Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski basın sözcüsü ve Hürriyet yazarı Akif Beki, AKP’nin son kongresine ağır eleştirilerde bulundu.
Beki bugünkü yazısında “parti içi gerilim siyaseti yürütüldü, yıpratma ve havlu attırma yöntemleri uygulandı, çileden çıkarmaktan canından bezdirmeye yıldırma ve pes ettirme taktikleri izlendi, hele bir el altından imza toplama sakilliği var ki hizipler ve kurultaylar partisi CHP’de bile eşine az rastlanır” derken partide bir “müteahhit lobisi” olduğunu söyledi.
Beki’nin yazısının ilgili bölümü şöyle:
“3 gündür AK Parti kongresi için konuşulanlara bakıyorum; yok reis el koydu, yok dizginleri ele aldı, yok hakimiyetini pekiştirdi, yok MKYK listesini silme kendi eliyle yazdı, yok her şeyi tek başına belirledi, yok Davutoğlu’na yakın isimleri tek tek çizdi, yok tulum çıkardı, yok Binali Yıldırım’ın adaylığını caydırıcı bir unsur olarak kullandı, yok ustalığını bir kez daha gösterdi, yok bilmem ne… Bu minvalde sürüp gidiyor tezahüratlar.
Birileri Erdoğan’a yaranmak nam ve hesabına bu havayı yayınca, lider sultasının tahkiminden giriliyor vesayetten çıkılıyor, emanetçilikten giriliyor vekaletçilikten çıkılıyor haklı olarak.
Binali Yıldırım, Davutoğlu’nun karşısına harbiden çıksa ve iki aday arasında kıyasıya ama seviyeli, temiz, mertçe bir çekişme yaşansa bundan kötü olmazdı. AK Parti’yi de zayıflatmaz, aksine güçlendirirdi.
Fakat kulislerde dönen ayak oyunlarından, kongre öncesi kaynatılmaya başlayan kazanlardan belliydi olayın gerçek bir demokratik yarış gibi gelişmeyeceği. Parti içi gerilim siyaseti yürütüldü, yıpratma ve havlu attırma yöntemleri uygulandı, çileden çıkarmaktan canından bezdirmeye yıldırma ve pes ettirme taktikleri izlendi, hele bir el altından imza toplama sakilliği var ki hizipler ve kurultaylar partisi CHP’de bile eşine az rastlanır.
Kongre sırasında kopan çıngar ve sonrasındaki yaygara, şöyle bir AK Parti manzarası yansıtıyor: Seçime giderken partide çatlak görüntüsü vermemek için maruz kaldığı ayıpları sineye çekmiş, dişini sıkıp MKYK listesinde ortayı bulmuş, MYK’da kimle çalışacağına ise kendi karar vermiş, arabayı devirmemek için vaziyeti idare etmeye mecbur kalmış bir Davutoğlu profili var… Sanki laf dinlemeyenleri hizaya getirmek üzere aday adaylığı araçsallaştırılmış, adı sanki Demokles’in kılıcı gibi istimal edilmiş bir Binali Yıldırım söylentisi var… Kongresinde toz kaldıracak kadar AK Parti’nin iç işlerine nüfuz etmeyi başarmış bir ‘müteahhit lobisi’ var… Ve cumhurbaşkanı seçtirdikten sonra ‘kurucu lideri’yle ilişkilerini yeniden tanzim edememiş bir AK Parti var. İlişkilerini yeni duruma uygun olarak tekrar düzenlemek, sağlıklı bir zemine oturtmak şöyle dursun son bir yıldaki ‘geçiş’ döneminden bile geriye götürmüş bir AK Parti…”