Fado’nun güzel yıldızı Ana Moura 31 Ekim’de Cemal Reşit Rey’de…
“Rolling Stones grubunun solisti Mick Jagger ile aynı sahneyi paylaşan, 2007 yılında Amalia Rodrigues Vakfı tarafından verilen Fado’nun en büyük yıldızı ödülünü kucaklayan, Prince’in sesini ve şarkıcılığını öve öve bitiremediği Ana Moura, en güzel ve yepyeni şarkılarını 31 Ekim’de İstanbul’a getiriyor.”
Ünlü Fado şarkıcısı Maria de Fe’nin bir yılbaşı partisinde güzel sesini keşfettiği geceden beri, yıldızı tüm dünyada parlayan Ana Moura, 2003 yılında yayınlanan ilk albümü “Guarda-me a Vida na Mão” ile kazandığı hayranlarının sayısını her geçen gün artırıyor. 2004 yılında ünlü New York Carnegie Hall’de sahne alan ilk Portekizli şarkıcı unvanını henüz ikinci albümüyle elde eden Moura, kısa sürede Fransa’dan Çin’e kadar onlarca ülkede dünyanın en prestijli konser salonlarında sahne almaya başlamış genç bir Fado yıldızı. Başarısını kendi ülkesinde de 2007 yılında “Amalia Rodrigues Vakfı“ ödülünü kazanmasıyla daha yukarı taşıyan Moura, ünlü Rolling Stones grubunun davetiyle 2007 yılının Haziran ayında 40 bin kişi önünde “No Expectations” parçasını Mick Jagger ile birlikte seslendirerek tüm dünyanın dikkatini üzerine çeken bir fado şarkıcısı olmayı başarmış.
2009 yılında çıkardığı Leva-me aos Fados albümü piyasaya çıkar çıkmaz platin plak satışlarını geride bırakan Moura aynı yıl Paris’te verdiği konserde dünyanın en ünlü pop rock efsanelerinden biri olan Prince’in övgülerini almış. Desfado albümün kayıtlarını Los Angeles’ta gerçekleştiren ve caz devi Herbie Hancock ile kayıtlara giren Ana Moura bu albümünde Joni Mitchell şarkısı da söylemişti…
Ana Moura sesi ve tutkulu yorumu ile hem Fado geleneğinin en güzel şarkılarını, hem de caz müzisyenleriyle kaydettiği ve uluslararası bir şarkıcı olarak imza attığı yeni çıkacak albümündeki yepyeni şarkılarını ve en özel hit’lerini 31 Ekim’de İstanbullu müzikseverlerle buluşturuyor olacak.
31 EKİM 2015, Saat 20.00 – CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU
Full Image
ANA MOURA Hakkında
Annesi Fernanda Pereira Ana’yı daha küçük bir kız çocuğu olarak şarkılar söylerken duyduğunda kızının ileride Fado’nun önemli seslerinden biri olacağını hissetmiş. Portekiz’de Santarem’de dünyaya gelen Ana, genç kızlık yıllarına kadar yaşadığı Coruche ve çevresinde Fado ile büyümüş. Buna rağmen Ana’da bir çok ergen gibi Rock ve Pop şarkılarına da düşkünmüş ve hatta Carcavelos’ta yaşarken Rock/Pop cover grubu Sexto Sentido’da şarkı söylemesi için ilk teklifini almış. Aynı günlerde birçok fado evinde de şarkılar söylemeye başlayan Ana’yı katıldığı bir yılbaşı partisinde yer alan ünlü fado sanatçısı Maria de Fe keşfetmiş. Daha sonra Ana Moura, fado söyleyeceği ilk yer olan Lizbon’daki ünlü Sr. Vinho’da sahne almaya başlamış.
Bu mekan Ana Moura’nın kariyeri açısından bir dönüm noktası olmuş ve müzik kariyerindeki en büyük yardımcısı şarkı yazarı, prodüktör ve şarkıcı olan Jorge Fernando ile burada tanışmış. Jose Fernando’nun imza attığı ilk solo albümü “Guarda-me a Vida na Mão” 2003 yılında piyasaya çıkar çıkmaz sanatseverler tarafından büyük bir beğeniyle karşılanmış. Başarılı performansıyla birlikte sanatçı, dünyanın ünlü konser salonlarında sahne almaya başlamış.
2004 yılında yayınlanan iki CD’lik albümü Aconteceu ile cesur bir adım atan Ana albümün ilk CD’sini geleneksel Fado şarkılarıyla bezerken (“Dentro de Casa”) , ikinci CD için deneysel Fado şarkılarıyla (“À Porta do Fado”) dinleyicinin karşısına çıkmış.
“Aconteceu” çıktığında Avrupa turnelerine devam eden Ana Moura, New York Carnegie Hall’de sahne alması için davet edilmiş. Biletlerinin tümü kısa zamanda tükenen Ana Moura bu salonda sahne alan ilk Portekizli sanatçı olma ünvanını da elde etmiş. Fransa’dan Çin’e kadar dünyanın en prestijli konser salonlarında sahne almaya başlayan Moura Edison Ödülleri’ne aday gösterilmiş. Ünlü Rolling Stones grubunun davetiyle 2007 yılının Haziran ayında 40 bin kişi önünde “No Expectations” parçasını Mick Jagger ile birlikte seslendiren Moura, böylece aynı zamanda dünyaca ünlü bir rock grubuyla sahne alan ilk Fado şarkıcısı oluyor.
