CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. NTV yayınına konuk olan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Mesut Yılmaz’ın oğlunun cenaze töreninde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a baktığı sırada çekilen fotoğraf için ”Sıradan… Sayın Erdoğan geliyordu, geldi ve yerine geçti. Benim açımdan çok fazla bir şey ifade etmiyor” yorumunda bulundu. Kılıçdaroğlu, partisinin 2019’daki Cumhurbaşkanı adayına ilişkin ise ”Çok güzel bir adayımız olacak. Birden fazla isim var” dedi.
Kılıçdaroğlu’na yöneltilen sorular ve alınan cevaplar şöyle;
-Hafta sonu tüm Türkiye’yi üzüntüye boğan bir ölüm yaşandı. Eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın oğlu hayatını kaybetti. Dün siz cenazedeydiniz. Neler söylemek istersiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Anadolu’da ”Allah kimseye evlat acısı vermesin” diye bir söz vardır. Evlat acısı acıların en büyüğüdür. O acıyı yaşayan bir baba olarak ne anlama geldiğini biliyorum. Sıralı ölüme hepimiz tahammül ederiz. Ama sıralı olmayan ölüm her zaman acı getirir. Mesut Yılmaz Türk siyasetine damga vurmuş önemli isimlerden birisidir. Bu memlekete hizmet etmiştir. Saygın bir devlet adamı kimliği vardır. Ailesi ile her zaman örnek olmuştur. Onun böyle bir acıyı yaşaması hepimizde büyük bir üzüntü yarattı. Öğrenir öğrenmez hemen o akşam kardeşini aradım, sonunda amcası ile görüştüm. Sonunda Mesut Bey gelince kendisi ile telefonla görüştük. Dün de cenaze törenine katıldık. Sevilen bir insan saygınlığı olan bir insan. Çocuğunun kamuoyu tarafından bilinmeyen bir rahatsızlığından da bahsedildi. O konuda bir üniversite bir açıklama da yaptı. Aileye sabır diliyoruz. Biz onların acılarını paylaşıyoruz.
-Dün cenazeden yansıyan bir fotoğraf karesi vardı, sizin Sayın Cumhurbaşkanı’na bir bakışınız yansıdı.
Kemal Kılıçdaroğlu: Sıradan… Sayın Erdoğan geliyordu, geldi ve yerine geçti. Benim açımdan çok fazla bir şey ifade etmiyor. Tabii bir şey ifade etmiyor derken Sayın Erdoğan’ın cenaze törenine gelmesi ve Yılmaz ailesinin acısını paylaşması da önemli bir şey.
-Erken seçim çok sıkça konuşulur hale geldi. 15 Temmuz’da bir erken seçimden bahsedenler var. Siz erken seçim için şartların olgunlaştığını düşünenlerden misiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bence asıl sorulması gereken erken seçim şartları kimin için olgunlaştı. Erken seçime kim karar verecek? Parlamento dersek bir oylama yapacak ama kararı bir kişi verecek. Bir kişi erken seçime gidiyoruz diyecek, bürokrasi harekete geçecek, yasa teklifleri hazırlanacak, parlamentoya sunulacak ve erken seçim kararı alınacak. Dolayısıyla kamuoyunun beklediği artık bir erken seçim kaçınılmazdır diye düşünüp tartıştığı bir süreç değil. Tek adam rejiminin başlangıcını yaşıyoruz. Sarayda oturan bir kişi erken seçime gidiyoruz diyecek, kimse itiraz etmeyecek ve erken seçime gidilecek. Gelinen tablo bu. Biz erken seçime hazırız. Biz daha önce görevden alınan belediye başkanları için yeniden seçim yapalım dedik. Oraya seçimle bir belediye başkanı gelsin dedik. Dolayısıyla bütün dünyaya bir kişi istifa etti ama belde halkı kendi belediye başkanını tekrar seçti. Türkiye’de demokrasi vardır algısını daha güçlü dünyaya ifade edebilirdik. Ama sarayda oturan bir kişi hiç gerek yok seçime ben zaten adayı belirledim bu gidecek orada oturacak.
-Erken seçim emareleri görüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Ekonominin daha da kötüye gideceğini düşündükleri an erken seçime giderler. Ekonomi kötüye gidiyor. Cari açık artıyor, işsizlik artıyor, bütçe açığı artıyor, enflasyon artıyor. Fatura garibana çıkıyor, çiftçiye çıkıyor, emekliye çıkıyor, işçiye çıkıyor, memura, esnafa çıkıyor. Kazanan bir avuç insan. Ben onları tefeci diye tanımlıyorum. 15 yılda bir grup çevreye 620 milyar lira faiz ödüyorsanız, 620 milyar lira dışındaki sadece yurtdışına 146 milyar dolar faiz ödüyorsanız o ülkenin beli doğrulamaz. Kim alıyor bu faizi? Çiftçi almıyor, emekli, memur almıyor, sanayici almıyor. Ekonomi daha da kritik noktalara gidebileceği yönünde bir algı hükümet tarafında oluşursa daha kötü bir tablo ile karşılaşmamak için erken seçim yapılabilir.
-MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin gündeme taşıdığı iki başlık vardı. Seçim barajı ve ittifak mevzusu. Öncelikle seçim barajının tamamen kalkmasını savunuyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Tamamen de olabilir makul düzey de olabilir. Yüzde 1-3 gibi 5 gibi olabilir.
-Beklentiniz bu yönde mi?
Kemal Kılıçdaroğlu: Sayın Bahçeli’nin bu yöndeki açıklaması bence demokrasi açısından milli iradenin parlamentoya yansıması açısından doğru ama hükümet bunu tercih etmeyecektir. 12 Eylül darbe hukukunu korumaktan yanadır hükümet. Çünkü saray çevresi yüzde 10 seçim barajının kendileri lehine çalışan bir düzenleme olduğunu gayet iyi biliyorlar. Böylece A partisine oy verilmesine karşın B partisi milletvekili çıkaran bir uygulama var. Dolayısıyla bunun değişmesini istemeyecektir. Bahçeli bir çıkış yaptı ama iktidarın işine gelmediği için söylemini bir tarafa koydular biz seçim barajını koruyacağız dediler.
-İktidar cephesinin sanki biraz yeşil ışık yaktığı bir konu ittifak konusu. Siz seçim ittifakı oluşturma konusuna nasıl yaklaşırsınız?
Kemal Kılıçdaroğlu: Düzenlemeyi görmeden bugünden bir yorum yapmak doğru değil. İki tercih olacak tek adam rejimi demokratik parlamenter sistem. Demokrasiden yana olanlar bir ittifak olacaktır, otoriter rejimden yana olanlar da bir ittifak oluşturacaktır. Vatandaşlar böyle bir ayrım içinde olacaklardır. Açıklıkla ifade edeyim biz demokrasiden yanayız. Ama saray çevresi otoriter rejimden yana. Yani bir kişi sarayda otursun elinde bir sopa olsun, kim konuşur ve beğenmezse sopayla kafasına vursun. Savcı iddianameyi hazırlasın hemen yakalayıp hapse atsın. Böyle bir düzen isteniyor. Böyle bir düzeni halkın önüne koyacağız. Kim açık ve net demokrasiden yana tavır koyacak kim açık ve net otoriter rejimden yana tavır koyacak. İttifak doğal olarak bu iki alanda ayrışacaktır.
-Bu yolda kiminle yan yana durursunuz kiminle durmazsınız? Yani Milliyetçi Hareket Partisi…
Kemal Kılıçdaroğlu: Ben hiç ülkücünün hiçbir milliyetçinin otoriter rejimden yana olduğuna inanmıyorum. Her ülkücü her milliyetçi her vatansever demokrasiyi savunur. Demokrasinin olmadığı bir ülkenin dünyada gelişmediği görülmüştür. Eğer Türkiye 21. yüzyılın yıldızı olacaksa bunun birinci önceliğini hukuk devleti olmasıdır, yargı bağımsızlığı olmasıdır, düşünce özgürlüğü olmasıdır. Askeri yönetimlerde en büyük acıyı bu ülkenin devrimcileri ve ülkücüleri çekmiştir. Şimdi hem devrimciler hem ülkücüler uzun süre hapiste birlikte yattıktan sonra evet birlikte yaşamaya ve demokrasiyi birlikte savunmaya bizim ihtiyacımız var noktasına geldiler. Dolayısıyla ben ülkücüleri ve milliyetçileri demokrasiden yana tavır alan gruplar olarak görüyorum.
-Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak HDP ile veya İYİ Parti ile bir ittifak oluşturma fikrine nasıl bakarsınız?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bugün için bir ittifak söz konusu değil. Ama demokrasiden yana kim tavır alıyorsa biz onlara evet deriz. Oturulacak, tartışılacak, konuşulacak. Her partinin ayrı programı, ekonomiye ayrı bakış açısı var, sosyal hayata, eğitime ayrı bakış açısı olabilir ama hepimizin bir ortak paydası olması lazım. Demokrasi için İYİ Parti de Milliyetçi Hareket Partisi de, DSP de bir araya gelebilirler. Biz öteden beri söyledik Türkiye’de demokratik kuralların tam anlamıyla yerleşmesi için Türk hukuk sisteminin darbe hukukundan arındırılması lazım. Ben Sayın Davutoğlu’na da Sayın Binali Yıldırım’a da ve Sayın Erdoğan’a da teklif ettim. Biz Avrupa Birliği’ne tam üye olmak istiyoruz, bize fasıl aç diye bekliyoruz. Niye bekliyoruz oturup biz yapalım bütün düzenlemeleri. Kardeşim biz hepsini yaptık diyelim Avrupa Birliği’ne. Bu olgunluğu önce yakalamamız lazım. Benim insanım neden birinci sınıf demokrasi olmasın. Neden medya üzerinde bu kadar baskı olsun. Medya deyince akıma geldi. Bize en ağır eleştiriler yapılıyor hükümetin ve saray çevresinin değişik katlarından. Aynı konu farklı dillerden seslendiriliyor. Ayak üstü bile 45 dakika grup başkanvekilinin söylemleri televizyonlarda canlı yayınlanıyor. Aynı olaya bizim grup başkanvekilimizin yanıt vermek için basın toplantısı yapıyor televizyonlarda tık yok. Dolayısıyla bu Türkiye’de demokrasi olmadığını gösterir. Biz medya üzerinde baskı var çok iyi anlıyoruz, telefonların geldiğini de çok iyi biliyoruz. Ama Türkiye bu baskıya nereye kadar tahammül edecek. Siyasette gerginlik var biz de biliyoruz ama bu gerginliği yaratan kim? Ben değilim.
-Ataşehir Belediyesi’ne yönelik İçişleri Bakanlığı bir soruşturma yürütüyor. Bu soruşturma kapsamında da soruşturmanın selameti açısından diyelim belediye başkanı Sayın Battal İlgezdi görevden uzaklaştırıldı. Siz bunun siyasi bir hamle olduğu görüşündesiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Her belediye başkanı hakkında inceleme de soruşturma da yapılabilir. Biz hiçbir zaman İçişleri Bakanlığı müfettişleri veya Sayıştay denetçileri belediyelere gittiler inceleme yaptılar diye eleştiri getirmedik. Varsa bir şey yargıya idari bir şey varsa idari önlem alınır. İçişleri Bakanı’nın saydığı unsurların tamamından belediye başkanımız hakkında daha önce soruşturma açılmış ve takipsizlik kararı verilmiş. Takipsizlik kararı verilmese bir şey demeyiz. Şimdi her soruşturma yapılan belediye başkanı neden açığa alınır? O zaman hepsini açığa alsınlar. Beraat ettiği bir konu yeniden soruşturulabilir soruştursunlar. İtiraz ediyorlar Danıştay’a kadar gidiyor o da soruşturmasına gerek yoktur kararı veriyor. Ben konuşmadan önce Battal Bey’e sordum nedir bunlar diye. Battal Bey getirdi bana dosyayı teslim etti. Mahkeme kararı olmasa yine kafamda şüpheler olabilir diyelim ama mahkeme kararı var. Siz Man Adası’nı tartışmadan uzak tutmak ve İçişleri Bakanı olarak koltuğunuzu sağlama almak için böyle bir olaya başvuruyorsunuz. Ben bizim belediye başkanlarımızın iyi görev yaptığını düşünüyorum. Baskı var mı üstlerinde tabii var. Bir belediyemize gelen müfettiş sayısı 100’ü geçti. Olabilir gelsinler bir oda ayırın bütün belgeleri verin incelesin. Bizim belediye başkanlarımızı baskılayarak onları iş yapamaz hale getirmek, ”Bak görüyorsunuz Cumhuriyet Halk Partili belediyeler iş yapamıyor” noktasına taşımak istiyorlar. Yoksa belediye başkanını cezalandırmak değil. Ama inadına bizim belediye başkanlarımız belde halkına hizmet etmeye devam edeceklerdir. Bugüne kadar gittiğim her belediyede iki şeyi söyledim. Harcadığınız her kuruşun hesabını belde halkına vereceksiniz. İki, hiçbir ayrım yapmayacaksınız bana oy verdi vermedi diye. O açıdan yolsuzluk varsa bize söylesinler en çok biz gideriz zaten yolsuzluğun üstüne.
-Bazı iddialar özellikle sizinle de ilişkilendiriliyor. Bir rezidanstan bahsediliyor Ataşehir’de orada özel kaleminizin kardeşinin ve sizin kızınızın birer daire sahibi olduğu söyleniyor. Ve bu daireler alındıktan bir gün sonra önce bir alışveriş yapılıyor Battal İlgezdi’nin belediye başkan adaylığı açıklanıyor ikinci alışverişten sonra da Battal Bey’in eşinin milletvekili adaylığı açıklanıyor. İddia bu yönde.
Kemal Kılıçdaroğlu: Burada kızımın yanlış hatırlamıyorsam 73 metrekarelik bir dairesi var.
