CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun yürüyüşü devam ediyor. Yürüyüşün adı ‘’adalet’’ ama bu eylem bana adaletten çok, İstanbul kuşatma altında yanarken, Bizans papazlarının meleklerin cinsiyetini tartıştığı o rivayeti anımsatıyor.
ACABA SORUN SADECE
ADALET Mİ?..
Adalet, elbette mülkün yani devletin temeli ve çağdaş toplum yapısının olmazsa olmazı. Ama emperyallerin bekamızı tehdit ederek bölgemize tekrar musallat olduğu şu kritik günlerde en büyük sorunumuz sadece adalet midir?
ABD, PKK’nın Suriye kolu YPG’yi ağır silahlarla donatırken ve bu silahların günü gelince bize karşı da kullanılacağı belliyken, ana muhalefet partisinin bütün bu hayati gelişmelere gözünü kapatıp terör uzantıları ile ‘’adalet’’ adına da olsa ittifak kurması çok mu adil olmuştur?
FETÖ’cü hainler ordumuzu iğdiş edip, ulusalcı/milliyetçi aydın ve subayları Silivri’ye tıkarken CHP yöneticilerinin bir türlü aklına gelmeyen adalet, bunların imamları ile terör işbirlikçileri adalet önünde hesap vermeye başlayınca mı geldi?
HALK İNANDIĞI İNSANLARIN PEŞİNDEN GİDİYOR
Artık halktan umudunu kesmiş görünen bu ‘’Yeni CHP’’, gardırop Atatürkçüleri’nin, yabancı medya ajanlarının, liboş ve HDP’lilerin gazı ile turuncu bir devrim peşindeymiş gibi…
Ama bu gibi beklentilerin CHP tabanında karşılığı yok. Halk inandığı insanların peşinden gidiyor. Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin de inandırıcı olabilmesi için, Batı’nın şefaatini bekleyerek yollarda yürümeye başlamadan önce, kurucusunun çizgisinde yürümeyi öğrenmesi lazımdı.
SON ÇEYREKTEN DE
ÖNCE Mİ?
Bugün ikameci büyüme kabiliyetini büyük ölçüde yitiren Türk ekonomisi, ancak kredi musluklarını açıp tüketime gaz vererek dönebiliyor. Sürdürülebilir değildir. Bu itelemenin cari açığa yaptığı olumsuz etkiyi ikinci yarıda hissetmeye başlayacağız.
Aynı zaman dilimi içerisinde (ben son çeyrekte diyordum ama Yellen daha önce de olabilecek gibi konuştu) FED de dev bilançosunu küçültmeye başlayacak. Bunun fiyatlaması da doğal olarak biraz daha önce başlayacak. Takip edenler biliyor; bu riske bir süredir dikkat çekiyordum.
İlaveten, FED’in politika faizini bu yıl 2 kez daha (Eylül ve Aralık) artırma ihtimali de masadan kalkmış değil. Ama Kredi Garanti Fonu, bankaları rahatlatarak büyüme hızını da bir hayli yukarı çektiği için bu risk şimdilik büyük ölçüde kompanse ediliyor.
ABD Başkanı Trump’ın söylediklerini yapamayacağının anlaşılması ve Avrupa’daki Macron etkisi de risk iştahını yeniden açarak küresel büyümeye, oradan da bize olumlu katkıda bulunuyor.
Goldman Sachs bu nedenle dolar/TL’nin sene sonu seviyesi için 3.40 gibi bir tahmin verdi. Bense hala Merkez Bankamızın bu süreçte görünümü kurtarmak adına büyümeyi ve reel sektörü zorlayacak şekilde bir faiz artışına gitmeyeceğine inanmak istiyorum. Bu nedenle kurun biraz daha yüksek bir seviyede kapanış yapacağını düşünenlerin tarafındayım.
Küreselcilerin iddiasının tersine, Türk ekonomisi için daha sıhhatli olan da; bundan sonraki süreçte reel faizin daha düşük ve kurun biraz daha yüksek bir noktada seyretmesidir. Kurun enflasyon geçirgenliği bahane edilerek büyüme frenlenmemeli ama dar gelirliler de enflasyona ezdirilmemelidir.