CHP’nin 36’ncı Olağan Kurultayı Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştiriliyor. Muharrem İnce kurultay konuşmasında parti yönetimini sert sözlerle eleştirdi. İnce “CHP’de de tuzu kurular var. Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy (belediyeler) onları aldı mı yetiyor. Erzurum, Şanlıurfa onu ilgilendirmiyor. Sığınmışlar 3, 5 belediyeye. Onların oldu mu yetiyor. Ben memnun değilim. Onun için itaat etmiyorum. Bu partide bir itaat edenler bir de memnun olmayıp itiraz edenler var. Ben itiraz ediyorum.” dedi. Kurultay salonunda tribünlerin Muharrem İnce’yi, delegelerin ise Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekledikleri gözlendi.Buradaki konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan İnce “700 civarında oyla genel başkan olacağım. Buna inanıyorum, salonda inanıyor. Yarın seçilemeyecekler” diye konuştu.
CHP kurultayı, iki Genel Başkan adayının yarışına sahne oldu. Mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile Yalova Milletvekili Muharrem İnce, “aday” sıfatıyla birer konuşma yaptılar. Konuşmalar yaparken dikkat çekici detay, İnce’nin salonun partililerin oturduğu sağ ve sol tribünlerine, Kılıçdaroğlu’nun ise delegelere ayrılmış olan orta bölgesine hakim olmasıydı. Kılıçdaroğlu, kurultayın açılış konuşmasını yaparken tribünlerden çok, orta bölümdeki delegelerin alkışını aldı.
Konuşmak üzere kürsüye “vur vur inlesin, genel merkez dinlesin” sloganıyla çıkan İnce’nin heyecanlı, yüksek sesli konuşması sırasında, özellikle İnce taraflarının yer aldığı soldaki tribünden coşkulu alkışlar geldi. Delegelerin oturduğu merkez bölümde ise İnce’ye yönelik alkışlar oldukça cılız kaldı.
“CHP’DE TUZU KURULAR VAR”
Genel Başkan adayı sıfatıyla konuşan Muharrem İnce “İki ayrı yol iki ayrı ihtimal var. Ya kazanacağız, ya kaybedeceğiz…” diyen İnce CHP yönetimini de çok sert sözlerle eleştirdi. İnce “CHP’nin çok değerli gönüldaşları, geleceğimiz elimizden alınıyor, cumhuriyetimiz yıkılıyor, umutlarımızı söndürmek istiyorlar, yaşama sevincimizi yok etmek istiyorlar. Karşımızdaki bir siyasi parti değil, ülkeyi yağmalamak için bir araya gelmiş bir yapı. Cumhuriyeti kuran parti, cumhuriyeti kurtaracaktır… CHP’de de tuzu kurular var. Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy (belediyeler) onları aldı mı yetiyor. Erzurum, Şanlıurfa onu ilgilendirmiyor. Sığınmışlar 3, 5 belediyeye. Onların oldu mu yetiyor. Ben memnun değilim. Onun için itaat etmiyorum. Bu partide bir itaat edenler bir de memnun olmayıp itiraz edenler var. Ben itiraz ediyorum.” dedi.
ERDOĞAN’IN ÖSO-KUVAYI MİLLİYE KIYASLAMINA TEPKİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ÖSO’yu Kuvayı Milliye’ye benzetmesine de değinen İnce “Umut olmak için buradayım. Büyük değişim için buradayım. Dış politikada topyekün bozgun dönemi yaşıyoruz. Devletten devlete politika yapardık. Şimdi partiden partiye politika yapılıyor. Türkiye’nin 70 yıllık Filistin politikası vardı. Bugün 70 yıllık Filistin politikası terk edildi. AKP Genel Merkezi’nden idare ediliyor. Pasaportumuzun Edirne’den öteye değeri yok. Ortadoğu bataklığına saplandık. Bir tarih cahili ‘ÖSO, Kuvayı Milliye’ diyor. Kuvayı Milliye askerlerinin ekmek almaya parası yoktu. Ne diyorsun sen cahil. Kuvayı Milliye’nin askerleri emperyalistlere karşı savaştı. ÖSO’nun derdi bir tane; Esad gidince onların sorunu bitiyor. Sen nasıl olur da Kuvayi Milliye ile yan yana koyarsın… Tarih cahili… ÖSO dolarla maaş oluyor. Kuvayı Milliye evine ekmek götüremiyordu.
Ama ne yazık ki bir taraftan o kaçak sarayda oturan o tarih cahili konuşurken CHP’nin yöneticileri de bu tarih cahilinin haddini bildiremiyor, ona cevap veremiyor. ‘Muharrem İnce niye aday oldun’ diye soranlara cevap veriyorum. Onun haddini bildirmek için adayım. Ülkemizin kaderi bir kişinin iki dudağı arasında. Sözde dünya lideri, kafa tuttuğunu zanneettiği emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında değil…” diye konuştu.
