Bitkiler güneş ışığını absorbe edip enerjiye dönüştürüyor ve bu enerjiyi neredeyse kusursuz şekilde kullanıyor. Yani hemen hemen enerjinin tamamı kullanılıyor, boşa harcanmıyor. Bu yetenek de hiç kuşkusuz bizleri, en çok da mühendisleri heyecanlandırıyor. Bitkilerin bu özelliği güneş panellerinin doğuşuna önayak olmuş olsa da, üretilen güneş panellerinin absorbe ettiği enerjinin sadece yüzde 44’ü net enerji. Yani yüzde 64lük kısım adeta çöpe atılıyor. Güneş panellerinin yetersiz olmasının ana sebebi aslında bu.
Peki bitkiler neden bu kadar etkili? Kuantum mekaniğinden yararlanabildikleri için! Bir foton, bir bitkinin ışığa duyarlı bölgelerine çarptığında, o bölgeden kuantum parçacıkları koparın ve biz bu olaya uyarılma diyoruz. Bu olay sayesinde enerji kaybı yok denecek düzeye düşürülüyor.
MIT’den bir grup bilim insanı ise virüslerin DNA’sını değiştirerek uyarılma olayının avantajını kullanmak istiyor. Nature dergisinde çıkan makaleye göre, kullanılan sistem güneş panellerinden elde edilecek enerjiyi en üst düzeye çekiyor.
Çalışmada DNA’ları değiştirilmiş virüsler yapay kromoforlara bağlanarak enerji akışını sağladılar ve ekip lazer spektroskopi kullanarak bunu gözlemledi. Araştırmacılar farklı çeşit virüs ve farklı çeşit kromoforlar denedi, ancak hala daha en uygun kombinasyona ulaşamadılar ancak normal güneş panellerinin aksine kendi çalışmalarındaki panellerde daha hızlı ve daha uzun süreli ieltimi mümkün kıldılar.
Belirtmekte fayda var, virüsler bu enerjiyi kendileri üretmiyor, sadece iletiyorlar.