Ağustos ayı insanlık ayıplarının en unutulmazlarından birini saklar bağrında. Japonya’nın doğal güzelliklerle bezeli şirin kenti Hiroşima 6 Ağustos 1945’de ilk kez bir nükleer bomba saldırısına uğradı. Saldırı sonrası bütünüyle harabeye dönen kentte binlerce kişi hayatını kaybetti. Bölgeye yayılan radyasyondan etkilenen çocuk, genç, yaşlı pek çok Hiroşima sakini de ömür boyu sürecek hastalıklarla,sakatlıklarla boğuşmak zorunda kaldı. 1945 yılında 2. Dünya Savaşı’nın sonuna gelinmişti. Güç günler geçiren ve teslim olma aşamasına gelen Japon ulusunu Hiroşima’nın ardından yeni bir felaket beklemekteydi. Atom bombasının bulunuşuyla kendilerini nükleer gücün sarhoşluğundan kurtaramayan dönemin Amerikan Başkanı ve Pentagon 9 Ağustos 1945’ de bu kez bir başka Japonya kenti, Nagazaki’yi yerle bir etti. Atom bombası insanlığın yararına kullanılacak denilmişti oysa kötü ellerde insanlığın kabusu oldu. Uzun yıllara yayılan radyasyonun insanlar, hayvanlar, bitkiler, denizler ve akarsulara verdiği korkunç zarara karşı günümüzde de bilim insanları insanlığı nükleer tehlikelere karşı uyarmaya devam ediyorlar. Japonya her yıl Hiroşima ve Nagazaki’de düzenlediği törenlerde, üzerlerinde denenen ilk nükleer bomba “atom”un kurbanlarını anıyor. Bütün dünyaya insanlık için barış mesajları gönderiyor. İnsanlığın Guarnika’lardan, Auschwiz’lerden, Hiroşima ve Nagazaki’lerden ibret almasını, ders çıkarmalarını istiyor.
Döneminde Hiroşima saldırısı uluslararası alanda büyük tepkilere yol açsa da kimi tarih yazarları ve siyasetçiler insanı odağa almayan yazıları, konuşmalarıyla ABD Başkanına ve Pentagon’a övgüler yağdırdılar. Atom bombasını 2. Dünya savaşına son veren yumruk nitelemelerinde bulundular. Ne hazindir ki 400 bini aşkın insanın ölümünden kılı bile kıpırdamayan Amerika Başkanı Hiroşima’nın atom bombası ile yerle bir edildiğini öğrendiği an oval ofisinde şampanya patlatarak kutlama yapıyordu. Hiroşima güzel sanatların pek çok dalında halklarla buluşturuldu. Belgeseller, sinema filmleri yapıldı. Hiroşima üzerine dünyanın seçkin şairleri, dizelerini miras bıraktı. Ne var ki giderek yozlaşan çağımızda medya Hiroşima gibi olaylara yer ayırmak şöyle dursun değinmiyor bile…
Ülkemizin yüz akı şairlerinden Can Yücel’i 12 Ağustos 1999’da Datça’da yitirmiştik. Bu yazıyı da Can Yücel ustanın dizeleriyle bitirmek istedim.
“Uyumayan Umut”
Uyumayan bir yatak…
İçinde uyuyanlarından
önce
Tut ki uyandı bulut…
Ve sonra Koynunda
uyuyanlar
Çiftleşmeye başlamışlar,
Havalarda oluşan
bebek
Düşün artık ne
Kadar
Tayyareci olacak ki.
Büyüyünce atmaz
diğ’mi bu çocuk.
Şiirlerin üstüne
atom bombalarını.