ÇOK SERT SÖZLER
Muharrem İnce sözlerini şöyle sürdürdü; “Demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlere ne yazık ki artık örnek değiliz. Kıtalararası birleştirici rolünden çoktan vazgeçtik. Niteliksiz göçmenlerin toplandığı bir tamponbölgeyiz. Suriye ve İran sınırlarımızda beton duvarlar yükseliyor. Bulgaristan duvarı tamamlandı. Çağdaş dünyadan fiziksel olarak kopuyoruz. Nereyi tutsak elimizi yakıyor. Kadınlarımıza kabul edilemez bir yaşam dayatılıyor. Çocuklarımıza dadanan sapık güruh cirit atıyor, devlet yöneticileri tarafından korunuyor. Her gün yurtlarda tecavüz oluyor. Türkiye’nin 2002’De 3Y sorunu vardı: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar vardı. Türkiye bu 3Y’yi katmerlediği gibi 2Y daha ekledi. 1071’den bu yana böyle yalancı ve yüzsüz görmedi. Yanlışın ve hataların sorumlusu yok. ‘Rabbim beni affetsin’ deyip işin içinden çıkıyor. Dün dost olduklarıyla bugün düşman oluyor. Mevcut konumlarını korumak için yapamayacakları şey söyleyemeyecekleri yalan ve tevessül, etmeyecekleri bir kötülük yok. ‘Ya iktidar ya ölüm’ AKP’lilerin sloganı. Çünkü iktidardan düştüklerinde başlarına ne geleceğini biliyorlar.
Gelişmekte olan ülkeler arasında 3 puan gerileyerek Arjantin’in önünde 19. sıraya geldik. Son 14 yıla baktığımızda enflasyonun çift hanede gezdiği en yüksek günleri görüyoruz. Üniversite mezunlarımızın yüzde 33’ü işsiz, kadınlarımızda bu oran yüzde 46’da. Canlı hayvan ve löp et alıyoruz. Özgür olmayn ülkeler satatüsündeyiz. Enerjide dışa bağımlılığımız yüzde 76 oldu.
Eğitimde dökülüyoruz. Sınavı üçe çıkarıyorlar devrim yapıyorlar; bire düşürüyorlar yine devrim yapıyorlar. Bütün velileri uyarıyorum, ‘Çocuklarınızı Milli Eğitim Bakanlığı’ndan koruyunuz’ diyorum. AKP döneminde vicdan ile din arasındaki bağ koparıldı. Yeni bir din var artık. Bir içki ile ilgili yasak var, bir başını kapatma ile ilgili yasak var. Diğer her şey serbest. İhaleye fesat karıştırmak serbest, çalmak serbest. Böyle bir din yok. ‘Elalem ne der’ diye siyaset yapılmaz. İlke ile siyaset yapılır. AKP döneminde hak ve güç arasındaki bağ koparıldı. Liyakalt ile makam arasındaki bağ koparılmıştır. Bu nedenlerle yeniden gerçeklere dayalı politikalar kurmak için, hak – güç ve adalet arasındaki bağı kurmak için, insanlarda yeniden utanma duygusunu geliştirmek için, işin ehline verilmesi için kazanmak zorundayız. Kazanmaya, yenilenmeye, değişime mecburuz.
CHP iktidarında insan ve doğa merkezli ekonomi politika uygulamalıyız… Hedefimiz insan yaşamını güçlendirmektir. Sloganımız, 70’li yıllardaki sloganımız bugün de geçerlidir. ‘Ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen’ diyeceğiz.”
Türkiye özgürlük istemektedir. Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınamadığı ülkede özgürlük olmaz. Katılımcı yönetimi ön plana alacağız. Demokrasiyi keyfi bir rejim olarak algılayanlara demokrasinin bir katılımcılık olduğunu anlatacağız. Demokrasiyi güvenlik güçleri ve yargıçlar koruyamaz, demokrasinin tek güvencesi, kurumları, kularralı işleyen, medyası özgür olan, yargısı bağımsız olan demokratik bir toplum korur ancak. Demokratik bir toplum olmak için laiklik vazgeçilmezdir. Laiklik tehlikededir ve hatta daha ileridedir. Demokratik toplum özgür bireyleri esas alır.
