Uçak yolculukları hayatımızın önemli bir parçası haline geldi, ama beynimiz ve vücudumuz bu yolculuktan hala olumsuz etkileniyor. Londra’daki Gatwick Havalimanı’nın yaptırdığı bir araştırmaya göre, erkeklerin yüzde 15’i, kadınların ise yüzde 6’sı uçakta film seyrederken ağlama ihtimallerinin daha yüksek olduğunu söylüyor.
Bunun nedenleri konusunda çeşitli teoriler var: İnsanların sevdiklerini geride bırakması, yolculuk heyecanı, özlem vb. duygular nedeniyle yolcuların daha kolay ağladığı söyleniyor. Ama uçuşun buna neden olduğuna dair veriler var.
Yerden 10 km yukarıda, metal bir tüp içinde yolculuk yapmanın beynimizi, ruh halimizi ve duyularımızı etkilediğini, hatta kaşınmamıza bile neden olduğunu gösteriyor araştırmalar.
Alman Uçak Hekimliği Derneği başkanı ve Köln Üniversitesi’nde acil servis uzmanı Jochen Hinkelbein bu araştırmaları yapanlardan biri ve bu konuya ilginin arttığını söylüyor.
Kanda oksijen azalması
Uçakta hava basıncı 2,4 km yükseklikteki bir dağın tepesindeki gibidir. Nem oranı dünyanın en kurak bölgelerindeki kadarken, kabini 10 derecede tutacak şekilde hava pompalanır.
Hava basıncının düşüklüğü nedeniyle kandaki oksijen oranı yüzde 6-25 oranında azalır. Kanda oksijen azalmasına hipoksi denir. Hastanede böyle bir durumda oksijen takviyesi yapılır. Sağlıklı kişilerde bu durum pek soruna yol açmaz, ama yaşlıları ve nefes sorunu olanları olumsuz etkiler.
Oksijen azalması insanın net düşünme yeteneğini etkiler. 3,6 km yüksekte oksijen seviyesi daha da düştüğü için sağlıklı bireylerde bile hafızanın, hesaplama ve karar verme yeteneklerinin olumsuz etkilendiği görülür. Bu nedenle 3,8 km yüksekte pilotların oksijen maskesi takması zorunludur.
2,4 km yükseklikteki uçuşlarda da oksijen seviyesi nedeniyle algıda ve reflekste değişim olabilir. Ama Hinkelbein’a göre bu durum sağlıklı insanları etkilemez. Fakat grip veya başka bir nedenden dolayı zaten sorunu olan insanlarda algısal zayıflama daha belirgin olur.
Uçuş sırasında görülen hafif hipoksi beyinde daha belirgin başka etkilerde de bulunur. Oksijen azlığı insanı yorgun yapar.
Duyulara etkisi
Düşük basınç görmeyi de olumsuz etkiler. 1,5 km yükseklikte gece görüşü yüzde 5-10 azalır. Zira retinadaki gece görüşünü sağlayan fotoreseptör hücreleri oksijene büyük ihtiyaç duyar ve oksijen azaldığında iyi işlemez.
Ayrıca düşük basınç ve kuru hava tat alma duyumuzu da olumsuz etkiler. Tatlı ve tuzluyu algılayan duyargaların hassasiyeti yüzde 30 azalır.
Koku duyusu da aynı nedenle azaldığından yemekler daha tatsız gelir. Bu nedenle uçak yemeklerine ekstra tuz ve baharat katılır. Ayrıca kabindeki düşük basınç nedeniyle yolcular daha sık gaz çıkarır.
Üç saat boyunca kabinde bu koşullarda yolculuk etmek genel bir rahatsızlık ve huzursuzluğa da neden olur.
Ciltte kuruma
Kuru hava nedeniyle ciltte yüzde 37 oranında kuruma olabilir; uçakta kaşınmanın nedeni budur.
Düşük basınç ve kuru hava alkolün etkisini ve ertesi gün hissedilen ‘akşamdan kalma’ halini daha da belirgin kılar.
Uçağa binmekten tedirgin olanlar ise hipoksi nedeniyle daha fazla panik olabilir. Düşük basınç, gerginlik gibi negatif duyguların artmasına, insanların daha az cana yakın, daha düşük enerjili ve stresle daha zor başa çıkan bir hal almasına neden olabilir.
Ruh halinde değişim
İnsanların uçakta izledikleri filmlerde daha kolay ağlamasının bir nedeni de budur. Bazı araştırmalar ise vücuttaki su kaybının da ruh halinin değişmesine neden olabileceğini ortaya koyuyor.
Yükseklerde uçmanın insanları daha mutlu hissettirebileceğini iddia edenler de var. Uçuşun getirdiği sıkıntı, size ait bir ekran ve kulaklıkla kendi dünyanıza gömülmeniz ve rahatlamanız da gözyaşına neden olabilir deniyor.
Hinkelbein’in Köln Üniversitesi’nde yaptığı yeni bir araştırmaya göre, kabin koşullarında 30 dakika kalmanın bile kanda bağışıklık sistemiyle ilgili moleküllerin dengesini değiştiriyor. Yani düşük hava basıncı bağışıklık sisteminin işleyişinde değişime neden olabiliyor.
Bağışıklık sistemine etkisi
Hinkelbein, “İnsanlar seyahat ettiklerinde iklim değişikliği yüzünden hasta olduklarını sanıyordu. Ama bunun nedeni uçuş sırasında bağışıklık sisteminde yaşanan değişim olabilir. Bu konuda daha ayrıntılı araştırmaya ihtiyaç var” diyor.
Uçağa binmek bağışıklık sistemini etkileyerek vücudumuzu enfeksiyona daha açık hale getirebildiği gibi ruh halimizi de değiştirebilir. Zira bağışıklık sisteminin tetiklediği enflamasyon artışı ile depresyon arasında bağlantı olduğu sanılıyor.
Cambridge Üniversitesi’nden psikiyatrist Ed Bullmore’a göre, “Aşı sonucu oluşan bir enflamasyon ruhsal çöküntüye yol açıyor ve bunun etkisi 48 saat sürüyorsa 12 saatlik bir uçuşun da benzer etkisi olabilir.”
BBC TÜRKÇE