Oda Tv yazarı Nihat Genç, 31 Aralık 2017, Pazar günü Odatv’de BJK Yönetim kurulu üyesi Candaş Tolga Işık’ı hedef alan bir yazı kaleme aldı…
İşte o yazı;
Yeni yıl zerafet getirsin iştah getirsin hayatımız
Birkaç gün önce magazin sayfalarında acayip bir haber okudum, haber şöyle, Kafa Dergisi Cezayir Lokantası’nda yılbaşı partisi verdi, ünlü dizi oyuncuları ve ünlü futbolcular da katıldı.
Bir edebiyat dergisiymiş?
Sahibi, partiyi düzenleyen, Candaş Tolga Işık?
En çok satan edebiyat dergisiymiş?
Ne ayak?
Nerden çıktı bu şekil?
Biraz deşelim “hatıralar canlansın.”
İki yıl oluyor, İstanbul’daydım, Türkan Saylan’ı anma ve ödül programına davet vardı. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’a, “bir odanın içinde hapsolduk, insan içine çıkalım yahu, kalkın gidelim…”
Yürüye yürüye gittik, koltuklarımıza oturduk, saygıyla sahneyi izliyoruz, derken, Türkan Saylan ödülleri açıklanmaya başladı, bir isim anons edildi, neye uğradığımıza şaşırdık.
DUYDUĞUMUZA İNANAMADIK
Hrant Dink ve Fetö davalarıyla irtibatlı birkaç haberini yaptığımız Posta Gazetesi yazarı bir dönem cemaatin meşhur kankası Candaş Tolga Işık’ın adı anons edilmesin mi?
Gözlerimize, duyduğumuza inanamadık, yahu ne oluyor burada, bu adamın sahnede ne işi var ödülle ne işi olur, bu ne abidik gubidik işler, derken, bir sevinçle geldiğimiz salonda keyfimiz kaçtı, “kalkın gidelim”, dedim. Tören de yeni başlamış ayıp da olur. Üstelik salonu terk ettiğimiz de görülür ve yanlış yorumlanır, öyle kalakaldık, sahnede bu pis adamın sırıtışlarını, ödül alırken kasıntı pozlarına, işkenceden beter maruz kaldık.
Hızla bir çözüm bulduk, kapıya yakın oturalım, çaktırmadan sıvışmamız kolay olur, öyle de yaptık, attık kendimizi dışarı.
Fetöcü Bugün TV’de kapandığı güne kadar çalışmış ve Hrant’ın katil zanlılarından Ali Fuat Yılmaz’ın “kankası” bu adama Türkan Saylan ödülü niye verilir?
Candaş Tolga Işık devir değişince hızla bir Türkan Saylan yazısı yazmış, ondan vermişler.
Türkan Saylan gibi onur abidesi aydınların kalbini üstelik törenle, ödülle her zıpçıktıya, önüne çıkan her zibidiye vermek ne kadar kolaymış?
Bu hafızasızlığa yazıklar olsun, deyip, çekip çıktık ve yolda bu Odatv’de yazıp çizdiklerimizi kimse okumuyor mu, biz burada boşuna mı ömür tüketiyoruz, diye hayıflanmaya başladık.
AKLINCA DALGASINI GEÇİYOR
Hayatımda bir kez Candaş Tolga Işık adını ağzıma aldığım dilime doladığım bahsini açtığım yoktur, lanet olsun bize ne, on kelimeyle yazı yazan trişkadan adamlarla ne işimiz olur, ona sıra gelinceye kadar?
Bu tenekenin bir-iki yazısını nasıl bir şeydir diye ancak bakmışımdır. Bir 10 Kasım yazısını hatırlıyorum, Allah belanı versin, demek için yeterli.
10 Kasım 2009, tabii arkasında cemaat, 10 Kasım yazısı şöyle, 10 Kasım’da dünyada olup biten büyük olayları sıralamış ve Atatürk’ün adını dahi yazmamış hiç bahsetmemiş ve yazının en son cümlesine gelmiş: “Ölenle Ölünmüyor”, deyip bitirmiş.
Yani, aklınca dalgasını geçiyor. Yani 10 Kasım’da dünyada o kadar büyük olaylar oldu ki Atatürk’ün ölümü ne alakaya getirip bağlamış!
Bir de insanın midesini kaldıran yalakalığın dibini bulmuş yazıları, şimdi kodeste olan liberal yazarlara o yıllarda yazdığı “hayranlık” ve “bağlılık” yazıları?
Her devrin adamı, dedikleri, tam da bu.
Peki bu teneke yazarın şöhreti nerden geliyor, biz nereden tanıyoruz, Odatv’de hakkında yaptığımız haberlerden.
Nazlı Ilıcak’ın şu meşhur açıklaması gündemin tam ortasındaydı aylarca konuşuldu yazıldı.
NAZLI ILICAK NEREDE, ALİ FUAT YILMAZER NEREDEN, CANDAŞ TOLGA NEREDE
Nazlı Ilıcak’a “Her taşın altından The Cemaat mi var” kitabını Fetö’nün polis şefi Ali Fuat Yılmazer mi yazdırdı diye sorulunca Nazlı Ilıcak şu meşhur açıklamasını yazılı olarak yayınlıyor:
“…Beni Ali Fuat Yılmazer’le tanıştıran Candaş Tolga Işıktır… Hatta Ali Fuat Yılmazer’le yaptığım üç röportajın üçünde de Candaş Tolga Işık yanımızdaydı…”
Nazlı Ilıcak nerde, kodeste!
Ali Fuat Yılmazer nerde, kodeste!
Candaş Tolga Işık nerde, Cihangir’de yılbaşı partisi veriyor!
Başka, Beşiktaş’ın iletişim bilmem nesiymiş.
Beşiktaş gibi başarılarına ve duruşuna hasta olduğumuz bir yerde bu şaibeli adamların ne işi olur?
Sahi ne işi olur!
Gelelim Kafa Dergisi’ne.
Bir kapağında Adile Naşit, akıllarınca bir kapaklarına da Atatürk, Attila İlhan koymuşlar, şu meşhur Fetöcü Türk Solu Dergisi numaraları.
Hayattan öğrendiğim bir şey var, Beşiktaş meydanında bu tür adamları rezil edeceksin, ki bir daha insan içine çıkamasınlar.
FETÖ’NÜN KANSER HÜCRELERİ BU BOŞLUKTA BÜYÜYOR
Tam tersi Kafa Dergisi’nde eli yüzü düzgün bir çok yazar arkadaş tanıyorum, telefon açıp, yahu bu Fetö’nün polis şefinin yıllarca adamı olmuş, Hrant’ın katil zanlılarıyla kanka olmuş bu şaibeli adamın dergisinde ne işiniz diye de sordum.
Şu cevaplara bakar mısınız? “Ya ağbi öyle mi”, “valla ağbi bilmiyorduk”… Şöyle de cevap aldım: “Ya ağbi ben yazımı gönderiyorum valla kim çıkartıyor hiç işim olmaz…”
İşte Fetö’nün kanser hücreleri bu “bana ne” “boşluğunda” büyüyor.
Edebiyat’ın geldiği hale bakar mısınız, Hrant katillerinin onlarca yıl kankası olmuş adamlar edebiyat dergisi çıkartıyor.
Bu edebiyat dergisinden memlekete ne hayır gelir?
Bir de şöyle sorun kendinize, Ali Fuat Yılmazer’le bir kez tesadüfen karşılaşan Nihat Genç, Barış Terkoğlu olsaydı, halimiz nice olurdu, şüphe yok, sadece ismimizi değil doğduğumuz köyü dahi Hrant’ın katilleri bunlar diye tarihten törenle silerlerdi, köyümüzü tarihten silerken de belgeselini çekerlerdi.
Ama Aydın Doğan’ın adamı olunca işler değişiyor?
Devir değişir, çevir kazı yanmasın.
Devir değişir, Fetöcü TV’ler kapanır ve “edebiyat” gibi Allah’ın nuru, Allah’ın bir lütfu kimsenin “ne alaka” diyemeyeceği yeni kapılar açılır.
Bir elinizde Adile Naşit’in posteri diğer elinizde Beşiktaş’ın kaşkolü, sığınılacak ne güzel liman, bu ne güzel bir kamufle, bu ne güzel hayata yeni bir başlangıç, bu ne güzel “ortama” ayak uydurmalar!
MADARA ETMEYİN KENDİNİZİ
Bugünlerde hayvanların ne kadar zeki olduğunu anlatan bir kitap okuyorum, doğruymuş, hayvanlar sizden bizden çok daha zeki.
Yazarlık borcumuzdur, o dergide yazıp çizenlere, Beşiktaşlılar’a ve o partiye katılanlara, kimle düşüp kalktığınızı “hatırlatmak” isterim.
Bu mu hafızanız?
Madara etmeyin kendinizi!
Dünya güzeli Beşiktaş’ımızı, iki gözümüz tek avuntumuz edebiyatımızı, bu rezil adamlarla utandırtmayın!
Ali Fuat Yılmazer gibi polis şefinin adamı, hepinizi parmağının ucunda oynatıp kendine şekil yapıyor, aleme şekil yapıyor ve susuyorsunuz!
Fetö’nün kanalında yıllarca artık ne kadar almışsa sırıta sırıta gerdan gerip kapandığı son güne kadar güle oynaya çalışmış…
Bir pişmanlık cümlesi etmemiş, bir itirafta bulunmamış, ben neydim kimlerle iş tuttum diye zırnık hayıflanmamış…
Aksine.
Almış eline Adile Naşit’in, Beşiktaş’ın, Attila İlhan’ın posterini ve dergiye katkı veren ve partiye katılanların isimlerini, şaibeli geçmişini örtmek için kaldığı yerden kullanmaya devam ediyor…
Ve hepiniz de bu ucuz Fetö’nün şeytani numaraları yiyorsunuz?
Eee sonra, söyleyin bir İzmir Marşı, unutun gitsin!
Sallayın Siyah Beyaz kaşkolları Hrant’ın katilleriyle döne döne yıllarca kankalık yapanlar, arada kaynasın gitsin.
Çok satan olayına gelelim. Ünlü inşaatçı Ali Ağaoğlu, ekranda Candaş Tolga Işık’ın arkadaşı olduğunu ve elinden gelen her şeyi yapacağını (balya balya satın almak gibi) kamuoyuna söyledi, durumumuz budur.
Fena sıkıldım, mahkemelik olmadan yazıyı keselim, yarın devam ederiz.
Sevgili editörümüz işbu yazıda geçen birçok “b.k” kelimesini kaldırdı.
Sevgili Barış, bu yazıda bir parçacık b.k bıraksaydı, yakışmaz mıydı?