AK Parti’nin 1 Kasım seçimlerinden önce vaat ettiği ve 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek, dediği 1300 liralık asgari ücret işçi, memur, esnaf, çiftçi ve işveren kesiminin yer aldığı toplantıda masaya yatırıldı. Başbakan Davutoğlu başkanlığında yapılan ve 7 saat süren toplantıda sadece asgari ücret değil, kıdem tazminatı, esnek çalışma ile memurun kravat zorunluluğu ve iş güvencesi de konuşuldu. Başbakan Davutoğlu’nun ise kıdem tazminatı fonu konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde söylediği gibi ‘işçi-işveren bu konuda ortak karar almalıdır’ dediği öğrenildi.
Toplantı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Beştepe’deki Saray’a taşınmasının ardından Başbakanlık’a devredilen Çankaya Köşkü’nde yapıldı. Dün akşam saat 19.00’da başlayan toplantı, gece yarısı 02.00’de bitti. TOBB, TÜSİAD, TİSK gibi işveren örgütlerinin yanı sıra işçi ve memur sendikaları ile esnaf ve çiftçi örgütlerini başkanlarının davetli olduğu toplantıda AKP’nin ekonomi kurmayları yer aldı.
Yeni hükümet kurulmadan önce yapılan toplantıda Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Naci Ağbal, Ömer Çelik ile Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Cevdet Yılmaz, Faruk Çelik, Nihat Zeybekçi dikkat çeken isimler oldu.
Asgari ücretin 1 Ocak’tan itibaren 1300 liraya yükselmesi durumunda işçilik maliyetlerinin ‘karşılanamayacak seviyeye yükseleceği’ iddiasını yineleyen işverenler, bu yükü tek başlarına kaldıramayacaklarını rakamlarla anlattılar. Devletin yükü hafifletmemesi durumunda işten çıkarmaların başlayacağını, bazı fabrika ve işletmelerin kapanacağı uyarısı yaptılar. Vergi ve sigorta priminde indirim istediler.
“Asgari ücretin 1300 liraya yükseltilmesini konuşuyorsak, kıdem tazminatı fonunu da esnek çalışmayı da konuşalım” dediler. Kıdem tazminatı, esnek çalışma ve özel istihdam bürolarının yer aldığı Ulusal İstihdam Stratejisi’nin bir an önce uygulamaya geçmesini istediler.
İşverenlerin bu sözleri üzerine işçi konfederasyonları başkanları söz alarak, kıdem tazminatında hak kaybına neden olacak hiçbir düzenlemeyi kabul etmeyeceklerini vurguladılar. DİSK Başkanı Kani Beko, hükümete işçi sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli önlemlerin alınmadığı eleştirisi yöneltti. İLO kuralları uygulanmadığı için iş kazalarında Türkiye’nin Avrupa’da birinci; dünyada üçüncü sırada olduğunu dile getirdi.
Beko, “Biz kıdem tazminatı fonu kurulmasına kesinlikle karşı olduğumuzu söyledik. Geçmişte konut edindirme fonunun; günümüzde de işsizlik fonunun amacı dışında kullanılarak çarçur edilirken, işsizlere insanca yaşamlarını sürdürecek maaş verilmediğini anımsattık. Ortaçağda köle satar gibi işçileri satma anlayışının bir ürünü olan özel istihdam bürolarına, esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasına ve kıdem tazminatı fonunun kurulmasını kabul etmeyeceğimizi yineledik” dedi.
İşçi ve işveren kesimi arasında başlayan kıdem tazminatı fonu tartışmasına Başbakan Davutoğlu’nun “Böyle bir düzenleme yapılacaksa taraflar ortak karar almalıdır” dediği öğrenildi. Davutoğlu’nun bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı sırasındaki ‘kıdem tazminatı değişikli konusunda işçi ve işveren uzlaşmadan bana gelmeyin’ tavrını anımsattı.
DİSK Başkanı demokratik ülke olmanın gereği olan özgürlüklerin genişletilmesini isterken, Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına girmemesi gerektiği vurgusu yaptı. ITUC’un göçmenlere yardım amacıyla gönderdiği 10 tırın Edirne’de bekletilmesini eleştirdi. Bunun üzerine Başbakan Davutoğlu’nun danışmanlarına konuyla ilgilenmeleri için talimat verdiği öğrenildi.
