OTOMOBİL: Yürüyen tekerlekli bilgisayar yakında yollarda

OBİ’’nin düzenlediği ‘5.Otomotiv Proje Pazarı ve 5. Komponent Tasarım Yarışması’nda ödüllü projeler TÜBİTAK MAM’’da sergilendi. Projeler girişimcileri bekliyor.

Bakan Işık otomotivcilere seslendi: Türk otomobili, ülkemizi küresel rekabette söz sahibi yapacak bir projedir. Gelin, hepimiz taşın altına elimizi koyalım.

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB) düzenlediği ‘5.Otomotiv Proje Pazarı ve Komponent Tasarım Yarışması’nda ödül kazanan projeler TÜBİTAK MAM tesislerinde, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın da katıldığı bir törenle açıklandı. Ödüllü projeler, ‘Proje Pazarı’na katılan iş dünyasına sunulurken, dikkatler otomotiv sektörünün geleceği ve özellikle de hükümetin ‘Türk Otomobili’ projesinde yoğunlaştı. Yerli marka otomobilin 2019 yılında piyasaya çıkmasının planlandığı açıklandı. Otomobilin nerede ve kim tarafından üretileceği ise ‘sır’ ormaya devam ediyor.
İstanbul Gebze’deki TÜBİTAK MAM tesisleri bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) salonundaki törene otomotiv sektörünün önde gelen isimleri, Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, TAYSAD Başkanı Alper Kanca, Otomotiv Sanayi Derneği Başkanı Kudret Önen, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin, Otomotiv Endüstri İhracatçılar Birliği Başkanı Orhan Sabuncu da katıldı.
Bakan Işık, açılış konuşmasını hükümetin yürüttüğü yerli otomobil çalışmalarına ayırdı. “Otomotiv sektörümüz ve yerli otomobil projemiz için bir dönüm noktasındayız” diyen Işık, ‘Türk Otomobili Geliştirme Projesi’nde özel sektör, yan sanayi, üniversite, öğrenci ve akademisyerlerin bu törenle ilk kez bir araya geldiğine dikkat çekti.
Yerli bir otomobil markası oluşturamamış olmanın “İnsanımızın gönlünde adeta bir ukde olarak kaldı”ğını söyleyen Işık, bu açıdan bir Türk otomobili yapmanın özgüven açısından da son derece önemli olduğuna işaret etti. Projenin sadece “özgüven”i hedeflemediğini belirten Bakan Işık, “Biz, Türk Otomobili projesini başlattık; çünkü bu, ekonomik ve rasyonel bir ihtiyaçtı ve tam zamanıydı” dedi.

