Limak Enerji İcra Kurulu Başkanı Birol Ergüven, elektrik tarifelerinde yeni bir adım atılması gerektiğini belirterek, “Sosyal desteğe muhtaç ailelerin elektrik fiyatlarından en az şekilde etkilenmesini sağlayacak sosyal tarife sistemi oluşturulmalı ve bunun dışında kalan tüketicilere de sadece son kaynak tedarik tarifesi uygulanmalı.” dedi.
Ergüven, yaptığı açıklamada, elektrik tüketimi belirli seviyenin üzerindeki büyük tüketicilerin, elektriği serbest piyasa koşulları gereği ulusal tarifenin altında satın alabildiğini ve bu nedenle artık ulusal tarifeye gerek kalmadığını belirtti.
“Elektrik Piyasası Kanunu’nda da belirtildiği gibi tarifeler konusunda yeni bir adım atılması gerekiyor.” diyen Ergüven, son kaynak tedarik tarifesi uygulamasının da hayata geçmesiyle piyasada ikili anlaşmalar siteminin daha sağlıklı bir şekilde işletilebileceğini söyledi.
Ergüven, bir ailenin aylık ya da yıllık ortalama enerji tüketimine göre tarife ayarlaması yapılabileceğini ifade ederek, “Sosyal desteğe muhtaç ailelerin elektrik fiyatlarından en az şekilde etkilenmesini sağlayacak sosyal tarife sistemi oluşturulmalı ve bunun dışında kalan tüketicilere de sadece son kaynak tedarik tarifesi uygulanmalı. Bir ailenin minimum ya da optimum tüketmesi gereken enerji miktarına göre tarife yapılabilir. Buna ‘sosyal tarife’ denir. Tarifeye tabi sosyal desteğe muhtaç aileler, elektrik fiyatlarından en az etkilenecek şekilde ihtiyaçlarını giderebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ergüven, belirli tüketim seviyesinin üzerindeki tüketiciler için ulusal tarifenin uygulanmaması gerektiğini vurgulayarak, büyük serbest tüketiciler için uygulanan ulusal tarifenin satış şirketlerinin önünü görmesini zorlaştırdığını belirtti.
Son dönemde enerjide arz fazlası yaşandığına işaret eden Ergüven, şunları kaydetti: “Satış şirketleri müthiş bir rekabet ortamında. Elektriği zaten belirlenen ulusal tarifenin altında satıyorlar. ‘O zaman problem nedir?’ diyebilirsiniz. Problem şu; bir sanayi kuruluşuyla uzun vadeli, 1-2 yıllık veya 3 yıllık elektrik kontratı yapabilmeliyiz. Neye göre? Hem müşterimin fiyat beklentisi hem de satış şirketinin kendi maliyetlerine göre. Her üç ayda bir açıklanacak ulusal tarifeye göre satış fiyatını revize etmek durumunda kalınması daha kısa vadeli bakış açısını zorunlu kılıyor. Bu, satış şirketlerini daha kısa vadeli oyuncu haline getirir. Öngörülebilirlik, gelişmiş bir piyasanın en derininde yatan ana unsurdur. Satıştaki öngörülebilirlik çok kritik. Bunu kurmadan geriye doğru üretim ve yatırım alanlarında öngörülebilirlik çok zor hale gelir. Satış kontratı baz alınarak yapılan yatırımlar nedeni ile de zamanla arz fazlası da oluşmayacaktır. Bu sayede dengeli büyümek mümkün hale gelir.
Piyasada birçok özel elektrik tedarik şirketi bulunduğunu anlatan Ergüven, “Tüketicinin, bir tedarikçiden diğerine geçerken isterse bunların dışında seçeceği alternatif, ilan edilmiş bir tarife olmalı. Buna son kaynak tedarik tarifesi diyoruz.” ifadesini kullandı.
Son kaynak tedarik tarifesi uygulamasının başarılı bir şekilde hayata geçirilmesinin piyasa dinamikleri açısında çok önemli olduğu vurgulayan Ergüven, şöyle konuştu: “Son kaynak tedarik tarifesi, cezbedici bir tarife değil. Müşterinin daha uygun şartlarda başka bir tedarikçi seçmesi yönünde motive edici olmalı. Normal piyasa fiyatlarına göre biraz daha yukarıda bir tarife olmalı. Bu tarifeyi görevli perakende satış şirketi uygulayacak. Böylece görevli perakende şirketinin, bir anda kendisine plansız gelen bu müşterinin kendi portföyüne girmesinden dolayı zarara uğramasının da bu şekilde önüne geçilebilir. Bu uygulama gelişmiş batı piyasalarında uygulanan yöntemdir. Ülkemizde piyasanın ulaştığı gelişmişlik seviyesi bunu yapabilmemizi mümkün kılıyor. Piyasada senelerdir konuşulan ikili anlaşmalar piyasası yapısı gerçek anlamda bu şekilde son tüketiciden başlayarak oluşturulabilir. Bu bahsettiğim tarife mekanizması yapılmadan ikili anlaşmalar piyasasının en temel unsuru kurulmuş olamaz, onun için çok kritiktir.”
Ergüven, yerli kömürden elektrik üretimi alanında yapılacak yatırımların desteklenmesi gerektiğini ve bunun ülkenin enerji arz güvenliğine de önemli katkılar sağlayacağını belirtti.
Yerli kömürün elektrik üretimindeki payının artmasının Türkiye için çok önemli olduğunu ifade eden Ergüven, “Serbest piyasa yapısını da yok etmeyecek şekilde yerli kömürde teşviklerin olması gerektiğine inanıyoruz. Teşvikler çok yönlü olabilir. Yerli kömürden üretilen enerjinin satılmasında farklı mekanizmalar olabilir. Vergisel bazı avantajlar olabilir ya da bu sektörde yoğun işçi çalıştıranların maliyetlerine bazı destekler olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ergüven, yerli kömür santrallerinde çok sayıda işçi çalıştığını dile getirerek, “Mesele sadece kömürden elektrik üretilmesinin desteklenmesi değil. Madenciliğin de desteklenmesi gereklidir. Hükümetimizin bu işin ciddiyetini bildiğine ve bununla ilgili somut iyileştirmeler yapabilmek için adım atacağına inanıyoruz.” dedi.