Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti grup toplantısında konuştu. Erdoğan, “Amerika’nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor. Buna nereden geliyorsunuz? Nereden gelmeyeyim? Kuzey Suriye, en doğusundan al batıya doğru orada bir terör koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Kurulmakta olan üsler. Peki bu silahlar bu bölgeye niye gelir? Nerede kullanacak bu silahları Amerika? DEAŞ diye bir şey mi kaldı ortada? Suriye’ye karşı mı kullanacak? Irak’a karşı mı kullanacak? Yok. E kime karşı kullanacak? Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya” dedi. Erdoğan, ABD’nin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağı iddiası için “Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir. İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa; hemen, beş on gün içerisinde İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi’ni İstanbul’da toplayacağız. Kaldı ki bu, bizim diplomatik ilişkilerimizi İsrail ile koparmaya kadar gidebilir” dedi.
İşte Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı konuşamadan satır başları:
Günlerce kamuoyunu ‘cumhurbaşkanının yakınları yurt dışındaki şirkete para gönderdi’ diyerek aldatan şahsın ipliğini pazara çıkardık. Buradan bir kez daha söylüyorum. Cumhurbaşkanının ve yakınının, bu tür dolandırıcılıklarla asla işi yoktur. Ve yurtdışına gönderilmiş herhangi bir paraları da söz konusu değildir.
Hepsi sahte olan kağıt parçalarında zaten bu iddiaları destekleyecek hiçbir bilgi bulunmuyor. Ana hıyanetin başındaki zata çağrımı tekrarlıyorum. Şayet iddiasını ispat edebilmiş olsaydı ben cumhurbaşkanlığı makamından ayrılacak, siyaseti bırakacaktım. Ortada bir para gönderme işi olmadığına göre, aynı onurlu haysiyetli ilkeli tavrı kendisinden bekliyorum.
Salı gününden bu yana CHP’nin başında durduğu her saati bu zatın gereğini yapmadığı zaman olarak kaydediyorum. Milletin gözüne baka baka ‘yüzde 40 alamazsam gereğini yaparım’ dediği ve bunun neredeyse yarısında kaldığı halde kılını kıpırdatmadığını da gayet iyi biliyoruz.
‘Uyuşturucu kullanımıyla ilgili Meclis araştırma önergesi verdik AK Partililer reddetti’ dedi. Halbuki bu önerge Meclis genel kurulunun 2 Kasım tarihindeki oturumunda AK Partili vekillerin desteğiyle kabul edilmiş, araştırma komisyonunun kurulmasına karar verilmiştir.
Partisi içinden birileri bu konuda da kendisini tongaya düşürdü. Orasını biz bilemeyiz. Meselelerini kendi aralarında halletsinler. Bu zat şimdi de Amerika’da ülkemize karşı silah gibi kullanmaya çalıştığı Zarrab davasıyla ilgili açıklamalar yapacakmış. Madem konuyu bu şekilde gündeme getirdiler, birkaç hususu milletimizle paylaşmak isterim.
“CAMBAZA BAK CAMBAZA OYUNUDUR”
Amerika’daki dava hukukla, adaletle, ticaretle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir cambaza bak cambaza oyunudur. Bu oyunla bir taşla aynı anda pek çok kuş birden vurmak hedefleniyor. Bunlardan biri, Türkiye’nin tüm dikkati ilgisi bu davaya çekilerek Suriye ve Irak’ta yürütülmek istenen projeye hız verilmek istenmesidir.
“AMERİKA’DA ÜLKEMİZDEKİ 28 ŞUBAT DÖNEMİNE BENZER BİR SÜREÇ YAŞANIYOR”
Davanın projesi Amerika yönetimindeki bir gruba aittir. Amerika’da ülkemizdeki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor. Kritik kademelerdeki eski grubun, ülkemiz konusunda sandıktan çıkan yönetime aykırı olarak bambaşka politika yürüttüğü anlaşılıyor. Bizim muhatabımız Sayın Trump’tır. Ve öyle de kalacaktır.
“ŞANTAJ ARACI OLARAK KULLANMAK ÜZERE GÜNDEMDE TUTULDUĞU AÇIKÇA GÖRÜLÜYOR”
Bizi İran ile ticaretimiz sebebiyle yargılamaya kalkanların niyeti, on binlerce kişilik terör ordusunu gizlemektir. Nitekim seyrine baktığımızda bu davanın ülkemizi bölgedeki kazanımlarından vazgeçirmek için şantaj aracı olarak kullanmak üzere gündemde tutulduğu açıkça görülüyor.
