Karadeniz Teknik Üniversitesi Endokronoloji ve Metebolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Önder Ersöz, “Gizli şeker hastası (Prediyabet) olarak adlandırdığımız 6.5 milyon insanda 2030 yılı içinde diyabet olursa, Türkiye’de 13-15 milyon diyabetlinin olması bekleniyor. O nedenle ciddi bir problem bizi bekliyor. Toplumdaki diyabet revalansını düşünürsek bizi fırtına bekliyor.” dedi.
Prof. Dr. Halil Önder Ersöz, Türkiye’nin giderek yaşlanan bir nüfusa sahip olduğuna değinerek, ilerleyen yaşla birlikte diyabetin görülme sıklığının arttığına dikkat çekti.
“Yaş ilerlerken tanı koyma oranı düşüyor”
Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş üstünde diyabetin görülme sıklığının yüzde 26 iken Türkiye’de bu rakamın yüzde 35’e çıktığına vurgu yapan Ersöz, bunun yanında Türkiye’de yaş ilerlerken tanı konma oranının da düştüğünü aktardı. Prof. Dr. Ersöz, ilerleyen yaşla birlikte glisemi (kandaki şeker oranı) değerlerinde bir miktar yaşanan yükselmenin, diyabetin yaşlılarda doğal bir sonuç olduğunu ve tedavisiz, takipsiz olması anlamına gelmemesi gerektiğini vurguladı.
“İleri yaşta hastalar kontrolümüzde olmalı”
Aile hekimi ve dahili uzmanların 65-80 yaş üstünde hipoglisemiyi (kan şekerinin olması gerekenden daha düşük olması durumu) dikkate almaları gerektiğine vurgu yapan Prof.Dr. Ersöz, “Hipoglisemi yaşa ve performansa göre bakılarak tedavi yapılmalıdır. Yaşlılarda daha ağır seyretmiyor. Hastalar, genel sağlık durumu iyi kendisine bakabilen yaşlılar, bakım için yardım alması gerekenler ve ileri derecede düşkün olan yaşlılar olmak üzere üç grupta incelenebilir. Bu üç grup içinde kan şekeri kontrolü ve tedavinin sıklığı ayarlanırken hastanın beklenen yaşam süresi, performansı göz önünde bulundurulmalıdır. Yaşam süresi 10 yılın üzerinde olan ve performansı ile iyi olan bir yaşlı hasta, genç eş değeri gibi sıkı kontrolden fayda görecektir. İleri yaş düşkünlükte tedavi gevşeyebiliyor ama hastaları asla kontrolü bırakmıyoruz. Mutlaka hasta kontrolümüzde olması gerekir” dedi.
“Diyabeti durduralım’ programı her yaşa uygulanmalı”
Türkiye’nin 2030 yılı için öngörülen diyabet prevalansını (yaygın olma durumu) aşmış durumda olduğuna değinen Prof. Dr. Ersöz, “2030 yılı için yüzde 12 prevalans öngörülmüştü ama son data yüzde 13.7. Günümüzde ise yüzde 15’e ulaştığından söz ediliyor. 2030 yılı için yaşlı nüfus arttıkça, daha fazla diyabet görüldüğü için, diyabet görülme oranı daha da artacak. Cumhurbaşkanlığı ve Sağlık Bakanlığının önderliğinde başlayan, Diyabeti Durduralım programının her yaş grubu için gündeme alınması gerekir. 2030 yılı için ciddi bir diyabet sorunuyla karşı karşıya olacağımızı biliyoruz” dedi.
“Karbonhidrat ağırlıklı beslenme ve hareketsiz yaşam diyabet sorununu artırır”
Diyabeti önlemek için hareket eden bir toplum olunması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ersöz, şunları söyledi: “Beslenme alışkanlıkları değiştirmemiz gerekiyor. Hani hep derler Türkü nereden tanırsınız, ekmek yemesinden. Ama bizim karbonhidrat ağırlıklı beslenmemiz hareketsiz yaşam tarzımızı, ilerleyen yaşla birlikte nüfusta arttıkça, Türkiye’de diyabet problemini daha öne çıkartır.”
(Kaynak: İHA)