Türkiye’yi kimlik siyasetinden çıkaracağız. CHP olarak asla kimlik siyasetine düşmeyeceğiz. Beraber olmazsak hepimizi aynı kötü son bekliyor. Ezilen, mağdur olan kim varsa onun yanında olmalıyız. Dolmabahçe’deki imam ‘Ben Müslümanı, ben yalan söylemem, camide içki içmediler’ diyor ve sürülüyorsa o imamın yanında olacağız. Malatya’da Alevilerin evine işaret konuşuyorsa ‘Aman ben şimdi karışırsam CHP’ye Alevi partisi derler’ demeden, böyle bir kompleks içinde olmadan Malatya’daki Alevi’ye sahip çıkacağız. Uludere’de çocukların üzerine bomba yağdırılıyorsa, ‘Ben şimdi Kürtlere sahip çıkmayayım’ demeyeceğiz. Gezi’nin direnen çocuklarına, otelini açtı diye bir holding patronunun ihalesi iptal ediliyorsa ‘Ben solcuyum, bana ne holding partronuna’ demeyeceğiz. Hapse atılan AKP milletvekiline kendi arkadaşlarına sahip çıkmasa bile giden tek siyasetçi benim. Yani haksızlığa uğradığında AKP milletvekiline de sahip çıkacağız.
Uludere’de 12 yaşında Kürt çocuğun üzerine bombalar yağdığında o çocuğa sahip çıkacağız, ama protez bacağına haciz gelen gazimize de sahip çıkacağız. İnsana insan olduğu için değer veren bir politika izleyeceğiz. Kürt sorununu demokrasi, özgürlük, insan hakları, kardeşlik ve evrensel değerlerle çözeceğiz. Hukuk devleti ilkesini yeniden canlandırmak için aynı zamanda ekonomik kalkınmanın temellerini de atmış olacağız. Türkiye 2004 yılında gündüz vakti havai fişeklerle tanışmıştı. Bizi Almanya’ya götüreceklerdi Maho Ağa’da olduğu gibi, Ortadoğu bataklığına götürdüler. Çocuklarımızın gençlerimizin umudu vahabi çölleri değildir. Biz bu toprakların insanıyız. Kökümüz Anadolu, yönümüz çağdaş uygarlıktır. Bir ağaç gibi, bir orman gibi toprağımıza sıkı sıkıya bağlıyız ama aydınlığa doğru büyüten bir ağaç gibiyiz…”
“BUNA MECBURUZ”
“Biz özgüveni yüksek bir parti olmaya mecburuz. Yüzde 25 yetmez mi? Hayır yetmez. Partinin evlatlarına güven. Transfer yöneticilik devrini kapatalım bu partide. Bugün, kusura bakmayın, ben örgütümüzün doğruları bilmesini istiyorum. Enis Berberoğlu arkadaşım bugün hapiste, CHP yönetiminin bunda suçu var mı? Bir anlatayım, kusura bakmasın kimse. Dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldi, ben ‘Hayır oyu vereceğim’ dedim. Başta Genel Başkan, ‘Anayasa’ya aykırı ama evet vereceğim’ dedi. Ben hayır oyu verdim. Bugün olsa yine hayır veririm. Korku şuydu; ‘HDP hayır diyor, biz de hayır dersek HDP ile bizi aynı kefeye koyarlar.’ Koysun. Kürtler doğru söylüyor olamaz mı? Hep mi yanlış söyler. Doğruyu kim söylerse onun yanında olacağız. O zamanlar ‘Yapmayın, etmeyin’ dedim. Önce CHP’lileri hapse atarlar sonra bize sıra gelir. Bakın ‘Elalem ne der’ diye siyaset olmaz. Gün gelir AKP bile doğru söyleyebilir. Pek görmedik ama… MYK ‘Evet’ oyu verdi. Bu MYK’nın hepsinin yenilenmesi lazım. İnşallah bu akşam genel başkan seçildiğimde, o evet oyu veren MYK’nın hepsini sıfırlayacağım. Yepyeni bir MYK yapacağım.”
“SİZİ EZDİRMEMEK İÇİN ADAYIM”
“Sürekli kandırılan bir iktidar var. Sürekli kandırılan iktidarın yanında da sürekli kaybeden bir muhalefet var. Muhalefetin birini hapse attı, öbürünü yanına çekti. CHP’den de memnunlar. ‘Böyle kalsın’ diyorlar. Böyle kalmayacak, hedefimiz yüzde 50+1. Cumhurbaşkanlığı hedefimiz. Ben bugün neden karşınızda adayım biliyor musunuz? Sandık görevlileri sizleri seçim akşamları ağlatmamak için adayım. İlçe başkanları, partimin evlatları, il başkanlarım; size kaymakamların, valilerin karşısında düğme ilikletmemek için adayım. Sizi ezdirmemek için adayım.”