-Değerinin çok altında bir alışveriş deniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Baksınlar değeri kaç lira. O gün aldığı fiyattan bugüne getirsinler fiyatı vereyim kendilerine. Oradan alma gider başka yerden alır. Eğer 1 kuruşluk bir torpil varsa çıkar sağlanmışsa ben siyaseti bırakırım. Ben onlara benzemem. Bu iddia üzerine ben sadece kendimin değil bütün çocuklarımın yaşı 18’i geçmiş olmalarına rağmen dünürlerin dahil hepsinin mal varlığını araştırın dedim. Banka hesaplarım filan her şey meydanda. Ben siyaseti ahlak temelli yaparım. Mal varlığımı araştırın diyorum araştırmıyorlar. Siyasi manevra diyorlar bir siyasi manevrada Binali Bey yapsın Erdoğan yapsın. Benim kadar cesur olmuyorlar. Benim kardeşimin, eniştemin mal varlığını hep birlikte araştırın desin. Neden korkuyorlar? Kızımın dairesi orada. Hatta kızıma dedim ki basın mensuplarını bir gün çağır şu daireyi görsünler. Daireyi aldı kızım mobilya almak iki ay bekledi para biriktirip almak için. Bekar bir kız girişi çıkışı kontrollü olduğu için oradan aldı. Belediye otobüsünün gitmediği bir yer. Hani çok lüks olursa 1 milyon dolarlık filan biz milyon doları hayatımızda yan yana görmedik. Devlette çalıştığım süre içinde Erdoğan’ın aldığı maaşın en az iki katını aldım. Ama o ayrı bir yerde ben ayrı bir yerdeyim. Benim boğazımdan aşağı haram lokma inmez. Onun çocukları mal varlığını açıklamıyor.
-Peki bu alışverişlerle adaylıkların…
Kemal Kılıçdaroğlu: Battal Bey’in eşi ön seçimle geldi ben adaylığını ilan etmedim ki. Kontenjandan gelmedi. Dolayısıyla ben özel olarak seçtim kontenjandan birinci sıraya koysaydım bana, “Neden Battal Bey’in eşini kontenjandan koydunuz” denilebilirdi. İspat etsinler. Bu tür iddiaları havuz medyası olarak tanımladığımız medya yapıyor. Mesela kızım dava açtı kazandı tazminat davasını. Benim kızım avukat kendisine mütevazi bir ev alıyor. NTV de gitsin çekimler yapsın bu ev milyon dolarlık bir ev mi yoksa mütevazi bir ev mi? Bir sefer gittim evine eşimle birlikte, versinler 1 milyon dolar hemen verelim. Hatta 100 bin dolar versinler hemen veririz.
-Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, “Ataşehir Belediyesi ile ilgili İçişleri Bakanlığı arkadaşlarımız gerekeni yapıyor daha durun neler çıkacak” dedi. Bu minvalde Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine yönelik benzer soruşturma iddiaları kulislerde dolaşıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Zaten belediyelerimiz inceleniyor. Ama Erdoğan Man Adası’ndan duyduğu rahatsızlığı ve bunun kamuoyuna yansımasından büyük rahatsızlık içinde. Dolayısıyla bunu kapatmak istiyor. Bunu da Cumhuriyet Halk Partili belediyelere saldırarak kapatmak istiyor. Burada ayıp olan Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zat doğrudan doğruya yargıya ve bürokrasiye talimat vererek onları kendi özel intikamını alması için aracı kılması. Devleti bir şantaj unsuru olarak kullanıyor. Yoksa ne olacak istediğini yapsın. Kendisi vatandaşa hesabını veremiyor. Sahtedir diyor onu da konuşuruz. Onun baskısı bize vız gelir.
-Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaşadığınız tartışma ile başlamak istiyorum. Görünen o ki bir kişisel tartışmaya dönüşmüş gibi. Sizi doğrudan hedef alıp, “Siz bittiniz artık” ifadesini kullandı. Sizin tarafınızdan sert yanıtlar geldi. Ne oldu kavga neden çıktı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Ben ona yanıt vermedim yanıt vermeye değmez çünkü. Yanıt vereceğim kişi ev azından benim muhatabım olmalı. Grup başkanvekilimiz, parti sözcümüz ağzının payını verdi. İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturacak, emrinde yüzbinlerce polis olacak kalkacak beni tehdit edecek. Baskı ile devletin gücünü kullanarak beni tehdit edecek ve ben de ona pabuç bırakacağım. Kim oluyorsun sen? Kimsin sen beni tehdit ediyorsun? Emin olun değmez. Sırf sarayın gözüne girmek ve koltuğunu sağlamlaştırmak için bu yola başvuruyor. Belediye başkanımızı açığa alıyor oradan acaba prim yapabilir miyim diye. Hakkında suç duyurusunda da bulundum. Bir insan bulunduğu koltuğun hakkını vermeli. Beraat ettiği konular, yargıda kesinleşmiş konular hakkında açığa alıyorsanız birilerinin talimatı ile açığa alıyorsunuz ve bir olayı kapatmak için yapıyorsunuz bunları. Grup başkanvekillerimiz İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken soruları da sordular. FETÖ ile irtibatını da sordular. Özgür Bey açıklayacak zaten. Bir kişi çok sık parti değiştirirse hele hele bulunduğu partide kendi partisiyle yargı aşamasında davalık olursa, davalarını kurtarmak için iktidar partisine geçip bakanlık koltuğuna oturursa o kişinin kişiliği her zaman tartışma konusu olur. Dolayısıyla cevap vermeye değmez. Düne kadar Fetullah Gülen’i öven ve düne kadar Erdoğan hakkında ağza alınmayacak her şeyi söyleyen bir insan nasıl 180 derece dönüp birden bire İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturur. Bir insanda kişilik olur, ahlak olur. Dün söylediğini bugün nasıl yalarsın. Bu tür insanları aslında siyasette muhatap almak doğru değil. Bunlar kendi çukurlarında debelenip dururlar.
-Man Adası iddialarını önce siz bir grup toplantısında dile getirdiniz. Cumhurbaşkanı çevresindeki bazı insanların yurtdışına para transferi yaptığını öne sürdünüz, bazı belgeler öne sürdünüz. Sonra o belgeler hemen kamuoyuna dağıtılmadı. Aradan bir süre geçti iş yargıya taşındı siz belgeleri dağıttınız savcıya teslim ettiniz. Sonra belgelere bakıldı yurtdışına değil para gitmiyor yurtdışından geliyor gibi gözüktü. İki Türk bankası arasında bir para transferi olduğu ortaya çıktı. Sanki ilk başta dile getirdiğiniz iddia ile sonrasında ortaya koyduğunuz belge farklı gibi görünüyor. O süreç acaba iyi yönetilemedi mi?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bir para transferi var mı? Var. Swift kayıtları yurtdışı para transferi için vardır. Eğer bir dolar bazında para transferi gerçekleştirirseniz önce bunun yurtdışına çıkması gerekiyor sonra da girmesi gerekiyor gelecekse. Gönderici Halk Bankası, alıcı Bank of New York diye. Sadece banka dekontları olsaydı bu iddia olurdu ama swift kayıtları varsa o para aynı zamanda çıkmıştır ve sonra Türkiye’ye gelmiştir.
-Ama oradaki transferde Türkiye’deki Halk Bankası’ndan Albaraka’ya bir para transferi var. Dolar transferi olduğu içinde bir Amerikan bankası aracılığı ile…
Kemal Kılıçdaroğlu: Ona ne diyoruz çıkışı diyoruz. Burada alıcı diyor para çıkıyor. Bu para bir şekliyle gidiyor sonra geliyor. İkinci noktada da bunun bir şirket satışı olduğu söylendi. Erdoğan söyledi. Bu şirket satışı kime ve hangi şirket? Bu ana kadar cevabını almış değiliz. Şirketin sermayesi 1 sterlin. Para transferi 15 milyon dolar. Daha belgeler açıklanmadan önce sahte dediler sarayın avukatı dedi. O avukatı da baroya şikayet ettik. Belgeyi görmeden nasıl bir avukat sahte der. Neden Man Adası? Man Adası’nda neden şirket kurarsın? O şirketle bağınız ne? 1 sterlinlik şirketle 15 milyon dolarlık transferi niçin yapıyorsunuz? Burası verginin olmadığı ada. Beyler vergi ödememek için Man Adası ile ticari ilişkiye girecekler. Ben bunu sorunca kıyamet kopuyor. Şirketin adını bana söylemek zorundalar. Kime sattınız bu şirketi?
