Suriye’nin Lazkiye kırsalındaki Türkmen birlikler, kaybettikleri Kızıldağ tepesini geri almak için saldırıya geçti.
İşte bazı detaylar:
Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, Türkmen muhalifler, sabahın ilk saatlerinde Bayırbucak Türkmen bölgesindeki Kızıldağ tepesine operasyon başlattı. Bölgedeki şiddetli çatışmalar devam ederken, yerel kaynaklar, Türkmenlerin bölgede ilerleme kaydettiklerini bildirdi.
Son günlerde rejimin karadan, Rusya’nın havadan saldırılarına maruz kalan Kızıldağ, rejim ve muhalifler arasında sık sık el değiştiriyor.
Türkiye’ye 5 kilometre mesafedeki Kızıldağ, bölgedeki en yüksek dağ olması nedeniyle stratejik önem taşıyor. Kızıldağ, Türkiye sınırına 500 metre mesafede bulunan bölgenin en doğu ucu olan Yamadı’ya kadar atış üstünlüğü sağlıyor.
Rejim güçleri bu tepeyi tam olarak ele geçirirse Kızıldağ’dan Yamadı’ya kadar on Türkmen köyünü topçu atışıyla vurabilir.
Öte yandan Türkmen temsilcileri Milliyet muhabirleri Bünyamin Aygün ve Mert İnan’a konuştu, çarpıcı sözler söyledi.
Rusya’nın havadan, Esad güçlerinin ise karadan bomba yağmuruna tuttuğu Türkmenlerin temsilcileri, Suriye’nin geleceği konusunda yapılacak görüşmelerde kendilerinin de olması gerektiğini belirterek “Türkmenler masada olmadan Suriye’de barıştan söz edilemez” uyarısında bulundu
Hatay’ın Reyhanlı ilçesi karışısındaki Suriye’nin Bayır Bucak bölgesinde yoğun çatışmalar yaşanırken Rus uçağının düşürülmesinin ardından siyasi tartışmalar da sürüyor. Suriye’deki Türkmenlerin temsilcileri ise Türkmenlerin olmadığı bir masada Suriye’de asla barıştan ve anlaşmadan söz edilemeyeceğini savunuyor. Türkmen Milli Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Muhammed Vecih Cuma, “Türkmenlerin olmadığı masada barıştan ve anlaşmadan söz edilemez” dedi. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa da, “Suriye savaşı başladığından bugüne kadar her karış toprakta en asli unsurlardan biri olarak yer aldık. Kimse bizi yok sayamaz” dedi. Türkmenlerin lideri Mustafa ayrıca, aynı anda farklı cephelerde Esad, PYD ve IŞİD’le savaştıklarını anımsatarak “Bu üç terör örgütü ile aynı masaya oturmayız” ifadelerini kullandı.
‘Türkmensiz olmaz’
Bayır Bucak bölgesinde Esad rejimi ve Rus bombardımanı karşısında yaşam mücadelesi veren Türkmenlerin liderlerinden Cuma, Rus uçağının düşürülmesi ve ardından yaşanan tartışmaları Milliyet’e değerlendirdi. Cuma, Suriye’de barışın sağlanması ve geçiş sürecinde Türkmenlerin varlığının yok sayılamayacağını vurguladı. Cuma şunları kaydetti: “Suriye ulusal koalisyonunda biz Suriyeli Türkmenler nasıl varsak yarın yine o masada olacağız. Türkmenler, Suriye’nin asıl unsurlarındandır. Suriye’de Türkmensiz, Türkiyesiz çözüm düşünülemez. Bizler Suriye savaşının başından beri aktif olarak siyasi ve askeri anlamda rol üstlendik, savaşın içinde olduk. Binlerce şehidimiz, binlerce yaralı, gazimiz ve binlerce kayıbımız var. Suriye’de Humusta, İdlib’te, Şam’da, Dera’da, Rakka’da, Halep’te aklınıza gelecek her bölgede Özgür Suriye Ordusu grupları içinde aktif olarak savaştık, savaşıyoruz. Bu savaşı yaparaken bize en büyük desteği Türkiye verdi. Bayır Bucak bölgesinde verilen mücadelede bunun bir örneğidir. Türkiye’nin bize verdiği destekle Bayır Bucak bölgesi dediğimiz Türkmendağı’nı canımız pahasına koruyoruz. Türkmenlerin olmadığı masada barıştan ve anlaşmadan söz edilemez.”
Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa da bin yıldır yaşadıkları topraklarda zulme uğradıklarını özgürlük ve onur savaşı verirken kadın, çocuk, yaşlı olmak 30 binin üzerinde şehit verildiğini belirterek, “Türkmenler masada olmadan Suriye’de barıştan söz edilemez. Ata topraklarımızda varlık ve şahsiyet mücadelesi veriyoruz. Bu kutsal onur ve özgürlük mücadelemizdir. Suriye savaşı başladığından bugüne kadar her karış toprakta en asli unsurlardan biri olarak yer aldık. Kimse bizi yok sayamaz. On binlerce kayıbımız var, rejim yoketmiş. Bize Türkiye’den başka sahip çıkan olmadı. Artık Suriye halkı adına başka ülkeler konuşuyor. Bizim adımıza tek müttefikimiz Türkiye Cumhuriyeti konuşacak. Suriye’de büyük bir mücadele veriyoruz, bizsiz barış olamaz” diye konuştu. Mustafa, şöyle devam etti: