EĞİTİM: Okul korkusunu yenmenin yolları

Çocuğunuz okula gitmek istemiyor mu? İşte çocuğunuzun okul fobisini yenmesi için yapılması gerekenler. Pskiyatri Uzmanı Uz. Dr. Ufuk Çalışkan, okul korkusunun asıl temelinin anne-çocuk arasındaki bağlanma ve ayrılma ile alakalı olduğunu anlatıyor ve ailelere bu konuda tavsiyelerde bulunuyor.

ÇOCUK NEDEN OKUL KORKUSU YAŞAR?
Okul korkusunun, çocukların kurduğu bağlanma ilişkileri nedeni ile ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çocuğun bağlanma ilişkilerinin ilk nesnesi annesidir (ya da bakım veren kişidir). Anne ve çocuk arasındaki bağlanma örüntüsünün ve çocuğun bağlanma örüntüleri oluşturabilme kapasitesinin ne kadar sağlıklı olduğu, ilk resmi ayrılık olan okula başlama ile test edilir. Tabii ki çocuğun annesine bağlanmasının temel nedeni gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Ancak anne ile ilişkinin temeli sadece açlık susuzluk gibi gereksinimlerin karşılanması değildir. Bebeğin anneye bağlanmasının en önemli nedenlerinden birisi, annenin bebekteki kaygıyı azaltma ve rahatlatabilme yeteneğidir. Annenin bebeğin gereksinimlerini karşılayabilme derecesi ileriki dönemde bir birey olarak davranış kalıplarını oluşturma üzerinde oldukça önemli bir yere sahiptir.

EN BELİRGİN KORKU AYRILMA KORKUSUDUR
Erken çocukluk döneminde yani 2-7 yaş arasında, uyaranlara karşı nasıl tepki verileceği biçimlenmektedir. Güven duygusunu sağlayan anne gibi bakım verenlerden ayrı kalmaya tahammül etmeye başlar. İlişkide olduğu bireylerin iyi ve kötü yanlarının bulunduğunu öğrenerek nesne sürekliliği kazanmaya başlar. Oyunlarda hayal gücünün etkileri ortaya çıkar. Kendi davranışları ile dış dünya arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan kendisinin ve çevresinin duygusal ve soyut etkileşimlerini öğrenmeye başlar. Korku, kaçma, kaçınma kavram ve davranışları da bu dönem içerisinde öğrenilmektedir. Doğal olarak da bu dönemin en belirgin korkusu ayrılma korkusudur. Çocuğun gelişim sürecindeki olumsuzluklar nedeni ile oluşabilecek ayrılma korkusu, ilişkinin diğer bireyi olan annede de bulunmaktadır. Anne, çocuğun kendisinden ayrılmasından rahatsızlık duyar. Bunu açıkça ortaya koyamayacağı için dolaylı ve incelikli iletilerle çocuğa aktarır ve öğretir. Anne, çocuk okula gittiğinde bütün gün onu bekleyeceğini, bunu yaparken onu çok özleye-ceğini, birlikte ne kadar güzel zaman geçirdiklerini uzun uzun anlattıkça okula gitmeyi annesine ihanet etmekle eş anlamlı tutabilir ve okula gitmek istemeyebilir.

ÇOCUKLARIN % 5’İ OKUL KORKUSU YAŞIYOR
Çalışmalar, özellikle ilkokul döneminde olan çocukların %5’inin okul korkusu yüzünden okuldan geri kalmakta olduğunu göstermektedir. Okul korkusu geliştiren çocukların kişilik özellikleri incelendiğinde genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu ve aşırı onay bekleyen yapı ile karşılaşılmaktadır.

AİLENİN DİKKAT ETMESİ ÖNERİLEN HUSUSLAR NELERDİR?
Okul korkusu ile başetmekte temel davranış çocuğun olabildiğince çabuk okula devam etmesini sağlamaktır. Aile, çocuğun okula gitmesi konusunda tutarlı davranmalıdır. Okula devam etmek, kaygı oluşturan nedenlerden uzaklaşarak yeni bir bağlanma oluşmasını sağlayacak, korku nedeni ile yaşadığı belirtiler azalacaktır. Sonuçta okula gitmek normalleşecek ve memnuniyet verici bir durum haline gelecektir. Okula gitme zamanı gelince anne –babaların kendi kaygılarını yönetmesi gerekmektedir. Ailelerin, çocuklarının korku yaşayacağına dair endişeli düşünceleri duygu ve davranışlarına yansıyacaktır. Doğal olarakta çocuklarına da bulaştıracaklardır.