Öncelikle bu davanın gerçekte ne olduğuna bakmakta fayda var. İddianameye bakılırsa davanın konusu Amerika’nın İran’a uyguladığı yaptırımların delinmesine yönelik bir planın ortaya çıkarılmasıdır. Yine iddianameye göre Türkiye İran’dan aldığı doğalgazın parasını kendi bankalarında tutmak yerine, bir takım yöntemlerle asıl alacaklıya yani İran’a aktarmış.
“AYNI ŞEKİLDE PROVOKASYON DEVAM EDİYOR”
Davanın sanıkları bu amaçla Amerika’yı dolandırmak, kara para aklamak gibi işlemler için komplo kurmakla suçlanıyor. Amerika’nın İran’a yaptırımlarını en başta kendi şirketleri olmak üzere, batının değişik ülkeler delmiştir, bundan ya haberleri yok, burada da aynı şekilde provokasyon devam ediyor. Pek çok banka batıda suçlamalarla karşılaşmış ve milyarlarca Euro ödeme yapmışlardır. Ekonomik bir suçun cezasının da ekonomik olacağı sebebiyle, haksız dahi olsa bu işlemlerin takibinin kendi zemininde yapılması gerektiğine inanıyoruz.
“FARKLI BİR YOL İZLENMİŞ, CEZA DAVASI AÇILMASI YOLUNA GİDİLMİŞTİR”
Ancak burada İran’a yaptırımlara ihlalle ilgili farklı bir yol izlenmiş, ceza davası açılması yoluna gidilmiştir. Duruşmalarda da davanın asıl konusu üzerinde neredeyse hiç durulmadan, ülkemizi karalamaya yönelik mizansen sahnelenmektedir.
“AMERİKAN İÇ SİYASETİNDEKİ BÜYÜK KAVGANIN MALZEMESİ OLARAK DA ALGILANIYOR”
Bu davanın Amerikan kamuoyundaki medyasındaki yansımalarına baktığımızda ise bambaşka manzarayla karşılaşıyoruz. Zarrab davasını, Rusya Flynn Trump davasıyla birlikte değerlendiriyor. Amerikan iç siyasetindeki büyük kavganın malzemesi olarak da algılanıyor. Avrupa medyasının da aynı şekilde olduğunu görüyoruz. Ortada FETÖ’nün ve ana muhalefetin güdümündeki bir takım çevrelerin iddia ettiği gibi bir yolsuzluk davası yoktur. Amerika’daki davanın özünde de böyle bir iddia söz konusu değildir, zaten de olamaz.
“BU KOMPLO TÜRKİYE’YE KARŞI KURULMUŞ BİR KOMPLODUR”
Nasıl 17-25 Aralık’ta yolsuzluk görüntüsü altında ülkemizdeki anayasal düzeni emniyet darbesiyle yıkma çabası varsa, Amerika’daki davada aynı amacı gerçekleştirme niyeti vardır. Davanın iddianamesindeki komplo iddiası doğrudur, ama bu komplo Türkiye’ye karşı kurulmuş bir komplodur.
“BU DAVA İLE BUNLARIN DA İLİŞKİSİNİ GÖRMENİZ LAZIM”
Bu dava FETÖ’nün sürecin tam göbeğinde olduğu uluslararası darbe girişimidir. Ben buradan Amerika’ya sesleniyorum. Hala 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini anlayamadınız mı? Anlamayacak mısınız? Şu anda Türkiye’nin yargısı başta FETÖ olmak üzere bunların bütün suçlarını yargılayıp ağırlaştırılmış müebbet hapse, müebbet hapse mahkum ederken, bunların dosyaları size gelirken, bunların çok ciddi kısmı Amerika’ya kaçmışken siz hala neyi gizlemeye çalışıyorsunuz? Bu dava ile bunların da ilişkisini görmeniz lazım. Onlar da bu davaları ayrıca takip ediyorlar. Ayrıca hiç kimsenin Türkiye gibi bir ülkeyi Amerikan iç siyasetindeki çekişmelerin, politikalara ilişkin görüş ayrılıklarının malzemesi haline getirmeye de hakkı yoktur.
