim kardeşim benden dokuz yaş küçük ilk ona diyabet tanısı kondu. Ondan sonra bana kondu.
Babanla aran nasıl?
Eskiden ergenken sıkıntılarımız vardı. Herkeste olduğu gibi, ama şimdi iyi. Her ailede olan baba çocuk problemlerini yaşadık birlikte.
Basketbol oynuyormuydunuz birlikte?
Benim babam futbol oynuyordu, beni basketbola teşvik etti çok, çünkü sporcu altyapısından geldiği için, asıl benim dayım başlattı. Basketbol eskiden Ankara kökenli bir spordu, İyi koçlar Ankara’dan çıkmıştır hep, ben Ankara doğumluyum. Tabiki İstanbul’dada iyi takımlar vardı. Ankara’da dayım basketbol antrönörüydü. Aydın Örs’ün oyuncusuydu. Beni basketbola teşvik etti. Zaten Türkiye’de profosyonel spor yapabilmek için karar vermelisin. Çünkü bizim mesaimiz çok şiddetli ve yoğun geçiyor.
Kendini hayata bir mücadele veriyormuş gibimi hissediyorsun?
Tabiiki, şöyle bir canavar var ve o canavarı hergün yenmek zorundasın. Yedi gün yirmi dört saat seninle savaşıyoru. Acıktığınız her dakika bir savaşa giriyorsun. Öyle düşünün. Siz canınızın istediği herşeyi yiyebiliyorsun ama bizim öyle değil, biz o anda düşünüyoruz. Canın tatlı bir şey çekiyor ama yiyemiyorsun, bu savaş her an var, gece var, uykuda var. Yüksek şeker uyandırır. İdrara çıkarıyor seni öyle atabiliyorsun. Düşük şeker uyandırıyor seni, hipogilisemi atağı yaşamamak için vücut bir anda uyanıyor. Her saniye seninle yaşıyor. Yani yapacak Bir şey yok ya onu seveceksin.
Ne güzel söyledin, sevmeyi denedinmi?
Yani o beni sevdiği sürece ben onu seviyorum. Seviyorum, bir çok diyabetliye sorduğunuzda tekrar diyabetli doğmak isterim’ diyorlar.
Bir canavar diyorsun diyabet için bir canavarı severmi insan?
Evet seversin. Çünkü onu kontrol altına almazsan, o sana zarar veriyor, tek yolu onu sevmek ve kontrol altında tutmak. Başka çaren yok. Reddedersen, sana zarar verir, karşı koyamazsın, reddedemezsin, inadına gidemezsin. Onla hep yanyana düzenli, sakin geçirmen lazım hayatını.
Kendini seviyormusun, barışıkmısın, hayatta nasılsın?
Filmlerdeki gibi savaşçıların duyguları pek göz önünde değildir, önünde hep bir engel vardır. Hep bir mücadelesi vardır, durmaksızın bir mücadelesi vardır, hep bir döngünün içerisindedir. Ben kendimi hayata karşı öyle görüyorum, hayata karşı hep bir mücadele içindeyim, çok fazla duramıyorum, pek kalmadı öyle bir dinginlik, sakinlik, kafayı dinleyeyim. Yok yani hep kafamda sağlığım, işim, zaman elimizden akıp gidiyor. Çok beynimde dingim bir hayatım yok. Rüzgar bir sağdan bir soldan esiyor.
Kendini seviyormusun?
Sevsem ne yazar, sevmesem ne yazar…
Bunun cevabı bumu Alper?
Evet, yani herkes kendini çok severmi, herzaman severmi, bir zaman sever, bir zaman sevmez. Ben şöyleyim. Sabah uyandığım anda rüzgarımın nereden eseceğini bilemiyorum bazen severim, bazen sevmem ortasıda olabilir. Genelde nötrüm. Kendimle ilgili bir şeyi sevmeyi düşünmem. Ama başka biriyle ilgili bir yardım yapmam gerekiyorsa, iş yaptığım biriyse sevmeye çalışırım. Kendimi sevsem ne olacak, sevmesem ne olacak.
Mütevaziyim belkide, doğal olmaya çalışıyorum.
İş hayatında herzaman doğal olmanız sizden bekleyemezsin. Ozaman belki bu kullanılabilir, kullanılabilirsiniz.
Duygusal birimisin?
Duygusalım, maddeci bir insan değilim,maneviyatı yüksek biriyim, insalcıl biriyim yani.
Basketbol takım sporu maç esnasında yaşadığın zor bir duygu oldumu?
Geçen sene altmışa yakın maç oynadım, biz geçen sene avrupa şampiyonası finali oynadık, finale kadar gittik. Üst üste onbir galibiyet ile gittik. Final tarihinde ilk kez Trabzon’da oynandı. Ben takım arkadaşlarım ile birlikte verdiğim mücadeleyi aşmaktan dolayı çok büyük bir haz duydum. Kariyerimin en haz duyduğum zamanlarıydı. Karşınızdaki beş kişi birbirine bağlı ise sizin işiniz çok zordur. Onların yetenekleri çok önemli değildir. Ama kendi içindeki dili çok önemlidir.