TEKNOLOJİ ÜRETİMİNİ TETİKLEYECEK…

Otomobil projesinin sadece otomotiv sektöründe bir “milli marka” oluşturmaktan da ibaret olmadığını belirten Işık, şöyle devam etti:
“Biz öyle bir otomobil yapacağız ki, dünyanın her yerinde satılabilecek, talep edilecek. Yani, yapmış olmak için iş yapmayacağız. Tam aksine, tüm küresel pazarları hedefleyen, otomotiv sektöründe ciddi rekabet avantajı olan ve sektörü farklılaştıracak, sektöre yeni açılımlar kazandıracak bir iş yapacağız. Burada üzerinde durmak istediğimiz diğer husus ise, Türk Otomobili Projesi, sadece otomotiv sektörünü ilgilendiren bir proje değildir. Evet, bu projenin çıktılarından biri olarak, Türk markası altında otomobiller üreteceğiz. Ancak bu projenin esas çıktısı, hayatın her alanına dokunacak yeni teknolojiler olacaktır. Türk otomobili, üniversitelerimizin ve sanayimizin inovasyon gücünü hayata geçirecek, tetikleyecek ve ülkemizi küresel rekabette söz sahibi yapacak bir projedir. Otomobilimiz, yeni teknolojiler geliştirmek için adeta bir platform işlevi görecektir. Özellikle sensör teknolojileri, otonom araç sistemleri, yazılım, nesnelerin interneti gibi alanlarda, birçok Ar-Ge projesini, bu platform üzerinden ticarileştirmiş olacağız.
Türk otomobili sayesinde fikirlerini ticarileştirme imkanı bulan mucitlerimiz ve girişimcilerimiz, işlerini büyütebilecek, geliştirilebilecek. Böylece bu yeni nesil kilit teknolojilerin tasarlanması ve üretilmesinde bir ivme yakalayacağız. Yenilikler, 20’inci yüzyılda diğer birçok yeni ürün, üretim sistemi ve teknolojinin gelişmesinde de sürükleyici oldu. Biz de, Türk otomobilinin, özellikle Sanayi 4.0 ile ilgili teknolojilere geçişimizde öncü rol oynamasını hedefliyoruz.” Işık, projenin üç hedefini de “Birincisi otomotivde montaj ve lisanslı üretim aşamasından Ar-Ge ve inovasyona dayalı özgün üretim aşamasına geçişi sağlayacağız. İkincisi Türk markası ve imajının dünyaya açılmasını sağlayacağız. Üçüncüsü tarihe kazandıracağız. Yani Türk otomobili, yerli ve yeni teknolojilerin sahaya inmesini, pratiğe dönüşmesini, gerçekleşmesini sağlayan bir platform vazifesi üstlenecek” diye açıkladı.
2020’li yıllarda, Avrupa’da satılan her beş araçtan birinin elektrikli olacağını da kaydeden Işık, yakıt tüketimi, çevre hassasiyeti, güvenlik, sürüş konforu, şehir içi kullanım kolaylığı gibi hususların öne çıkacağını, mekatronik, hafif malzemeler, hurda araç yönetimi, emisyonlar, elektronik kontrol, yeni yakıtlar ve tahrik sistemleri, ortak araç platformu geliştirme, müşteri odaklı tasarım ve araç ağırlığını azaltmanın başlıca Ar-Ge alanlarını oluşturacağını anlattı.
Araç parçalarının üzde 70’inin, önümüzdeki dönemde kullanılmayacağını, 2030’lu yıllarda, bir aracın maliyetinin yarısının elektronik ve yazılım olacağını da söyleyen Bakan Işık, “Tercihlerimize ve eylemlerimize göre, bunlar Türkiye için tehdit de olabilir, fırsat da olabilir” diye konuştu.

“YÜRÜYEN, TEKERLEKLİ BİLGİSAYAR…”

Işık TÜBİTAK’taki çalışmalar hakkında bilgi verirken de, geliştirilen aracı “Yürüyen, tekerlekli bilgisayar” şeklinde nitelendirdi. Araçta TÜBİTAK’ta geliştirilen batarya teknolojilerinin kullanılacağını anlatan Işık, şunları söyledi: “Araç 2 TL’lik şarj maliyetiyle, büyükşehir trafiğinde 100 kilometre yol yapabilecek. Şehirlerarası yolculuklarda ise arabadaki küçük jeneratör devreye girerek bataryayı şarj edecek. Burada da 20 litrelik yakıtla bin kilometre mesafenin kat edilmesini öngörüyoruz. Aracımızın en belirgin vasıflarından birisi de otonom araç sistemleriyle donatılması olacak. Savunma sanayiinde hava araçlarında kullandığımız ‘Gerçek Zamanlı İşletim Sistemi’ni, Türk otomobiline de uyarlamayı hedefliyoruz.
Bu sistem, aracın kontrolü, güvenliği ve yakıt tüketimiyle ilgili önemli avantajlar sağlayacak. Mesela bu sistem; yolun, havanın, araç ekipmanlarının durumuna ve sürücünün kullanım tarzına göre, yakıt tüketimini anlık olarak ayarlayacak. Aracımızda sensör teknolojilerini ve araçlar arası iletişim sistemlerini de kullanacağız.
Diyelim ki, öndeki araca, kaza riski oluşturacak şekilde aşırı yaklaştınız. Araç, mevcut sensör teknolojilerinden çok daha hızlı bir şekilde bunu tespit ederek fren sistemini devreye alacak.
Ancak fren yapma mesafesi yeterli olmazsa, öndeki araçla iletişim kurarak, eğer müsaitse o araçtan hızını artırmasını isteyecek. Öndeki araçta bu talebi alacak, çok hızlı bir şekilde değerlendirecek ve önü müsait ise hızını artıracak.
Bütün bu işlemler, adeta saliseler içinde yapılacak. Araç, piyasaya çıktığında, herhangi bir araç olarak çıkmayacak. Dünyaya, birçok yeni teknolojiyi sunan, farklı, yeni bir araç olacak. İddialı bir cümle kullanıyorum: Üreteceğimiz araç dört tekerlekli yürüyen bilgisayar olacak.”

