O ruhu canlı tutmak…

O gün, o muhteşem gün, yani 11 Mayıs 2013 günü İnönü’de son düdük çaldığında sahaya inip aldığım bir tutam “Kutsal Çim”i, kurumasına çürümesine rağmen, koyduğum özel muhafaza içinde hala saklıyorum.
O bir tutam çim, mabedimizin yeni haline bir an önce kavuşma umudumuzun da bir simgesi olarak, oturma odamın baş köşesinde duruyor.
Beşiktaşk’ımızın o gün bugün her maçında ortaya koyduğu ve taraflı tarafsız herkesin takdirini toplayan “Şeref’i ile oynamak ve Hakkı ile kazanmak iradesi, aynen o bir tutam çim gibi dim dik ayakta ve dipdiri ortada.
Başka camiaların durumundan ve duruşlarından farklı olarak, “Sadece kazanmak ve sadece şampiyon olmak” değil, “Her zaman en iyi olmak, örnek olmak ve onuru ile mücadele etmek” şiarı, siyah beyaz renklerin bin bir anlamı içinde en önemlisidir. Bizler, bunu 1903’den beri nesiller boyu başkalarına anlatmaya çalışıyorsak da, bir türlü beceremedik maalesef. Her defasında, “Kazanmak ve şampiyon olmak, sporda her şeydir” gibi bir karşılık alıyoruz.
Spor kazanmak için ve en üst noktada olmak hedef ile yapılır. Ama takımlar, kulüpler ve camialar “Ne olursa olsun kazanmak ve herkesin üzerine çıkmak” ufku ve hedefi ile yapılırsa, o camiayı ve renkleri var eden ülkelerden uzaklaşabilirler. Örnek vermek istemiyorum ama, başka camiaların şu komik “Yıldız yarışı” devam ederken, neden bir kaç sezondur, örneğin futbolda neden herkesin “Beşiktaş’ın olağanüstü performansını ve başarı öyküsünü konuştuğunu” değerlendirmelerinize bırakıyorum.
Neden herkes, mesela son 3 sezondur “Hep oynadığı futbol ve takım ruhu ile” her masanın her meclisin, her arkadaş grubunun başlıca konusu? Neden her maçını deplasmanda oynamakta olan bir takım, hem lifde hem de Avrupa’da sürekli kendinden söz ettiri-yor?
Bunu herkesin iyi düşünmesi lazım.
Peki, yeni mabedimiz tamamlandığında ve başarılarımızı oraya taşıdığımızda “Şampiyonluk” garanti mi? Elbette dileğimiz odur. Elbette daha ilk sezonda, o açılışı şampiyonluk kupaları ile taclandırmak ve süslemek en önemli amaçlarımızdan biri olmalıdır.
Ancak, esas hedefimiz ve 1903’den beri hiç vazgeçmediğimiz hedefimiz, bugüne kadar olduğu gibi herkesin kıskanarak ve gıpta ederek Beşiktaş’ı ve Beşiktaşklılık ruhunun simgesi Çarşı’yı konuşuyor onu takdir etmesi olmalıdır.
Kilometrelerce ötedeki statlarda mücadele eden bir takımın taraftarı, neden hala her hafta Çaryşı içindeki mekanlarda toplanır ve az sonra az ötedeki stada takımını desteklemeye gidercesine heyecanla bu “ibadet”i yaşar?
Bu ruhun sürmesi, ve bu iki asil renge, Siyah ve beyaza bu bağlılığın güçlenerek devamı, herşeyin üzerindedir bizler için.