2006 yılı sonlarına doğru Ana Moura, 2007’de üçüncü albümü “Para Além da Saudade” için çalışmalara başlamış.
Sanatçı başarısını kendi ülkesinde de 2007 yılında “Amalia Rodrigues Vakfı“ ödülünü kazanmasıyla daha yukarı taşımış. Para Além da Saudade albümü ile platin plak satışlarını ikiye katlayan ve tam 120 hafta boyunca en çok satanlar listesinde kalan Moura’nın böylelikle 3. stüdyo albümü olarak Para Além da Saudade ile yıldızını daha çok parlatmış.
Öte yandan Para Além da Saudade albümünün önemli özelliklerinden biri de müzisyen Fausto’nun da bir başka sanatçı ile işbirliği yaparak kayda girmesi sayılabilir. Ana, ünlü müzisyenin Por Este Rio Acima adlı şarkısını dinleyerek büyümüş bir genç sanatçı olarak, kendisi için de şarkılar kaydetmesini istemiş.
Albümdeki bir başka konuk yıldız ise Amélia Muge. Farklı kültürlerin buluştuğu şarkılardan bir başkası ise İspanyol şarkıcı Patxi Andión ile nefis bir düetle gerçekleşiyor. Tim Ries’ın da şarkı yazarları arasında olduğu albümde ayrıca ünlü müzisyen “Velho Anjo” ve “A Sós com a Noite” şarkılarına saksofonuyla eşlik ediyor.
“Os Búzios” şarkısına imza atan Jorge Fernando’nun da başarısında hatrı sayılır bir payı olan albümü Para Além da Saudade Ana Moura’nın kariyeri için büyük önem taşıyor. Ana Moura’yı Lizbon ve Oporto Coliseum gibi iki büyük salona ve ihtişamlı konserlere taşıyan da yine aynı albüm. Amália Rodrigues Ödülü de alan ve büyük başarı sağlayan Para Além da Saudade – albümünün 70 hafta boyunca en çok satan albümler listesinde zirvede oluşunun ardından, Moura’nın 2009 yılı albümü Leva-me aos Fados (2009) yine aynı başarıyı ve platin satışlarını geride bırakan bir diğer albümü olmuş.
Her zamanki gibi bir Jorge Fernando prodüksiyonu olan ve sözlerini Tozé Brito, Manuela de Freitas, Mário Rainho ve Nuno Miguel Guedes’in gerçekleştirdiği albümde şarkı yazanlar arasında José Mário Branco da yer alıyor. Amélia Muge’ın da bir şarkıya imza attığı albümde, “Não é um Fado Normal” (It’s Not a Regular Fado) adlı şarkıda ise ünlü orkestra Gaiteiros de Lisboa eşlik ediyor.
Moura 2009 Ekim ayında çıkardığı dördüncü kaydı “Leva-me aos Fados” ile artık bütün dünyanın tanıdığı en önemli Fado sanatçılarından biri olarak gösterilirken, 2009 yılında Paris’te verdiği konserde Prince’in övgülerini de alınca Fado’nun yıldızı en çok parlayan isimlerinden biri haline de gelmiş.
2009’da ufak bir telefon görüşmesiyle Prince’in, Paris’teki La Cigale performansına uçtuğu Moura, 18 Temmuz 2010’da, Fado müziklerini bir kez daha büyük bir pop/rock konserine taşıyarak Prince ile Super Bock Super Rock festivalinde beraber şarkı söylemiş. “Walk in Sand” şarkısının Portekizce versiyonunu Prince ile birlikte söyleyen ve ayrıca geleneksel “Vou Dar de Beber à Dor” şarkısıyla da sahneyi dolduran Moura, Eylül 2010 tarihinde, Frankfurt Radio Bigband davetiyle Almanya konserlerine çıkmış.
Nisan 2011 tarihinde Lisbon ve Oporto Coliseum konserleriyle caz orkestralarıyla sahneye çıkan Ana Moura Portekiz Altın Küre Ödülleri’nde zafer elde ederken, Billboard ve Amazon listelerindeki başarısıyla İngiliz dergisi Songlines ile “Yılın Sanatçısı” adayları arasına girerek yükselişini sürdürmüş…
Ağustos döneminde Back2Back festivaliyle Rio de Janeiro’a giden ve Gilberto Gil ile birlikte Chico Buarque imzalı “Fado Tropical” şarkısını yorumlayan Moura tüm dünyayı gezmeye devam ediyor.
2012 senesinde Caetano Veloso için yapılan tribute albümünde, José Mário Branco prodüksiyonu “Janelas Abertas nº2” için yeni bir versiyon kaydeden genç yıldız müziğinde bir anlamda gerçek bir devrim de gerçekleştirmiş.
“Desfado” Ana Moura’nın 5. stüdyo albümü olarak uluslararası market için çarpıcı pop etkileriyle yepyeni bir dönüm noktası oluyor ve sanatçıya yepyeni bir dinleyici kitlesi kazandırıyor. Albümü çıkar çıkmaz Portekiz’de kapalı gişe konserlere imza atan Moura, yepyeni repertuvarıyla büyük beğeni topluyor.
“Desfado” albümünü birçok ülkede piyasaya çıkartan sanatçı dünya turnesi kapsamında İsviçre, Almanya, Fransa, İspanya, Amerika, Kanada, İngiltere, Hollanda ve Belçika’da konser verdi.
Ana’nın müziklerindeki kökler Fado ile beslense de, sıradışı yeteneği ve kendine has tarzıyla geriye tek sınır gökyüzü kalıyor…