-Bu belgelerin bu dekontların FETÖ ile irtibatlı bazı sitelerde sosyal medya hesaplarında dolaşıma sokulduğu iddia ediliyor. Sayın Cumhurbaşkanı da daha önce, “Bir belge veriyorlar Sayın Kılıçdaroğlu’nu yanıltıyorlar” dedi. Size bu belgeler nasıl geliyor, bu belgelerin gerçekliğinden nasıl emin oluyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bize çok belge gelir ama hiçbir belgeyi kontrol etmeden kullanmayız. Dekontlar geldi bize yetmedi swift kayıtları da gerekiyordu onlar da geldi. Çünkü içerde dekontlarla oynama imkanları var. Açacaklar bankaya telefonu bunların tamamını imha edin diyecekler. Savcı da arayacak, polis de arayacak böyle bir kayıt bulamayacak. Bize swift kayıtları lazım. Yurtdışına çıkış gösterildiği andan itibaren bunun sahteliğini kimse ilan edemez. Buradan gitmiştir oradan 3 gün sonra mı geliyor aynı gün mü gelir o ayrı bir şey. Artık bunun aksini kimse ispat edemez. Bu da yetmedi bize bunlar da sahte olabilir dedik başka kanallardan da baktık evet doğru. 15 sterlin ödediğiniz zaman sizde bu belgelerin büyük kısmına ulaşabiliyorsunuz. Şirketin sitesine girdik oradan da kontrol ettik sonra kamuoyuyla paylaştık. Bunların tamamı yüzde 100 doğru. Dekontların da orijinallerine ulaştık. Şimdi devletin istihbaratını araya sokuyorlar Kılıçdaroğlu’na bu belgeler nasıl geliyor diye araştırıyorlar. Bu ülkede namuslu yolsuzluktan şikayet eden, hak arayan on binlerce bürokrat var. Bu insanlar bizim dışımızda seslendirecek kimse kalmadığı için bunları bize getiriyorlar.
-Önünüze gelip bu belge sahte deyip ayırdığınız belge oluyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu: Var tabii ki. Dendi ki bu kişilerin yani Erdoğan’ın yakın akrabaların Man Adası’nda şirketleri yoktur denildi. Ziya İlgen’e enişteye ait şirket var işte belgesi. MASAK’ı, emniyet istihbaratı göreve çağırıyoruz, Sermaye Piyasası Kurulu’nu göreve çağırıyoruz.
-Erken seçime hazırız demiştiniz, seçmene ne söyleyeceksiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Demokrasiyi savunun diyeceğiz. Kim demokrasiyi savunuyorsa biz onların yanında yer alacağız onlar da bizim yanımızda yer alsınlar. Bu ülkede en çok ihtiyaç duyduğumuz şey demokrasi. Gazetecilerin hapiste olduğu bir ülkede demokrasi yoktur. Yargı bağımsız değil, üniversiteler özerk değil. Türkiye hala OHAL ile yönetiliyor. Sayın Binali Yıldırım OHAL’i 3 aydan daha kısa uygulayacağız demişti. OHAL günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. Parlamento büyük ölçüde devre dışı bırakıldı. Anayasa Mahkemesi üstüne düşen görevi yapmadı. Milletvekilleri hapiste. Seçimle gelen milletvekilleri hapse atılır mı? Milletvekilleri yargılanabilir ama bırakın parlamentoda görevini yapsın. Ortada bir mahkumiyet kararı yok ama siz insanları hapse atıp hapiste tutuyorsunuz. Medya özgürlüğü Batı merkezliymiş Ortadoğu’yu mu ölçü alalım? Mısır’ı, Suriye’yi mi İran’ı mı ölçü alalım?
-”Strateji demokrasi olacak” dediniz, peki meydanlarda oyu kim isteyecek? Adayınız kim olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu: Sadece demokrasi değil tabii bu ülkenin insanı fakirleşti. İşçi, emekli, çiftçi, memur fakirleşti. Enflasyon yükseldi fatura bunlara çıktı ama birilerinin cebi şişti. Özellikle bu vergi cennetlerinde şirket kuranlar onlarla para transferi yapanlar kara paralarını aklayanlar bu ülkeye ihanet içindedirler. Bu ülkede 2006’dan bu yana çıkması gereken bir bakanlar kurulu kararı çıkmıyor. Saray izin vermiyor. Başbakan’ın da çocukları bu işin içinde o da izin vermiyor. Binali Yıldırım’ın Meclis’te yaptığı konuşmada, “Sayın Cumhurbaşkanımızın yakınlarının hiçbirinin o adada bir şirketi yok” dedi. Onu da kandırdılar. Sarayın her söylediğine inanma Sayın Binali Yıldırım.
-Seçim meydanında bana oy verin diyecek olan isim kim olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu: Çok güzel bir adayımız olacak. Biz diğer partiler gibi değiliz otururuz konuşuruz, tartışırız demokrasiden yana olan demokrasiyi savunan her parti ile ilişki kurarız. Bizim adayımıza oy verip vermeyecekleri konusunda nabzını tutarız bir karar veririz.
-Var mı aklınızdan geçen veya belirlenmiş isimler?
Kemal Kılıçdaroğlu: Birden fazla isim var tabii bunu arkadaşlarla değerlendireceğiz.
