Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda meydana gelen saldırının Suriye kökenli bir canlı bomba tarafından yapıldığını belirterek, “Esefle kınıyorum. Dünyada DAİŞ denilen terör örgütüyle Türkiye’den daha kararlı bir şekilde mücadele yürüten ve bizim kadar bedel ödeyen başka bir ülke var mıdır? Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere terör örgütü ve müzahir kuruluşlarının etkinliği olan yerlerde biz de devlet olarak çok daha güçlü bir çalışma ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Meydanı terör örgütüne, bölücülere, yıkıcılara bırakmamalıyız” dedi.
Erdoğan, Ankara’da düzenlenen Büyükelçiler Konferansı’na gelen büyükelçilere verdiği yemekte şu mesajları verdi:
-İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda meydana gelen ve Suriye kökenli bir canlı bomba saldırısı olduğu değerlendirilen terör olayını esefle kınadığımı belirtmek istiyorum. 10 kadar şu anda maalesef bu terör eyleminde ölümüz var, bunlar yerli, yabancı. Ben patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum ki 15 kadar yaralı var.
-Bu Hadise bir kez daha millet olarak terör karşısında, terör örgütleri karşısında tek yürek, tek vücut olmamız gerektiğini göstermiştir. Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki kararlı ve ilkeli duruşu sonuna kadar devam edecektir. Bizim için DAİŞ’le PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin, DHKP/C’nin, MLKP’nin, velhasıl adı veya kısaltması ne olursa olsun bütün terör örgütlerinin bir diğerinden farkı yoktur.
-Dikkat ederseniz bu bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefi Türkiye’dir. Çünkü Türkiye ayırım yapmaksızın bunların tamamına karşı aynı şekilde yaklaşmakta, aynı kararlılıkla mücadele yürütmektedir. Buradan açıkça soruyorum; dünyada DAİŞ denilen terör örgütüyle Türkiye’den daha kararlı bir şekilde mücadele yürüten ve bizim kadar bedel ödeyen başka bir ülke var mıdır? Aynı şekilde bölücü terör örgütüyle mücadelemizi de kararlılıkla ve fedakarlıkla yürütüyoruz ama bunu bile anlamamakta direnen birileri var, ülkeler de var. Meydanı terör örgütüne, bölücülere, yıkıcılara bırakmamalıyız.
-Kendilerine güya akademisyen ve araştırmacı unvanı yakıştırmış bir güruh ortaya çıktı. Bu güruh, terör örgütünün eylemlerine karşı vatandaşlarını ve topraklarını savunan devlete dil uzatıyor. Neymiş efendim, ‘hak ve özgürlükler ihlal ediliyormuş’. Evet, terör örgütünün eylemleri yüzünden bölgede yaşayan milyonlarca vatandaşımızın hak ve özgürlükleri ihlal ediliyor. Ama bu ihlali yapan devlet değil, terör örgütünün ta kendisidir.
-Hendekleri barikatlarla kapatan terör örgütü. Yollara, köprülere bombalar döşeyerek, seyahat özgürlüğünü engelleyen de terör örgütü… Evlerin duvarlarını delip, insanların yatak odalarından geçen tüneller açarak vatandaşımızın hak ve özgürlüklerini ihlal eden yine terör örgütüdür. Tüm bu gerçeklere rağmen kendilerine ‘akademisyen’ diyen güruh, bildiri yayınlayıp devleti suçluyor. Sadece bununla da kalmıyor, gelişmeleri takip etmek üzere yabancıları ülkemize davet ediyorlar. Bunun adı ‘müstemleke zihniyetidir’, bunun adı ‘mandacılıktır’. Türkiye, bu zihniyetin ihanetiyle yüz yıl önce de karşılaştı.
-Ama maalesef cumhuriyetimizi kurduktan sonra bu müstemlekecilerin gelip yine köşe başlarını tuttuklarını gördük. bugün de üstelik çoğu maaşını devletten alan, cebinde bu devletin kimliğini, pasaportunu taşıyan, ülke ortalamasının oldukça üzerinde bir refah seviyesine sahip sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız.
-Buradan tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya şu mesajı vermek istiyorum: Türkiye’de Kürt sorunu diye bir mesele yoktur. Bugün Türkiye’nin sorunu dünyada pek çok ülkenin de bizar olduğu terör sorunudur, Kürt sorunu değildir. Kendimizi aldatmayalım. Bunu çok iyi anlatmamız lazım. Ama bu aydın müsveddeleri, ne yazık ki kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız ve cahilsiniz.
