18. yüzyılda Floransa’da yapılan ve birçok iç organın sergilendiği anatomik balmumu heykeller ne anlatıyor? Gül ağacı ve Venedik camından yapılma orijinal sandıklar içinde çok sayıda balmumu heykel birçok kentte tıp müzelerinde sergileniyor.
Bu heykellerin en ünlülerinden biri Anatomik Venüs adıyla anılıyor. 1784-88 yılları arasında Floransa’da La Specola atölyesinde yapılan heykel, Viyana’daki Josephinum Tıp Müzesi’nde sergileniyor.
Anatomical Venus adlı kitabında Joanna Ebenstein bu heykellere ve onların zaman içinde insanlar üzerinde bıraktığı farklı etkilere değiniyor.
1780-82 yılları arasında Clemente Susini tarafından yapılan orijinal anatomik Venüs ‘Medici Venus’ adıyla Floransa’daki La Specola bilim müzesinde yer alıyor.
Gerçek insan boyutunda yapılan, insan saçı kullanılan ve birçok anatomik tabakaya ayrılmış heykelleri Ebenstein şöyle anlatıyor:
“Cam sandıklar içinde hafif tebessümlerini ve esrik bakışlarını görüyorsunuz. Birinin sarı saçları örülmüş, diğeri güvelerin yediği saten yastıkta yatarken gövdesinin bir kısmı dilimlenip saçılmış, bir diğeri ise altın rengi bir taç veya ipek kurdele takmış…”
Londra’daki Madam Tussauds müzesinde sergilenen balmumu heykellerden çok farklı bunlar. Kameralara gülümseyen ünlüler veya siyasetçiler değil onlar. İnsanda ilgi uyandırdıkları gibi, ameliyat masasında kalmış halleriyle itici bir duygu da yaratıyorlar.
Ebenstein, bir zamanlar ideal kadın güzelliğini ve vücudun iç işleyişini anlatmak için kullanılan bu nesnelerin bugün cezbedici bulunmayabileceğini belirtiyor.
40 parçadan oluşan bu anatomik Venüs, Montpellier Üniversitesi’ndeki Pierre Spitzner’in 19. yüzyıl koleksiyonundan.
Ebenstein, bu heykellere bakarken onların bugün neden tuhaf geldiğini anlamaya çalıştığını söylüyor. Bu heykel Viyana Tıp Fakültesi’ndeki Josephinum Tıp Tarihi Müzesi’nde yer alıyor.
Floransa’daki La Specola, 1765’te Toskana Dükü olan 2. Leopold tarafından kuruluyor. Katolik kilisesinin akıl dışı yaklaşımlarına karşı, doğa yasaları ve deneysel gözlem yoluyla Floransalıları eğitmeyi amaçlıyor.
Ebenstein’a göre, Medici Venus Aydınlanma çağının değerlerini ifade ediyor. Clemente Susini, Bologna Müzesi için de 1782’de Venerina (Küçük Venüs) adlı bu balmumu heykeli üretmiş.
Rönesans ressamları insan vücudunu gerçeğe en yakın biçimde resmetmek amacıyla kadavraları kesip resimlerini yaparmış. Leonardo da Vinci’nin de bu amaçla 100’den fazla ceset kestiği söyleniyor. Ebenstein, sanat ile bilim, din ile tıp arasındaki mevcut ayrımın o zamanlar olmadığını belirtiyor.
Venüs’ün tıp eğitimi gören doktorlar için yapıldığı sanısının yanlış olduğuna inanıyor Ebenstein. Yüzen Melek adlı bu balmumu heykel 1746’da Gautier d’Agoty tarafından yapılmış.
Bu heykellerin bu kadar gerçekçi olması için yakındaki bir hastaneden çıkan cesetler model olarak kullanılmış. Sadece anatomik değil birer sanat eseri görünümündeler aynı zamanda.
‘Uyuyan Güzel’ adlı 1925 yapımı bu heykel, 1767’de İsviçreli doktor Philippe Curtis tarafından yapılan orijinalin replikası.
Ebenstein, heykellerin cinsel çağrışımlar uyandırdığı iddialarına katılmadığını söylüyor.
“Bazı feministler bunlara bakarak refleksi bir tepki gösteriyor. Oysa o zamanlar herhangi bir fetiş unsuru yoktu. Tersine bunlar dini heykel geleneğine göre yapılmıştı.”
Bu tür yorumlarla kendi kültürel önyargılarımızı gösterdiğimizi ifade eden Ebenstein, bugün Venüs’ün yüzünde okuduğumuz ertoik ifadenin o dönem bu şekilde anlaşılmadığını, tersine aynı ifadeye kiliselerdeki aziz heykellerinin yüzünde rastlandığını söylüyor.
“Bir yanda bilim ve tıp, diğer yanda din olmak üzere, insanın evrendeki yeri, yaşamın anlamı, bilinç, beden, ölüm ve hastalıkla baş etme sorunlarını ele alan iki farklı felsefe söz konusu. İşte Venüs meşalenin bir elden diğerine geçmekte olduğu anı temsil ediyor.”
Ancak bu geçiş süreci oldukça uzun sürüyor.
“Dünyaya bu şekilde yaklaşım sandığımızdan daha uzun sürüyor. Eski tıp atlaslarına baktığınızda da bunu görürsünüz… O zamanlar tıbbi resimler sadece diyagramlar şeklinde değildi, insanın doğadaki yeri, yaşamın ve ölümün özellikleri ve Tanrı ile de ilgiliydi. 1858’de Gray’s Anatomy’nin yayınlanmasıyla ölü bedenin ne şekilde doğru sergileneceğine dair anlayış büyük ölçüde değişti.”
1930’larda Dresden’de Rudolph Pohl’un yaptığı bu Venüs, Münih’te Münchner Devlet Müzesi’nde sergileniyor.
Ebenstein, Spitzner Anatomik Venüs gibi heykellere karşı gösterdiğimiz tepkilerin kendi gizli kültürel inançlarımıza dair bilgi verdiğine inanıyor. “Bazıları onu korkunç buluyor… Oysa bu tiksinti duygusunun bugünkü düşüncelerimizle ilgili olduğunu, heykeli yapanların niyetini yansıtmadığını anlamak lazım…
“Hepimiz bir bedene sahibiz ve onun hakkında düşünür, korkar ve merak duyarız.”
BBC Türkçe