Biz çok iyi taktik çalışsakta, son maçın son saniyesinde bir anlık dalgınlık ile bir basket yedik ve maçı kaybettik. Beni en çok üzen olay buydu. Biri öldüğünde hissedebileceğim bir üzüntü hissettim. Bir anlık dalgınlık ile bütün emeğimiz gitti. Bir anlık odak bozukluğu idi bence. Bu benim hayatım için çok büyük bir tecrübe idi. En üzüldüğüm andı. Saha içerisinde takım arkadaşlarım ile birlikte olmak çok haz uyandırıyor. Hem diyabetli olup hem basketbol oynamam beni ödüllendiriyor bu duygu çünkü başarılı olduğumu görüyorum. Takımın bir parçası olup onu başarmak, ben takımın kaptanıyım takım arkadaşlarım ile birlikte başarmak beni çok mutlu ediyor.
Dünya’da çok beğendiğin basketbolcular kimler?
Şu an Tofaş’la tekrar süperlige yükselen Orhun Ene, İbrahim Kutluay, Harun Erdenay bu isimler benim rol model aldığım isimlerdir. İbrahim Kutluay ve Harun Erdenay ile karşılıklı oynama fırsatım oldu. Orhun Ene antrönörüm oldu. Çok şanslı hissediyorum kendimi böyle değerli isimler ile çalışabildiğim için. Benim için onur. Levent Topsakal keza öyle onunlada karşılıklı oynadım. Orhun abinin bendeki yeri başka, ayrıdır. Bir oyuncu olarak sonrada koç olarak baktığımızda. Özellikle ben diyabet olduktan sonra bana tahammül gösteren çok değerli isimler ile çalıştım. Bana destek vermeyen kimse olmadı. Çok şanslıyım bu açıdan. Bugüne kadar yaptıklarım sadece benim eserim olamaz, benim yanımda olan bana destek verenlerinde emeği vardır, Yurtdışından örnek verecek olursam, Micheal Jordan ile büyüdüm. Hayatım boyunca onu rol model aldım. Amerika’dan onun kasetlerini getirtip izlerdim. O zaman popüler isimleri iyi bir sporcu olmaları kendi öz çalışmalarının eseridir. Ozamanlar bu kadar sporda destekleyici unsurlar yoktu. Büyük çaba gösterdiklerini düşünüyorum.
Basketbol sahasında nasıl bir oyuncusun?
Ben saha’da babamı bile tanımam. Benim için o sahadaki kişilerin benimle olan bağı önemli değildir. Ben o sahaya kazanmak için çıkarım. Yani ne türlü pislik yapmak gerekirsede yapmaya hazırım yani, sportmenlik çerçevesinde. Beni en çok heyecanlandıran şey takımın bir bütün olması, benim takım arkadaşım otuz sayı attı diye kenara küskün çıkmam, benim yapacağım şeyler bellidir. Sahaya çıkarım geridede olsak öndede olsak hep aynı disiplide aynı mücadeleyi veririm. Kaşım gözüm yarılsada atlarım o topa. Mücadeleden hiç kaçmam. Her yerimde yüzümde bir sürü yaram var hiç çekinmem yani. Bir rakibin benden güçlü olması yabancı oyuncu olması, daha kariyerli olması beni hiç ilgilendirmez, ben hiç bir zaman istatistik kağıdını alıp bakmam. Ne kendiminkilere ne onunkilere, çünkü ben o sahaya çıktığımda ben o sahaya güçlü kuvvetli çıkacağım zaman o savunmada alt edebilirim. Yüksek sayı atan her oyuncu iyidir diyemeyiz, savunmaya mücadeleyede bakmak lazım. Genelde öyle düşünülür ama öyle değildir.
Yurtdışında oynama durumu varmı?
Yurtdışına gidebilirim bundan sonraki spor hayatım için, Kariyerim bitmek üzere, son dört beş yıl oynayacağım. Otuzdört yaşındayım. Oynayabildiğim kadar oynamak istiyorum. Kendine iyi bakarsan kırk yaşına kadar oynayabilirsin. Yurtdışında oynama hayalim var, ama Türkiye’de kalırsam Türk Basketbolu için çalışabilirim, genç basketbolcular için çalışabilirim. Yada kulüp bazında çalışabilirim. Kendimi iyi yetiştirdim. Çok iyi antrönörlerim oldu. Deneyimlerimi aktarmak isterim. Basketbol’un içinde kalarak hayatıma devam etmek istiyorum. Hayatımda bir şeyi çok iyi biliyorum oda Basketbol. Benim ruhum salona ait.
Ben bu hayatta niye varımı uzun süre sorguladım.
Uzun bir süre bu hayatta neden varım’ı çok sorgulamıştım, bir anlam yükleyemiyordum.
Yani yaptığım için içinde olmama rağmen bir anlam yükleyemiyordum. Diyabet olmama rağmen, aslında bir ışık yandı hayatımda, şimdi daha çok biliyorum ne için ve neden yaşadığımı bu tarz kronik rahatsızlığı olan kişilerin bu sınavı geçebilmesi çok zor. Onu başarmak için herzaman mücadele versinler ve örnek olabileceklerini düşünsünler. Sevmek ve kendine inanmak ile başlıyor herşey sizinde dediğiniz gibi, ben bunu bir dönem yapmamıştım, şimdi daha fazla şeyler yapabileceğim. Benim gibi olan sporculara örnek olabileceğimi destek olabileceğimi düşünüyorum.