“AR-GE BÜTÇESİ YÜZDE 3’E ÇIKMALI”

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu, ise Ar-Ge, tasarım ve inovasyon ile ilgili çalışmalarda geç kalınmış olmakla birlikte ,ciddi bir gayret gördüklerini açıklarken, ortalama her 7 bin fikrin sadece 1’inin uygulamaya geçme şansı yakaladığını, bu nedenle “sabırla ilerlemek gerektiğini” belirtti. Sabuncu, “Eğer dünyadaki ilk 10 ekonomi arasına girmek ve kişi başı milli geliri 25 bin doların üzerine çıkarmak istiyorsak, Ar-Ge, tasarım ve inovasyona ayrılacak bütçeyi yüzde 3’e çıkarmalıyız” diye konuştu.
Türkiye’de tek otomotiv ihracatçı birliği olan OİB’de ihracatın artması açısından rekabetçi yapının devamının zorunluluğuna da vurgu yapan Sabuncu, “2023 vizyonu için en az 4-5 yeni yatırımın ülkemize gelmesi gerekmektedir. Yerli marka araç üretimi bu yatırımlara destek olması açısından önemlidir. Devletimizin stratejik önceliği hem sanayi ekonomisi, hem de bilgi ekonomisi alanlarında mümkün olduğunca çok girişimci yetiştirmek olmalıdır” dedi.
OİB Başkan Yardımcısı ve Proje Yürütme Kurulu Başkanı Ömer Burhanoğlu ise “Bu yılki etkinliği yerli araç konseptinin geliştiricisi TÜBİTAK’ta yapmak istedik. Bugün en önemlisi gençlerin projelerini ve hayallerini göreceğiz. Gençlerin önünün açılması için elimizden geleni yapağız. Neden teknoloji ithalatına bağlı kalalım? Neden içimizden bir Uber çıkarmayalım. Daha çok özgür düşünen gençlere ihtiyacımız var. Bizler gençlerin tüm projelerini destekliyoruz. Gençlerimizi yeniliklere özendirip onların hayallerini gerçekleştirmek istiyoruz” diye konuştu.

AMAÇ TİCARİLEŞME…

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin, 2002 yılından beri, Ar-Ge Proje ve bu yarışmanın ev sahipliğini yaptıklarını, otomotiv alanında destekler sağladıklarını anlattı.
2014-2020 yılları arasında AB’nin 80 milyar Avro fon ayırdığını, Türkiye’nin fona 450 milyon Euro kaynak ayırdığını anlattı ve “Hedefimiz en az yaptığımız katkının 3-4 katı kadar kaynağı başarılı projelerde kullanabilmek” dedi. TÜBİTAK’in 1511 kodu ile öncelikli sektörlere büyük Ar-Ge desteği sağladığını anlatan Prof. Dr. Ergin, verdikleri 140 milyon liralık desteğin, ekonomide 240 milyon liralık harekete yolaçtığını, en çok üzerinde durdukları konunun, projelerin ‘ticarileşmesi’ olduğunu kaydetti.
(http://www.ekohaber.com.tr/)