Aile üyeleri, çocuğun okula gideceği günü, sıradan bir gün gibi yaşamaları önemlidir. Çocukla korkusunu ve nedenlerini konuşmak, onun düşüncelerinin ve duygularının önemli olduğunu göstermek açısından önemlidir. Ancak sürekli korku konuşularak gündem haline dönüştürülmemeliidir. Doğrudan onu üzen bir şey olup olmadığı konuşulmalıdır. Yalnızca kendisini hasta hissettiğini ve okulda hoşuna gitmeyenlere ilişkin aklına hiç bir şey gelmediğini söyleyebilir. Yine de konuşmaya devam edip okul yaşamının farklı parçaları hakkında konuşmaya devam edilmelidir; örneğin arkadaşları, sınıf çalışması, oyun alanındaki etkinlikler, okul yemekleri, okul tuvaletleri ve öğretmeni gibi. Konuşma esnasındaki davranış değişikliklerini ayırt etmeye çalışılmalıdır. Örneğin belli bir arkadaşı hakkında artık hiç konuşmaması ya da öğretmeni ile ilgili yalnızca olumsuz yorumlar yapması gibi. Bu sizi sorun kaynağına götürebilir. Çocuğun sınıf öğretmeni, okuldaki gelişmine ilişkin en iyi bilgi kaynağıdır. Gerekli gördüğünüz yerde değişiklik yapın, sorun bazen kolaylıkla çözülebilir.

Aile üyeleri dışında da yakın ilişkiler kurabileceği insanların olması, kendine olan güveni ve kendisini güvende hissetmesi açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle özellikle akranları ile ilişki kurması desteklenmelidir. Öğretmene durumla ilgili bilgi verilmesi ve işbirliği yapılması süreci kolaylaştıracaktır. Ilkokul çağın-daki çocukların eğitiminde en temel öge, öğretmen ile çocuk arasındaki ilişkidir. Bu ilişkinin kalitesi ve yapısı, çocuğun okul ve arkadaşlarına karşı gösterdiği tepkiyi, başarısını ve gelişimini etkiler. Öğretmen ise çocuğun kaygısının kaynağının okulla bağlantılı olmadığını anlamalı ve bu kaygının doğru ele alınması konusunda işbirliği yapabilmelidir. Öğretmenin tutumu çocuğun okulu sevmesi, kendini güvende hissetmesi yönünde olursa sorun çok daha çabuk çözülebilir. Bir yandan çocuğun okula gitmesi desteklenirken, bir yandan da aile içi ilişkiler ve iletişimlerdeki bozuk yanlar ve bu korkuya yol açan nedenler, çocuk ve aile birlikte ele alınarak çözümlenmeye çalışılır. Çocuk öncelikli olarak huzurlu bir ev ortamına ihtiyaç duyar. Sağlıklı gelişim ve eğitim ancak böyle bir ortamda olanaklıdır. Bağımlı olduğu ebeveyn yerine diğer ebeveynin okula götürmesi ya da okul servisi ile gitmesinin sağlanması da çözüm için uygun olabilir.

PSİKOLOG YA DA PSİKİYATRİST TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Aslında okul korkusu olan her çocuğun psikolog ya da psikiyatrist tarafından değerlendirilmesi uygun olur. Bahsettiğimiz önerilerin uygulanmasına rağmen okul korkusunun devam ettiği durumlarda psikolog ya da psikiyatrist değerlendirilmesi elzem hale gelir. Okul korkusu, psikiyatrik hastalıklar açısından, en çok anksiyete bozuklukları, özgül fobi, yaygın anksiyete bozuklukları, sosyal fobi, majör depresyon ve uyum bozukluğu tanıları ile ilişkilidir. Yaş ile ilişkili olarak tanılarda bir farklılaşma olmakta ilkokul çocuklarında daha çok anksiyete bozuklukları, 12 yaşının üzerinde ise sosyal fobi ve diğer fobilerin olduğu gözlenmektedir. Psikiyatrik tanı konulan çocukların tedavilerinin hem annelerinin hem de babalarının da tedavi içerisinde olması daha iyi sonuçlar vermektedir. Kendilerinde rahatsızlık olan anne babaların bireysel tedavilerinin yanında çocuklarının tedavisinde de etkin rol oynayabilmeleri için kaygı ile baş etme becerilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. T edavi yöntemleri olarak, aile terapileri, bireysel terapiler ve psikofarmakolojik yöntemler ile süreç yönetilmektedir. Tedavi yöntemlerinin kombinasyonu en iyi sonucu vermektedir. Sonuç olarak, okul korkusu çocuk, aile, ruh sağlığı uzmanları ve okul çalışanlarının işbirliği içerisinde çözülebilecek bir sorundur.

HÜRRİYET AİLE