Toplantıda kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya alınması vaadi de konuşuldu. DİSK, KİT ve belediyelerde çalışan taşeron işçilerin ayrım yapılmaksızın kadroya alınması gerektiğini dile getirirken, başbakan kanadı Aralık’ta bununla ilgili bir çalıştay yapılacağını, çalışmaların burada nihayete erdirileceğini söylemekle yetindi.
Uzun süren toplantının dikkat çeken başlıklarından biri de ‘memurun iş güvencesi’ oldu. Hem Kamu-Sen hem de Memur-Sen başkanları 657 sayılı yasanın memura sağladığı ‘iş güvencesine’ dokunulmamasını istedi. Kamu-Sen Başkanı İsmail Koncuk, ‘iş güvencesi kesinlikle esnetilmemeli’ uyarısı yaptı.
Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’ın gündeminde ise memurun kılık kıyafeti vardı. Yalçın’ın, kravat takmanın bir zulüm olduğunu, bir an önce bu konudaki zorunluluğun kalkması gerektiğini belirterek, “Bakın ben artık takmıyorum. Çünkü bu zorunluluğa karşıyım, buraya da kravatsız geldim” dediği öğrenildi.
Toplantıda bir işadamı örgütü başkanının, Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesine ilişkin görüş bildirdiği öğrenildi. Söz konusu örgütün başkanı, yapılacak Anayasa değişikliğinde mutlaka başkanlık sisteminin de yer alması gerektiğini savundu. Ancak bu görüşe ne işçi ne de işveren kesiminden destek ya da itiraz gelmedi. Başbakan Davutoğlu’nun da bu konuda herhangi bir sözü olmadığı ifade edildi.
Kamu-Sen Başkanı İsmail Koncuk, Başbakan Davutoğlu’na seçimlerden önce ‘ayrımcılığı bitirme’ sözü verdiğini anımsatarak, “Türkiye’de artık hukukun egemen olması, ayrımcılığın sona erdirilmesi, yeniden liyakata göre atama yapılması taleplerimizi dile getirdim. Sendikalar arasında taraf olmayın. Memurun iş güvencesine dokunmayın. Memurun çalışmadığı doğru değil. OECD ülkelerindeki memur sayısının yarısı var Türkiye’de; dolayısıyla bizim memur onlarınkinin iki katı çalışıyor” dediğini anlattı.
Başbakanın da seçimlerde verdikleri sözleri tutacaklarını söylediğini anlatan Koncuk, memurun çalışmadığı, iş güvencesinin kaldırılması gerektiğini söyleyen bir işveren temsilcisiyle de tartıştığını açıkladı. İşadamlarından biri benim sözlerime karşılık verince ben de, “Sen hiç hayatında 657 sayılı yasayı okudun mu , dedim. Okumadım, deyince bilgin olmadığı, işiniz olmayan konularda fikir beyan etmeyin, dedim. Başbakan da o kişiye, İsmail Bey’e değil, bana dönerek konuşun, uyarısı yaptı” dedi.
Toplantının genel olarak çok olumlu geçtiğini vurgulayan İsmail Koncuk, “Sayın Başbakan herkesin rahat olması gerektiğini, seçim sözlerini tutacaklarını, ayrımcılık yapmayacaklarını söyledi. Bunlar önemli ama göreceğiz. Bunlar yapılırsa herkesin bu ülkede mutlu olacağını ifade ettik. Bunlar yapılmazsa; her ne kadar yüzde 49.5 oy almış olsanız da karşınızda yüzde 50.5’lik bir kitle var. Ve Türkiye’de bu kamplaşma çok derinleşti, sınırlar keskin hatlarla ayrıldı. Türkiyenin bu ortamdan kurtarılması lazım, dolayısıyla hükümetin bu konuda ciddi gayret göstermesi gerekir, ayrımcılığın kalkması, hukukun üstünlüğünü bekliyoruz, dedik. Türkiye o zaman huzur bulur, dedik”