-Yerel seçim için belediye başkan adayları, büyükşehir belediye başkan adayları onlar da çok konuşuluyor. Belediye başkan adayı için sizin kriteriniz nedir?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bir, her kuruşun hesabını vatandaşa verecek. İki, kazandığı andan itibaren partili değil belde halkına hizmet eden bir belediye başkanı kimliği ile herkese eşit hizmet götürecek. Eşit hizmet derken eğer belediye başkanın bulunduğu bölgede eğer gecekondu varsa oraya kesinlikle kreş yapacak. Anne getirecek çocuğunu güven içinde bırakacak. Yine pek çok sosyal yardımı orada yapacak. Bütün ibadet yerleri temizlenecek hiçbir ayrım yapılmadan. Ayrım yapılmayacak bu mahalleden bu köyden bana az oy çıktı şunu yapmayayım diye düşünmeyecek. Biz bunu yapan kişileri belediye başkanı seçiyoruz.
-Cumhuriyet Halk Partisi’nde bazı öne çıkan milletvekillerinin belediye başkanlıkları için nabız yokladığı şekilde kulislere yansıyan iddialar var. Nasıl yaklaşırsınız bu duruma?
Kemal Kılıçdaroğlu: Milletvekillerinin kendi görevlerini yapmalarını isteriz. Ama sonuçta bulunan il kimi istiyor bir anket yapacağız sonuçta. Bizim belediye başkanlarımızın olduğu yerde kırsaldan çok fazla şikayet gelmez. Sütü oradan oradaki kooperatiften alırız. Mera alanlarının tamamının ıslah çalışmalarını yaptık. Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu yerlerde ki bunların büyük kısmı iktidar partisinin elinde bunlarda kırsaldan büyük şikayet geliyor. Biz kent kültürünü öyle bir yerleştireceğiz ki bizim belediye başkanlarımızın olduğu yerler suç oranının en düşük olduğu yerlerdir. Çünkü gençlik evi yapıyoruz, kültür merkezleri yapıyoruz, gençler geliyorlar orada eğleniyorlar, film izliyorlar ve kötü alışkanlıklardan arındırılmış oluyor.
-Siyasette iktidar ve ana muhalefet partisi arasında tartışma doğaldır yaşanır. Ana muhalefetle bir diğer muhalefet partisi arasında da sıkı bir tartışma var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Ben muhalefet partilerinin birbirini eleştirmelerini çok doğru bulmam şık da bulmam. Sayın Bahçeli arada bir oldukça sert açıklamalar yapıyor ama cevap vermiyoruz. Sayın Bahçeli ülkeyi yönetmiyor ki biz ona eleştiri getirelim. Asıl eleştiri getirilmesi gereken ülkeyi yönetenler. Tek adam rejimini savunuyorsa kendisi bilir.
-Yerli ve milli olmamakla itham ediyor Sayın Bahçeli.
Kemal Kılıçdaroğlu: Biz yerliyiz biz milliyiz. Biz milliyetçiliğimizi Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’na yazmışız, Afyon tarlalarına yazmışız. Bizimki öyle lafla olmaz. Biz ülkemizin çıkarı neredeyse oradayız. Niye Man Adası’nı gündeme getiriyoruz? Yerli ve milli olan adam bu ülkede kazanır bu ülkede vergisini verir. Onlar ne yerlidir ne millidir, onlar gayrimillidir.
-Trump’ın Kudüs hamlesi sonrası tüm dünyadan tepkiler geldi. Ankara’nın pozisyonunu nasıl değerlendirirsiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Trump’ın bütün dünyada yalnız kalması BM’de yalnız kalması çok değerli bir olay. Dünya Filistin’den yana tavır aldı. Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) İstanbul’da toplantıya çağırması ve Kudüs konusunda bir karar alması saygıdeğer bir karardır ve biz de bu kararı zaten destekliyoruz. Burada sorulması gereken bu karar 1969’lardan beri hep alınır 2017 gene aynı kararı aldık. Gereğini yapın. Sayın Binali Yıldırım bütçe görüşmelerinde bana yanıt verirken bir hata daha yaptı. Efendim Kudüs’te bizim büyükelçiliğimiz var dedi. Bizim büyükelçiliğimiz yoktu başkonsolosluğumuz vardı. Bu hatasını da öne çıkarmadan “Gidin büyükelçiliği kurun” dedim o zaman. Bu Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde İsrail’in başkenti kısmı hala boş. Neden Tel Aviv yazmıyorlar? Senin büyükelçiliğin orada neden yazmıyorsun? İsrail’i terör devleti diye tanımlıyor neden büyükelçini çekmiyorsun? Daha acısı İsrailliler vizesiz gelirler bize biz vize ile gideriz. 