İnsan olmak kolay… Ya kalite?!..

Anlamak mümkün değil!.. Adeta sırat köprüsünden geçiyoruz. Tüm siyasi partiler birlik olup, yurt içi ve yurt dışında düşmanlarla çevrili ülkemizde teröristler ve eli kanlı dost bildiğimiz ülkelerle uğraşacaklarına parti içi kısır çekişmeler ve siyasi bir rezaletin içinde didişip duruyorlar.
Oldukça karmaşık bir coğrafyada yaşıyoruz ve gün geldi çattı. Dört bir yanımız ateş çemberi içinde bundan böyle… Ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!.. Çocuklarımız ve torunlarımız bizden daha zor günler geçirecekler. Sınırlarımız artık ateş çemberi, ülkeler kan gölü ve biz de bunlardan fazlası ile etkilenmekteyiz, etkileneceğiz. Dahası ülke içinde de Ankara’nın tam göbeğine kadar gelen bir terör durumu var. Korkarım bu durum daha da artacaktır. İstanbul’da oturuyorum, İzmir’de yaşıyorum diye hiç kimse kendini güvende hissetmesin. Terör şehir merkezlerine indi inecek. İnsanlar keyifsiz, hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadı. Gelecekten endişeliyiz, güvensizlik ortamı her geçen gün artıyor, Türkiye’de ne yazık ki böyle bir hava hakim.
Bunu düzeltecek kim? Biz gazeteciler değil elbette. Zaten biz siyasiler için mesajlarını ulaştırırsak iyi, eleştirmeye kalkarsak düşman ötesi varlıklarız!.. Tüm sorumluluk siyasilere ait… Ülke yönetimine talip oluyorlar ve bizler de onlara oy veriyoruz. Ağlamanın şikayet etmenin anlamı yok!..
Ama görüyoruz ki; onlar daha kendilerini düzeltemiyor ve yönetemiyor ki, ülkeyi yönetebilsin bir çoğu…
Geçen aya şöyle bir bakalım!..
CHP daha yeni kurultay yaptı, tam düzlüğe çıktı derken, Baykal bombası patladı. Gerçekten ben artık CHP’den ümidi kestim. Her kafadan bir ses çıkıyor ve bunun adına parti içi demokrasi deniyor. Kurultay yapılmış, seçim bitmiş. Tv ekranından partinin içine pimi çekilmiş el bombası atmanın anlamını çoğu kişi anlamadı. Yakında çıkar kokusu ya!.. CHP’nin altı ok ilkelerden vazgeçmemesini istemesi ve bunu dillendirmesi güzel Baykal’ın ama bu işin sonu nereye varacak böyle?.. Hep bir kaos hep bir tartışma… Hep bir gayri ciddi durum… Parçalanmış ve gruplaşmış görüntü ile nasıl fayda sağlanacak?.. Yayınlarımıza CHP üst düzey yöneticileri milletvekilleri katılıyor. Başta Gürsel Tekin olmak üzere, Dursun Çiçek, Oğuz Kaan Salıcı, Eren Erdem son zamanlarda yine yayınlarımızdaydı. Yayın öncesi ve sonrasında da konuşuyoruz. İzlenimim değişmiyor.
***
MHP’de ise; Bahçeli’nin tekrar sağlığına kavuşması ile bir süre ertelenen kaotik ortam yine hortladı. İmzacıların tasfiyesi, kurultay yeter sayı olmasına rağmen bu durumun imkansız hale getirilmek istenmesi ve son olarak da görevden almalar ve de istifalar bu cenapta da işleri zora soktu. Devlet Bahçeli düzgün bir insan… Ama yapılması gerekenler var mı o bile kabul ediyordur hissedebiliyorum. Ümit Özdağ, Radyo Beşiktaş’ta programlara katılmış sohbet ettiğimiz bir kişi… Entellektüel birikimi olan aydın bir insan… Bahçeli’nin ezelden muhalifi idi, nasıl tekrar milletvekili oldu anlamamıştım. İstifa etmesine ise hiç şaşırmadım. Geçenlerde eski milletvekili meslektaşımız Nazif Okumuş’u dinliyorum “Bizim partiden tartışma yok. Bu durumda, Demokrasi olmaz” diyor. Doğru, fikir tartışmasının olmadığı yerde demokrasi olmaz. Ama ulu orta her şey de tartışılırsa kaos olur. Bu durumu MHP nasıl çözecek bilemem ama adım adım sona yaklaşılıyor.
***
HDP için ise söyleyecek söz bulamıyorum. Umut olarak hiç oy olamayacak kişilerin bile oyunu aldılar. Türkiye partisi olacağız dediler, ama PKK’yi terör örgütü olarak deklare etmediler. Bu durumda da Türkiye Partisi olmayacaklarını gözler önüne serdiler. Onların da içi karmakarışık. İyice eriyip gitmemek için birlik beraberlik algısı yaratma çabası içindeler ve ayakta görüntüsü veriyorlar ama sıkıntı büyük. Yakında esas bombalar HDP içinde patlayacaktır. Takip edin!..
***
AK Parti bir lider partisi bunu kabul etmek lazım. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken beğenelim beğenmeyelim lider görüntüsü veriyordu. Ben de Sabah Gazetesi’ndeydim. Daha sonra Milliyet’e geçtim. BİT Genel Müdürleriyle yaptığı röportajlarda Erdoğan için hep aynı şeyi söylemişlerdi. Çoğu şimdi bakan, özel kalem müdürlüğü yapan da var. Başmüşavirler de arasında… Hatta o zamanlar DYP İl başkanı olan şimdinin AK Parti Bakanı Süleyman Soylu bile liderlik kitapları okurdu. Çok konuştuk, hatta haber bile yapmıştım. Beşiktaş’a geldiğinde de buluşup yine o konuları konuşmuştuk. Söylemek isteğim liderlik çok önemli. Yönetim dünyasının tüm guruları bunun altına çizer. İdeoloji, strateji ve ekip ruhu ile bunun parçalarını bir araya getirecek çimentonu harcıdır lider.