“BİZE KİMSE DEAŞ İLE MÜCADELE KONUSUNDA AHKAM KESMEYE KALKMASIN”
Bu terör örgütünü korumak, kollamak, büyütmek için neler yaptığını, hiçbir inkara imkan vermeyecek açıklıkta anlatmıştır. Bunu zaten bizler de tespit etmiş vaziyetteyiz. Sırf Türkiye’nin operasyonlarına engel olmak için, bu teröristleri Amerika’nın koruması altına alan müttefikin, müttefikliğini nasıl kabul edeceğiz? DEAŞ bahanesiyle yürütülen bu sinsi oyunun gizlenebilecek tarafı kalmamıştır. Bize kimse DEAŞ ile mücadele konusunda ahkam kesmeye kalkmasın. Çünkü Türkiye DEAŞ ile fiilen savaş tek NATO ülkesidir.
“RAKKA OPERASYONUNDAKİ DEAŞ MİLİTANLARININ SÜRÜLECEĞİ YER NERESİ BİLİYOR MUSUNUZ?”
Şimdi buradan bir şey açıklıyorum. Rakka operasyonundaki DEAŞ militanlarının sürüleceği yer neresi biliyor musunuz? Mısır Sana Çölü, oraya. Ve orada onlar istihdam edilecekler. Görevlerini daha sonra yakından takip edeceğiz. Lafa gelince hassasiyetlerinize saygı duyuyoruz deyip de sahada her türlü ihaneti yapan bir müttefikle kendimize nasıl ortak bir gelecek kurabiliriz?
“HERHALDE ELİ KOLU BAĞLI SEYREDECEK DEĞİLİZ”
Bugüne kadar dost kabul ettiğimiz güçlerin personeline zarar vermeme hassasiyetiyle çok dikkatli hareket ettik. Bunun devamı bizim hassasiyetlerimize riayet edilmesiyle mümkündür. Bizi Amerika’da çarmığa germeye çalışanların burnumuzun dibinde terör devleti kurma girişimini herhalde eli kolu bağlı seyredecek değiliz, bunu da böyle bilsinler.
Teröriste hangi isim verildiğinin, hangi üniforma giydirildiğinin, hangi paçavranın altında saklandığının bizim için bir önemi kalmamıştır. Vatanımızın güvenliği, milletimizin bağımsızlığı söz konusu olduğunda bizim için diğer her şey teferruattır. Sakın ha PYD demeyin, sakın ha YPG demeyin, PKK demeyin. Ne deyin? Suriye Demokratik Güçler, SDG deyin; yutarlar. Tezgah bu, bu tezgahı da iyi bilelim.
Ya biz Özgür Suriye Ordusu’nu ey Amerika seninle beraber kurduk ya, Obama yönetimiyle beraber kurduk. O zaman SGD diye bir şey yoktu. Ve beraber özgür Suriye ordusunu DEAŞ’a karşı kurduk. Ama siz şimdi yeni bir manevrayla, SDG’yi kurduk…. Onunla yeni bir aldatmaca, artık bunu bize yutturman mümkün değil.
Bu konu bizim için bir taktik değil bir beka meselesidir. Bundan sonra kimin nerede ne dediğine değil, sahada kimin ne yaptığına bakacak ona göre hareket edeceğiz.
Bu vesileyle çok önemli bir konuya değiniyorum. Amerika’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti tanıma kararı almaya hazırlandığı yönündeki haberlerle ilgili üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Kudüs, Sayın Trump Müslümanların kırmızı çizgisidir. Filistin halkının yaraları kanamaya devam ederken, her gün hak ihlalleri, zulümler sürerken İsrail’e destek mahiyetinde böyle bir kararın alınması değil, uluslararası hukukun ihlali değil insanlık vicdanına vurulmuş ağır bir darbedir. İslam işbirliği teşkilatı dönem başkanı olarak bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa, hemen 5-10 gün içerisinde İslam işbirliği teşkilatı liderler zirvesini İstanbul’da toplayacağız. Ve sadece bununla da kalmayacağız. Çok daha önemli etkinliklerle tüm İslam dünyasını o zirvede hareketlendireceğiz. Zira sıradan bir olay değil bu olay.
“DİPLOMATİK İLİŞKİLERİMİZİ İSRAİL İLE KOPARMAYA KADAR GİDEBİLİR”
DEAŞ ile işi bitirdi bu mu kaldı? Şu anda Netanyahu İsrail’de iç hesaplaşmalarını bitiremiyor. Ve biz kesinlikle son ana kadar buradaki mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Kaldı ki bu bizim diplomatik ilişkilerimizi İsrail ile koparmaya kadar gidebilir. Amerika’daki bölgedeki sorunları daha derinleştirecek böyle bir adım atmaması konusunda buradan bir kez daha ikaz ediyoruz. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir adım atamazsınız.