-Hiç kimse Yasin Börü’yü konuşmuyor. 6-7-8 Ekim’de olan olayların faili kim? Bütün Kürt kardeşlerimizi sokağa dökmek suretiyle orada 50 kişinin ölümüne sebep olan kim? Neredeydiniz sözde aydınlar, sesiniz çıktı mı? Kalkıp da bunu lanetlediniz mi? Sözde akademisyenler bildirisine imza atan, isimleri bizden ama zihinleri bize yabancı tipleri bir kenara bırakıyorum. Sizden de şimdi bu konuda özellikle bir gayret istiyorum. Bu şekilde yabancı akademisyenlere benim bir teklifim var. Ben kendilerini Türkiye’ye davet ediyorum. Buyursunlar, Türkiye’ye gelsinler öyle kuru kuruya imza atmakla olmaz. Gel Türkiye’ye.
-A’dan Z’ye, Güneydoğu’da, Doğu’da bütün bu bölgelerde ne oluyor ne bitiyor, bunları kendilerine anlatmaya hazırız. Gelsinler kendi gözleriyle bizzat görsünler. Mesela, ABD Büyükelçimiz, daha önce de Türkiye’nin terör örgütüne yönelik operasyonlarıyla ilgili açıklama yapan Chomsky’i davet etsin. Kendisini bölgede misafir edelim. Gerçekleri bu akademisyen sıfatlı beşinci kol elemanları aracılığıyla değil kendi gözleriyle görsün. Diğer ülkelerdeki bu şekilde düşünen gönlü ve zihni açık akademisyenleri de çağıralım.
Ülkemizde veya dünyada teröristleri söylemlerine, inançlarına, kimliklerine, kökenlerine göre ayıran herkes doğrudan teröre destek olmaktadır. Ne bölücü terör örgütü ne onun güdümündeki siyasi parti ne aynı çizgide duran sözde sivil toplum kuruluşları ne de işte bu son bildiride olduğu gibi kendilerine ‘akademisyen’ diyen güruh türünden kesimler Türkiye’nin muhatabı değildir, olmayacaklardır. Muhatabımız sadece ve sadece milletimizdir. Bizim için terör örgütü mensupları neyse onların ağzıyla konuşanlar da aynıdır. Türkiye son terörist silahını bırakana veya etkisiz hale getirilene, terör örgütü tamamen çökertilene kadar bu mücadeleyi sürdürecektir. Bizim bu sözde akademisyenlerden izin alacak halimiz yok. Bunların haddini de bilmesi lazım. Buradan hükümetimize, bakanlıklarımıza, ilgili tüm kurumlarımıza çağrıda bulunuyorum. Bu devletin ekmeğini yiyip de bu devlete düşmanlık eden herkes, hiç vakit kaybedilmeksizin, en kısa sürede hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır. H içbir kurumumuzda, ülkesinin bütünlüğüne, milletinin birliğine karşı tavır içinde olan kamu çalışanı olamaz. Böyle bir duruma kesinlikle müsaade edemeyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde verdiği öğle yemeğinde yaptığı konuşmada Rusya ve İran’a yönelik eleştirilerde bulundu. Erdoğan “Rusya, DAİŞ’le mücadelede değildir, DAİŞ’e karşı bir mücadele vermemektedir, tam aksine Rusya şu anda Lazkiye ve çevresinde butik bir Suriye devleti kurmanın gayretiyle kendine mekan hazırlamaktadır ve oradaki bizim soydaşlarımızı, Türkmen kardeşlerimizi vurmaktadır, vurmaya devam etmektedir. İşte böyle bir ortamda yaşanan uçak meselesi, Rusya’nın ülkemizde ilişkilerini getirdiği yer bakımından bir sebep değil sadece bir bahanedir” dedi. Erdoğan İran’ın da Suriye, Irak, Yemen gibi ülkelerde kendi nüfuz alanını genişletmeye çalıştığını belirterek, “Mezhep temelli ayrışmaları çatışmaya dönüştüren tavrıyla İran, yeni ve tehlikeli bir sürecin fitilini ateşlemeye çalışıyor” ifadesini kullandı.