1969’lu yıllardan beri söylenir Filistin’in başkenti diye ama bugüne kadar o bildirilere imza atanlardan hiçbirisi orada büyükelçilik açmış değil. Oturuyorlar, konuşuyorlar toplumun gazını alıp gidiyorlar. Tıpkı Mavi Marmara’da öldürülen vatandaşlarımız gibi. Sonunda 20 milyon dolara Türkiye’nin itibarını sattılar. Tükürdüklerini yaladılar altına imzayı bastılar. Gece sabaha karşı 1’de Meclis’ten sözleşmeyi geçirdiler ki orada da Kudüs ve Ankara diyor ve dolaylı olarak Kudüs’ü de kabul etmiş oluyorlar. Dolayısıyla biz samimi olmasını istiyoruz. Orayı terör devleti ilan ediyorsan ben geri çekiliyorum diyeceksin. Oturdular bildiri yayınladılar ve Türkçe metninde bir ilave yaptılar. Derhal sözcüğünü koydular. Uluslararası sözleşmede derhal sözcüğü yok neden koydular. Türkiye’nin itibarı bu kadar ayaklar altına alınabilir mi? Bunu yapmak için devlet deneyimi olmaması lazım. Erdoğan 5 Ocak 2016’da bir açıklama yaptı, “İsrail’e ihtiyacımız var.” Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör devleti olarak tanımladığı bir İsrail’den ne ihtiyacı var? Sen neden İsrail’e muhtaçsın ve Türkiye’yi İsrail’e muhtaç hale getirdin? Neden 20 milyon dolara Türkiye’nin itibarını sattın? Oturacaksın adam gibi ya Filistin’in yanında yer alacaksın ya İsrail’i dışlayacaksın. Kalkıp milletin gazını alıp 3 gün sonra gidip el etek öpüp biz ettik sen etme diyorlar.
-Suriye’de gelinen süreçte artık bir siyasi çözümden bahsediliyor ve süreç de sağlıklı işliyor gibi görünüyor. PYD-YPG yapılanması sürecin önünde duruyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye güvenliği çok önemli. Terör örgütleri oralarda yuvalanıyorsa operasyon yapılır. Türkiye gerekli güvenlik önlemlerini almalı. Türkiye her alanda kendi güvenliğini, haklarını ve çıkarlarını korumak zorundadır. Süleyman Şah Türbesi’ni sordum neden kaçırdınız diye. Sayın Binali Yıldırım, “Şartlar bizi zorladı, şartlar düzelirse tekrar oraya taşıyacağız” dedi. Orası benim toprağım değil mi? Şu an teröristlerin elinde. Ne Osmanlı devleti döneminde ne de Lozan’da 18 adanın ve 1 kayalığın mülkiyeti Yunanistan’a teslim edilmiş değil. Ama orada şu an Yunan askeri var. Ben bu ülkenin bırakın adasını kayasını bir kumunu bile teslim etmem. Asıl yerli olmayan sizlersiniz. Ülkenin her tarafını peşkeş çektiniz. Rıza Zarrab gibi bir sahtekar var. Bakanlarına rüşvet dağıttı gitti orada itiraf etti rüşveti. Halkbank’ın avukatı da evet rüşvet dağıttı dedi. Ben merak ediyorum sarayda oturan zat neden tek cümle kurmaz. “Bu Rıza Zarrab doğru adam değildir” diye bir cümle kursun. İki kez nota verildi Atilla için tek nota verilmedi.
-ABD ile ilişkiler konusunda kısa bir değerlendirme alsam.
Kemal Kılıçdaroğlu: Kudüs konusunda imzalar attılar ama kararı alan Trump ile ilgili ne söylediler? İki yüzlülük bir devlete hayır getirmez. Açık ve net olacaksınız. Eskiden bir şey olunca dışişleri sözcüsü kalkar basın toplantısı yapardı. Şimdi Sayın İbrahim Kalın yapıyor. Hangi birikimle yapıyor, nasıl yapıyor? Devlet denen kurumu yok ettiler. Devletin liyakat sistemi çöktü. Düne kadar büyükelçilere monşer diyorlardı. Biz her ülke ile dostluk içinde yaşamak isteriz. Bu ilişkiyi kuracak olan tek parti de biziz. Biz her şeyi Türkiye’nin çıkarları üzerine inşa ederiz.
-Sizin önümüzdeki günlerde Sayın Deniz Baykal’ı ziyarete gideceğinizi öğrendim. Sayın Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili son bilgileri öğrenmek isterim.
Kemal Kılıçdaroğlu: Durumu iyiye gidiyor bu bizi mutlu ediyor. Bir Almanya seyahatim olacak. Oradan Deniz Bey’i ziyaret edeceğim. Umarım kısa sürede sağlığına kavuşur. Deniz Bey hayatını siyasete adamış birisi. Onun bilgisi birikim tecrübesi elbette sadece bizim açımızdan değil Türk siyaseti açısından önemlidir.
NTV