“45 GÜNDE OLAĞANÜSTÜ TÜZÜK KURULTAYI TOPLAYIP İMZA REZALETİNE SON VERECEĞİM”
“Ben 1999’da CHP baraja takıldığında sabaha kadar ağlayan il başkanıyım. Ve Türkiye’nin en genç il başkanıyım o zaman. Yalova’nın ikinci belediye seçimlerinde 48 saat nasıl beklediysem, partinin başında da öyle bekleyeceğim sabaha kadar. Yüzde 26’ya razı değilim. Konak, Karşıyaka, Beşiktaş, Bakırköy yetmez. Kastamonu bizim olacak. Nevşehir, Urfa bizim olacak. Konya’dan bir mileltvekiline razı değilim. Bunu devrimciliğimizle başaracağız. :u akşam beni genel başkan seçerseniz, seçeceğinize inanıyorum, 45 gün içinde olağanüstü tüzük kurultayını toplayacağız. Bu imza rezaletine son vereceğiz. Utanıyorum bu imza rezeletinden. İki; toplu imza törenleri olmayacak. Kurultay öncesinde, benim genel başkanlığımda il başkanlarına genel başkanlara destek açıklaması yasak olacak. Özgüveni yüksek bir genel başkan olarak; il başkanları kale komutanıdır, niye zorla imza alırsın. Benim dönemimde yasak olacak.”
EKMELEDDİN İHSANOĞLU ELEŞTİRİSİ
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu göstermesini hatırlatan İnce “Partide hesap sorma, itiraz kültürünü yerleştireceğiz. CHP’nin 2019’da bir cumhurbaşkanı adayı olacak. 2014’te ben bu partide grup başkanvekili idim. 3 kişiden biriydim. Odam sayın genel başkanın yanındaydı. Sayın genel başkanım, değerli abimiz anket yaptırdı. Ankette de Yılmaz Büyükerşen’in adı çıktı. 130 milletvekilinden hiçbirisi 60 PM üyesinden hiçbirisi 81 il başkanından hiçbirisi Ekmeleddin İhsanoğlu’nur ismini yazmadı. Zaten ismini yazamadılar.
(Bu esnada kurultay salonunda ‘Yuh’ sesleri yükseldi. Buna müdahale eden İnce, “Haram yiyenleri yuhlayın bizim genel başkanımız yanlış yapar ama haram yemez” dedi.)
Derken cumhurbaşkanı adayı belli oldu dediler. Ekmeleddin İhsanoğlu… Bugün beni genel başkan yapın 45 günde iç tüzüğü değiştireceğim. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını bir milyon 200 bin üye seçecek. O kadar.
“İKİ SEÇİMDE BAŞARILI OLMAYAN GENEL BAŞKAN İSTİFA EDECEK”
Genel başkan seçilirsem 45 gün sonra tüzüğü değiştireceğim. İki seçimde partiyi birinci yapamayan Genel Başkan istifa etsin. Tüzüğe yazacağız. İstifa edecek ve kurultayda aday olmayacak. Tüzükte genelbaşkanını nasıl geldiği belli nasıl gideceği belli değil. Emin olun yarın ben de öyle olurum. Tüzüğe yazın bunu korkmayın.”
8 KERE DENEDİN OLMADI
“Dünya siyaset tarihine bakmadan, Türkiye’nin son 60-70 yılına bakmadan bugünkü kurultayı değerlendiremeyiz. Adnan Menderes ilk seçiminde başbakan. Demirel ilk seçiminde başbakan olur. Ecevit ilk seçimine girer birinci parti olur. Yıl 1983; Özal ilk seçiminde başbakan olur. 2002 Erdoğan ilk seçiminde başbakan olur. Çipras, Macron ilk seçiminde başkan oldu. İlk seçimde ya yaptı ya yaptı, bir daha olmuyor, olmayacak. Aynı şeyleri yapıp başka bir sonuç bekleme. 8 kere denedin olmadı.”
Kongredeki konuşması sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan ve “49 mükerer imza” tartışmalarına değinen Muharrem İnce “Bunlar Ali Cengiz oyunları. Ben kimsenin lütfunu istemiyorum. Örgütümün imzasını istiyorum” dedi.
“700 CİVARINDA OYLA GENEL BAŞKAN OLACAĞIM”
İnce sözlerini şöyle sürdürdü “Bana imza verenler gönüllü imza verenler. Baskıyla imza atanlar varsa bu genel merkezin baskısıyla imza verenlendir. Benim seçimi alacağımı görüp algı operasyonu yapmak istiyorlar.
700 civarında oyla genel başkan olacağım. Buna inanıyorum, salonda inanıyor. Yarın seçilemeyecekler” diye konuştu.
SÖZCÜ