***
Vatandaş, durumdan memnun değilse, liderleri de partileri de eleştirebilir. Hoşgörülü olmak lazımdır. Peki; şu durumda, siyasi partiler içinde en çok eleştirilecek olan kimdir? Tabii ki İktidar!.. AK Parti’nin yanlışları yok mu? Yurt içinde ve yurt dışında takındığı tavır, tüm faaliyetler yeterli mi?.. Veya tamamiyle doğru denebilir mi? Tabii ki hayır!.. Eleştirilecek bin bir şey var. Ama ne yazık ki bizler muhalefeti eleştiriyoruz. Neden? Çünkü malzemeyi onlar veriyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma katkı veremiyorlar görüntüsü çiziyorlar. Veya kendilerini yeteri kadar anlatamıyorlar. Tam anlamıyla bize özgü, trajikomik bir durum!..
Bu durum değişir mi? Umarım değişir!.. Çünkü demokrasilerde güçlü bir iktidar kadar, daha da güçlü muhalefetlere ihtiyaç vardır.
***
Önümüzdeki ay 17. yıla giriyoruz. Beşiktaş Medya Grup olarak. 350. sayıya da az kaldı. Meslek hayatımda da 35. yıla gireceğim. Bizim iş de Türkiye’nin siyasi yapısı gibi, hiç değişmedi!.. Tüm pislikler halı altına, suçlanan hep gazeteciler olmuştur.
1982 yılında Hürriyet Gazetesi’nde mesleğe başladığım zaman istihbaharatta polis muhabiriydim. Hırsız, katil, tecavüzcü, mafya bozuntusu ve terorist ne varsa yaşadım. Bırakın üç kağıtları, ölünün bile her çeşidini gördüm. Tiksinti gelmişti yaşadıklarımdan…
O zamanlar yetiştirdiğim gazeteci adayı çocuklar, şimdi ulusal medya organlarında ve tepe noktalarda… Artık kendi medya grubumuzu kurduk, rahatlayacağız, ama nerde…
Şu Beşiktaş Gazetesi’ni çıkarttıktan sonra o sıcak çatışma ortamını, polis merkezleri ve adliyelerde geçen günlerimi arar oldum!..
Neden böyle diyorum. Kısaca paylaşayım…
Beşiktaş gibi kültür düzeyi yüksek bir ilçedeyiz. Beşiktaş’ın tek gazetesiyiz. Radyo, tv, internet haber portalı, sosyal medya yüzbinlerle ifade ediliyor takipçilerimiz.
Ve biz, herkesle bire bir muhatap oluyoruz. Kimseyi geri çevirmedik, çevirmeyiz. Makam sahibi de, küçük esnaf da aynı… Bizim için herkes insan!.. Bizi tanıyan çok, sevenimiz fazla tamam da, bu süre içinde başımıza gelmeyen de kalmamıştır. Tarihe not düşmek lazım.
Silah çektiler, ellerinden aldık, hapse tıktık. Küfür ettiler, gereğini yaptık, dava ettik. Akıl olmayan da tehditvari konuşmalar zaten gırla… Cahilliklerine vermek lazım bazen…
Üç kağıtçılar adımızı bile kullandılar gizli gizli… Yazdık çizdik, tüm yalanları ve gerçekler ortaya çıktı Allah’a şükür…
Dost gözükenler, yüzümüze gülenler… Söz verip tutmayanlar… Yarı yolda bırakanlar… “Makam, çevre yaptım” diye afra tafra satanlar… Kerameti kendinden menkul bir dizi tip!.. Uğraş uğraş bitmiyor!..
Üniversiteleri, kültür merkezleri ile bilinen, öğrenim durumu en yüksek yer, böyle önemli bir ilçede nasıl böyle işler olabilir?.. Ama oluyor işte!.. Psikolojik teşhis belli de, bence bu sosyalojik bir durum.
Şimdi bir de sosyal medya çıktı. Dansöz azmış gibi!.. Takma adlarla sallayıp duruyorlar. Bize bile!!!
Onlara bir Beşiktaşlı olarak tavsiyem şudur; “Ağlamak yok!.. Kargalar sürüyle, Kartal’lar yalnız uçar.”
Bu işin bir de spor tarafı var… Zaten “Beşiktaş” söz konusu olunca diğer takımlardan küfür eksik olmaz. Sporun ruhunu kavramamış, insanlıktan nasibini almamış, hayatında bir kitap okumamış adam için ne söyleyeyim. Söylesem de anlamayacak ki, küfür, tehdit onun fıtratında var!..
Dostlar diyor ki; herkesi muhatap kabul ediyorsun, hata yapıyorsun.
Ne yapayım sessiz kalamam, arkamda yüzbinler de olsa, tek başıma da kalsam benim huyum bu!..
Anlayacağınız; bizim meslekte ki kaos da, siyasetle at başı gidiyor. Eh, ne de olsa Türkiye’de yaşıyoruz.
Sonuç olarak; insan olmak kolay, kalite başka bir şey!..
***
ANLAYANA: “Köpekler beni hiç ısırmadı, ama insanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.”