Gazetecilik mesleğinden olacak, ainiyet duygum pek yoktur, ama “Ahte vefa…” denen şeye inanırım. Dostu, düşmanı iyi ayırt ederim. Herşeyi baştan söylerim. İnsanları yanıltmam!.. Kişisel yorumlara girmem, yazılarım daha çok kurumsaldır. Toplumu ilgilendirsin isterim, ama bazen de insanlar hakkında da iyi kötü ne varsa açık açık paylaşırım. Özetle: Benim gizli saklım pek yoktur!..
SİYASETÇİ VE İNSAN!..
Mesleğim gereği, bir çok devlet adamını tanıma fırsatım oldu. Bunların arasında, Demirel de vardı. Kendisini tanıma fırsatı bulduğum için mutluyum. Önemli bir devlet adamıydı. Ayrıca hoş sohbet bir insandı. Özal’ı da takip ettim, Erdal İnönü’yü de… Özal’ın zekası, gözünden kaçmayan detayları ve muzip yaklaşımını, Erdal İnönü’nün o kendine özgü ses tonuyla direkt konuşmasını, samimi tavrını unutmak mümkün değil. Bizim gazeteyi alıp poz vermesi aklımdan hiç çıkmaz. Zaman zaman kullanırız bu bizim için çok önemli bir değer olan pozu… O devirde gazetecilere yakın insanlardı bu siyasiler… Daha bir muhabbet vardı. Eleştiriye de mizaha da açıktılar!..
“GÜLE GÜLE DEMİREL”
En son yaklaşık 15/20 yıl önce bir tesis, sonra bir de hastane açılışında bir araya gelmiştik Demirel ile… Her ikisinde de konuşma fırsatımız olmuştu. Hatta hastane açılışında yeni doğan bir bebekle fotoğraf verdiğinde, benim imzam ile bu haber Sabah Gazetesi’nde “Eline doğdu” başlığıyla kocaman yer almıştı. Küpürleri halen saklarım. Kendisi sayesinde DYP’nin zamanın İstanbul İl Başkanı Orhan Keçeli ve onun vasıtasıyla da Deniz Ticaret Odası Başkanı Cengiz Kaptanoğlu’nu da tanıma fırsatım oldu… Keçeli vasıtasıyla, Tansu Çiller’in Demirel’e tanıştırılmasındaki süreçleri de izleyen bir gazeteciyim. Aradan yıllar geçti, hiç karşılaşmadık bir daha… Sonra bir de baktım bir haber düştü, ajanslara… Demirel ölmüş… Ne diyelim? Bir çok kişi başka türlü tanıyabilir ama, ben güleryüzlü, dinlemesini bilen bir insan olarak tanıdım kendisini. Allah rahmet eylesin.
HÜKÜMET ARAYIŞLARI…
Seçim sonrası ortaya çıkan siyasi tablodan koalisyon çıkar mı bilemem… Çıkar belki ama, uzun soluklu bir hükümet olamaz gibi geliyor bana. Bir tarafta AKP, diğer tarafta muhalefet … Yani; CHP, MHP, HDP… Muhalefet kanadının hükümet kurma sayısı yeterli ama mümkün görülmüyor. AKP ile CHP veya AKP ile MHP koalisyon kuracak gibi lanse ediliyor. AKP ve HDP ise hiç dillendirilmiyor. Çünkü seçim öncesi HDP kapıyı kapattı deniliyor!.. Azınlık hükümeti de belki… Siyasette 24 saat bile önemli her şey olabilir. Ama bir tek şey kaçınılmaz, o da; bir erken seçim. Zamanı ne zamandır, kestirmek zor, ama kurulacak hükümet hangisi olursa olsun, uzun soluklu olmaz. Yazın bir kenara!..
SPOR MU KALDI?!..
Dünya Spor Yazarları üyesiyim. Ulusal gazetelerde spor köşe yazıları yazdım. Radyo Spor’da yıllarca program hazırlayıp sundum. Ama; 3-4 yıldır spor yazısı yazmıyorum. Ara sıra bazen oluyor ama o da tam değil. Yazmamamdaki nedeni de, sporun spor olmaktan çıktığı için diye açıklamıştım. Kendi şirketlerinde yapmadıklarını, spor kulübü başkanı ve yönetici olunca yapan insanları gördükçe ne yazarsan yaz, ne söylersen söyle bir şey değişeceğine inanmıyorum.
Kulüplerin durumu ortada, milli takımımızın durumu ortada, branşların durumu ortada… Türkiye’de sporun durumu ortada… Ne yazık ki hiçbir derecemiz yok. Dünya sıralamalarında adeta sürünüyoruz. Varsa yoksa kaos, kavga. Kahvehane sohbeti!..
Bunun karşılığında başkanların durumu ortada, yöneticilerin durumu ortada!.. Köşe başlarını tutanların durumu ortada… Maşallah hepsinin hali vakti yerinde, keyifliler, her geçen gün daha da semiriyorlar!..
Ne yazayım, ne söyleyeyim…
Deniz bitmiş!!!