SİYASET: “Siz kim, milli olmak kim?”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bakıyorsunuz milliyetçiliği ayaklar altına alıyorlar, bakıyorsunuz milli ve yerli vekillerden bahsediyorlar. Siz kim, milli olmak kim ? Milliği küfür sayan, milliyetçiliği faşizm sanan bir dilden bize ait, bizi yansıtan, bizden bir hikaye çıkmaz, çıksa bile çakması çıkar”dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında, Cemil Meriç, Mehmet Emin Yurdakul ve Hüseyin Nihal Atsız’dan alıntılar kullanan Bahçeli, şu ifadeleri paylaştı:

“Öncelikle tüm takipçilerimin, aziz milletimin ve Türk-İslam dünyasının mübarek Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum. Cemil Meriç, Kültür’den İrfan’a isimli eserinde özlemle yad ettiğimiz aydın namusuyla kelimeleri konuşturur ve şöyle der: “Düşünce tarihimizin büyük faciası, birbirini anlamak için yaratılmış aydınların, bütün güçlerini birbirini yıkmaya harcamaları olmuştur.” Ben de diyorum ki, siyaset hayatının bundan pek bir farkı yoktur. Zira siyaset, düşünce tarihinden bağımsız, bağlantısız değildir. Yine merhum Meriç, teşhislerini isabet ve maharetle sürdürür; gerçeğin aynasını sinsi ve riyakar yüzlere korkusuzca tutarak seslenir: ‘Her zorba yiğitlikten dem vurur. Sahte kahramanlık! Zorba kuşatılınca teslim olur, tehlike karşısında sıvışır Yiğitlik, zora yok demektir.’ Önyargıların kölesi olmadan, ideolojik tutsaklığa düşmeden zora yok demek de Hakk’a ve her sözüyle haklı çıkana var demektir. Aydınlıkla karanlığın diyalogu olmaz. ‘Oluyor’ diyenin ya gözü bağlıdır, ya şuuru kapalıdır. Körlük zillette izzet, sefillikte ikbal aramaktır. Fetihlerin en büyüğü, cihatların en mukaddesi aslında kendimizi tanımak, kendi öz ve milli değerlerimizi özümsemek, geleceğe taşımaktır.”

“SİZ KİM, MİLLİ OLMAK KİM?”

“Yobazlığa düşman, irfana sevdalı, kardeşliğe bağlı, milli olan her değere sadık nesiller geleceğin bekçisi, Türkiye’nin nefes borusudur” diyen Bahçeli, “Eğer yaşayacaksak, eğer dayanacaksak, eğer her külfete direneceksek bunun ilk şartı şuurla çevreye ve hayatın çevrimine bakmaktır. Bu bakış milli ile gayri milliyi ayırt etmemizi sağlayacaktır. Bu bakış hakikatte mankurtlaşanların, kozmopolitleşenlerin oyununu bozacaktır. Ahlak ve adalet saraylarını yıkıp; rüşvet, haram ve hıyanet sarayları dikenlerin millilik çağrıları, tilkinin kümes hakkındaki fikri kadardır. Bakıyorsunuz milliyetçiliği ayaklar altına alıyorlar, bakıyorsunuz milli ve yerli vekillerden bahsediyorlar. Siz kim, milli olmak kim? Milliği küfür sayan, milliyetçiliği faşizm sanan bir dilden bize ait, bizi yansıtan, bizden bir hikaye çıkmaz, çıksa bile çakması çıkar. Sıkışınca bayrak, rahatlayınca çözüm; bunalınca millilik, gevşeyince ihanet; korkunca millet, küstahlaşınca rezalet hep malum zihniyetin eseridir. Şehitlerin ardından uyuyan adama şarkı söyletmek, zafer kazanmış müstevliler gibi birbirinin elini kaldırmak bunlara has bir küçülmelidir” ifadelerini kullandı.

“TÜRK MİLLETİ SÜRÜ DEĞİLDİR”

Açıklamasında, Yenikapı’da düzenlenen mitinge de değinen Bahçeli, “Terörün kaynağı olan şahıslar, bir saray imalatı olan Sivil Dayanışma Platformu kanalıyla miting düzenliyor. Baştan ayağa yalan, aldatma! Milli mücadele, milli edebiyat, milli tarih, milli ruh, milli ahlak, milli kimlik hasımlarının milli vekil tavsiyesi BOP’un kostümlü halidir. Mimarı ve işçisi cehalet, harcı ve hisarı felaket olan istismar ve inkar zindanlarında geçmişimiz unutturuluyor, kökümüzden kopartılıyoruz. Şimdi Merhum M. Emin Yurdakul’a kulak verme zamanıdır: “Milliyetler mazilerden akıp gelen sellerdir.” Bu selin sürüklediği çer çöpün hak iddiası, millilik beklentisi, bir zamanlar tahrik unsuru gördüğü bayrağa bezenmesi arsız bir hezeyandır. Özden uzaklaşıp sonra öze dönmek için çırpınanların; centilmenlik talep edip, yine bu değere kurşun sıkanların son perdesi yakında inecektir. Saraya girenlerin, bırakınız emanetçiliği her yönden eriyip tükenen müstemleke kalıntılarının taş devri, ilkel çağı bitecektir. Merhum Hüseyin Nihal Atsız, Orkun Dergisi’nin 14’üncü sayısında (1943) şöyle yazar: “Kanlarımızın ırmaklarından ve geride bıraktıklarımızın gözyaşlarından, tarihe karışan atalarımızı sevindiren zafer ağaçları yeşermelidir.” Ne mutlu ki ağaçlar tomurcuklanıyor. Ufukta görünen zafer günleri devlete kelepçe, millete ket vuran hasis ve hıyanet kadrosunu silecektir. Karamsarlık, gözleri kapamak, hep aynı senaryo ve filme sanki yeniymiş gibi katlanmak sürülüğe razı olmaktır. Türk milleti ise sürü değildir” değerlendirmelerinde bulundu.