“BU İDDİALARIN SİYASİ BİR FATURASI OLACAKSA, ONU KESECEK OLAN DA BİZİM MİLLETİMİZDİR”
Geldiğimiz şu noktadan itibaren her kim Amerika’daki davayı Türkiye’nin iç siyasetinde malzeme olarak kullanmaya kalkarsa, o da aynı ihanetin ortağı demektir. Amerika’daki mahkemede dile getirilen iddiaların değerlendirilmesini bizim yargımız yapmıştır, hükmünü de vermiştir. Bu iddiaların siyasi bir faturası olacaksa, onu kesecek olan da bizim milletimizdir. Meselenin görünüşteki sebebi olan İran ile ticaretimizde haklı olan taraf biziz. Kiminle ticaret yapacağımızın kararını biz veririz, başkaları değil.
Öncelikle Türkiye, tüm ülkeler için bağlayıcılığı olan BM kararlarına uymuştur. Öte yandan Türkiye-İran sınırı, Amerika’nın kuruluşundan çok önce belirlenmiştir. Tarihi süreç içinde bu ülkeyle pek çok anlaşmazlığımız, pek çok gerilimimiz olmuştur. Bugün de anlaştığımız, anlaşamadığımız konular vardır. Bu ülkenin halkıyla çok kadim ilişkilerimiz bulunuyor. İran ile ticaretimizin ana kalemini doğalgaz ithalatımız oluşturuyor. Hatta biz Amerika İran ile petrol ticaretimizle ilgili miktar azaltması yönünde ricada bulunduğunda onları da kırmadık, belli bir oranda da düşürdük. Buna karşılık bir çok ülke İran’dan petrol ithalatlarını neredeyse hiç azaltmadılar. Amerika’nın kendi önemli marka firmalarının bugün İran’da ürünleri var. Doğalgaz ise bizim hem sanayideki, hem konutlardaki yaygın kullanımı sebebiyle stratejik bir ürün.
“AMERİKA’NIN BİZE KARŞI BİR PLANI OLDUĞU ARTIK İYİCE ANLAŞILIYOR”
Netice olarak biz İran ile ilişkilerimizi sürdürürken mümkün olan noktalarda Amerika’nın taleplerini de dikkate aldık. Buna karşılık Amerika’dan aynı anlayışı göremediğimiz de belirtmek durumundayım. Amerika’nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor. Buna nereden geliyorsunuz? Nereden gelmeyeyim? Kuzey Suriye, en doğusundan al batıya doğru orada bir terör koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Kurulmakta olan üsler, işte geçenler de de söylemiştim. Yaklaşık 1300’dü TIR olarak, bu sayılar tırmandı tırmandı 2 binin 3 binin üzerine çıktı. Bu TIR’larla zırhlı taşıyıcılar, silah, mühimmat bu bölgeye geldi. Peki bu silahlar bu bölgeye niye gelir?
“YA İRAN, YA TÜRKİYE, SIKIYSA RUSYA”
Nerede kullanacak bu silahları Amerika? DEAŞ diye bir şey mi kaldı ortada? Suriye’ye karşı mı kullanacak? Irak’a karşı mı kullanacak? Yok. E kime karşı kullanacak? Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya. Şimdi ben doğruları söylemek zorundayım. Ben bunu Sayın Trump’ın kendisine de söyledim. Verdikleri neydi biliyor musun? “Bütün seri numaralarını belirledik, DEAŞ gidince silahları alacağız’ E silahlar hala geliyor, niye üslerin sayısı artıyor?
Kusura bakmasınlar, adım adım her şeyi takip ediyoruz. Biz de gereği neyse bunu yapmanın mecburiyeti içerisindeyiz.
“BİZ SADECE VE SADECE RABBİMİZİN HUZURUNDA EĞİLDİK”
Buradan milletime soruyorum. Bugün bize yapılan şantaja boyun eğip, ülkemizin anahtarlarını bunların taşeronları olan FETÖ’ye ya da CHP’ye mi teslime delim? Yoksa her zaman olduğu gibi mücadele yolunu mu seçelim? Bu soruyu gittiğim her yerde milletime soruyorum, soracağım. Beşer planında, biz hiçbir gücün önünde eğilmedik, eğilmeyiz. Biz sadece ve sadece rabbimizin huzurunda eğildik.
Unutmayın milletin kurduğu AK Parti’nin genel başkanı, ülkemizin halkın oylarıyla göreve gelmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bu sorunun cevabını gayet iyi biliyorum. Milletimiz meydanı Gezi’de sokakları ateşe veren vandallara bırakmadı. Milletimiz, çukur eylemlerinde teröristleri açtıkları o çukura gömdü. Çünkü milletimiz 15 Temmuz’da FETÖ ihanet çetesinin karşısına dikilip destan yazdı.
“HATTA BAZILARI SEVİNDİLER, ZİL TAKIP OYNAYANLAR OLDU”
Ve Batı vesaire, bunlar en az 3-4-5 gün 1 hafta geçtikten sonra bizi aramaya başladılar. Hiç umurlarında bile olmadı. Hatta bazıları sevindiler, zil takıp oynayanlar oldu. “Gittiler, gidiyorlar” dediler. Gayet iyi biliyorum ama onların o hayalleri 16 saat sürdü. 16 saat sonra her şey bitti. Bu millet o akşam, o tankların topların F-16’ların karşısına o yürekleriyle çıktı ve onları püskürttü.
Şimdi onlar nerede? Bir kısmı cezaevlerinde, bir kısmı yurtdışında. Ama biz buradayız, gazilerimizle buradayız, şehitlerimizle buradayız ama buradayız. Milletimiz yıllardır sandık başında siyasi ayaklarına her zaman dersini verdi. Bize verdiği destekle, küresel zulüm düzenine baş kaldırmamızı sağladı. 15 yıldır saldırılara eyvallah etmeyen milletimiz, şantaj sirkini de tertipçilerinin başına geçirecektir.
“BU MİLLET BUGÜNE KADAR KULA KUL OLMADI, BUNDAN SONRA DA KULA KUL OLMAYACAKTIR”
Türkiye asla, şu veya bu coğrafyanın, güç odağının kayıtsız şartsız tabiisi olamaz. Şunu da unutmayın, bu millet bugüne kadar kula kul olmadı, bundan sonra da kula kul olmayacaktır. Biz sadece Allah’a kul olduk, olmaya devam edeceğiz.
Elbette Türkiye bunların hepsiyle siyasi ekonomik insani ilişkiler kurar, işbirliği yapar. Ama Türkiye bunların hepsini de kapsayan, hepsinin de üzerinde olan müstakil tarihi geçmişi, müstakil ekonomik potansiyeli, müstakil hesabı kitabı olan bir ülkedir. Anlaşılan bizi bir kabile devleti gibi görenlere bu gerçeği zaman zaman hep birlikte anlatacağız. Türkiye’yi bu şekilde kabul edip eşit şartlarda ilişki kuranlara yüreğimizi sonuna kadar açarız.
Güvenlik güçlerimiz bölücü örgütün silahlı unsurlarını birer birer ortadan kaldırıyor. Geçtiğimiz bir hafta içerisinde 1000 terörist etkisiz hale getirildi. Üzerine üzerine gidiyoruz. Hep diyorum ya, bunların inlerine gireceğiz dedim ya, ve Tendürek’te de Gabar’da da Kandil’de de biz F-16 oluruz, helikopterlerimizle beraber oralara ineriz. Milletimizin huzuru için bu adımların hepsini attık atıyoruz. Şehitlerimize bu vesileyle Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize şifalar diliyorum.
TAŞERON DÜZENLEMESİ
Yaklaşık 900 bin çalışanlarımızı ilgilendiren, taşeron işçilerimizle ilgili düzenlemeye değinmek istiyorum. Kamudaki 450 bin ile belediyeler ve il özel idarelerdeki 400 bin işçimiz, çalıştıkları yerlerdeki iktisadi teşebbüslerinde istihdam edilecekler. 23 bin mevsimlik işçilerin halen en fazla 5 ay 29 gün olan çalışma süreleri de 9 ay 29 güne kadar çıkartılabilecek. Yine kamuda 4C statüsünde çalışan kardeşlerimiz de 4B kadrosuna alınıyor. Böylece kamuoyumuzda uzun zamandır tartışılan bu meseleyi çözmüş oluyoruz. Bu arada komisyonlar, taşeronlar ortadan kalkıyor. Belediyelerde de iktisadi teşekküllerinin görevlisi olarak devam ediyor.
HÜRRİYET