Evet, ne yazık ki halen şehit haberleri geliyor bölgeden… Hani şu kurşun seslerinin dinmediği, kaosun bitmediği ve huzursuzluğun bir türlü bitirilemediği o bölgeden!..
Ancak yine o bölgeden yansıyanlar da gösteriyor ki, tam 33 yıl sonra Güneydoğu’da işler tamamen tersine dönmeye başladı…
PKK’nın terör eylemlerine başladığı 1984 yılından bu yana geçen süreçte, ülkeye kan kusturan tablo ne yazık ki içler acısı; en az 20 bin şehit, sakat kalan binlerce güvenlik görevlisi ve yurttaş…
Yıkılan kentler, kahrolan milyonlarca insan ve terörle mücadele için harcanan milyarlarca lira… En önemlisi de dağılan yuvalar, babasız-anasız kalan çocuklar, umutları tüketilen on binler!..
Bölgeden gelen haberlere bakılırsa, son 33 yılda 40 binden fazla teröristin etkisiz hale getirilmesinden sonra örgütün safları iyice dağılmaya başladı…
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil terör yorgunu haline getirilen Güneydoğu’da… Tablo 33 yıl öncesinin neredeyse tam tersi gibi…
Kürt yurttaşları bıktıran, bölgeyi yaşanmaz hale getiren, sosyo-ekonomik sorunları kangrenleştiren kepenk kapatma baskıları, şehirleri savaş alanına çeviren “intifada-başkaldırı” eylemleri ve şehir merkezlerini çatışma alanları haline getiren “hendek” kazma olaylarına rastlanmıyor artık…
Yani o gaflet, dalalet ve hatta hıyanet süreci şimdilik önemli ölçüde bitmiş gibi görünüyor… Bölge insanı yaşananları dikkatle izliyor…
Terörle mücadele yoğunlaşsa da, Güneydoğu’dan gelen vahim haberler arasında halen “şehit”lerle ilgili yürek dağlayan ancak kamuoyunun artık pek ilgilenmediği olaylar da var…
Ancak “açılım”ın ardından beklenen huzur 1.5 yıl önce hendeğe düşürülünce, PKK son 1.5 yılda öylesine kuşatıldı ki, örgüt tarihinin en büyük erozyonunu da yaşamaya devam ediyor…
Çünkü Güneydoğu’da; Lice’den Hakkari’ye, Diyarbakır’dan Mardin’e kadar terörle mücadele tarihinin en büyük operasyonları sürdürülüyor… Hem de binlerce asker, polis ve korucu tarafından…
PKK sığınakları, vadileri, mağaraları, mühimmat depolarını, silahlarını ve de tam anlamıyla hareket alanlarını kaybediyor ve örgüt artık Irak-İran sınırındaki alanlara kaçmak zorunda kalıyor…
“DENETİM”DEKİ KATO!..
Son 30 yılda rastlanmayan dehşet verici, ürkütücü ve aynı zamanda çok düşündürücü bir bilançodur bu; Binlerce silah, yüzbinlerce mermi, tonlarca patlayıcı ve ne yazık ki terörü de besleyen binlerce kilo uyuşturucu…
Örgütün askeri ve milis yapısının çok ağır biçimde darbe alması ve terör gruplarının hareket kabiliyetini iyice yitirmesi ise unutulmamalı…
Güneydoğu son 8 ayda ele geçirilen silah ve mühimmatın bir orduyu donatabileceğine, hatta mühimmatın koca bir kenti yok edebilecek kapasitede olduğuna boşuna dikkat çekmedik dün!..
İşte dün medyaya yansıyan bir haber de ürkütücü olduğu kadar da şaşırtıcı…
Haberin düşündürücü ve şoke edici vurgusunu sonraya bırakalım ve halen operasyonların sürdüğü çok önemli bir bölgeye bakalım;
PKK’nın neredeyse ana karargahlarından, yıllar boyu geçiş ve barınma bölgesi haline getirdiği neredeyse bir kurtarılmış bölge orası!..
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde bulunan Kato Dağı kırsalında terör örgütü PKK’ya yönelik 28 gün önce başlatılan operasyonda toplamda 43 mağara tespit edilmiş…
Uzun yıllar yüzlerce militanın barındığı bu devasa mağaralara inen güvenlik güçleri çok sayıda mühimmat ve yaşam malzemesi de ele geçirmiş…
Bölgede tespit edilen mağaralar, mayın ve patlayıcı aramaları yapıldıktan sonra Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından iş makineleriyle kapatılmış… PKK yok artık oralarda…
KAHREDİCİ PARADOKS…
Kato Dağı ile ilgili haberin buraya kadarki bölümü klasik hale gelmiş bir terör operasyonunu anlatıyor… Peki,operasyon haberinin devamındaki şu sarsıcı ve çok düşündürücü satırlara ne demeli;
“Türkiye ile Irak sınırında bulunan Kato Dağı’nda başlatılan büyük operasyonda teröristler tarafından kullanılan sığınak, barınak ve mağaralar teker teker imha edilirken, Mehmetçik bölgeyi tamamen “kontrol”üne geçirdi. Kato Dağı zirvesine Türk Bayrağı çekildi. Terörün belini kıran Mehmetçik dağın zirvesinde Türk Bayrağını dalgalandırdıktan sonra temizlik çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.”
“Bölgeyi kontrol altına almak ve dağa bayrak asmak” şeklindeki satırlar aslında ne kadar da şaşırtıcı değil mi?..
Yalnızca bir paradoksa dikkat çekmiyor bu satırlar, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında koca bir dağ ve çevresinin 30 yıl boyunca terör ve şiddet dayatılarak adeta “işgal” edilmiş olabilmesine de kahredici vurgularyapıyor…
30 yıl boyunca binlerce militanın saklandığı, teröristlerin barınırken kırsala ve kentlere inerek eylem yaptığı Kato gibi çok önemli bir coğrafyanın PKK’dan temizlenmesi ülkenin huzuru için elbette çok önemli…
Ancak bu saptamanın ardında, “işte asıl mesele” diyebileceğimiz kahredici soruya ne demeli; “Dünyanın neresinde, kendi yurttaşlarının yaşadığı ve kendi sınırlarındaki dağlara, kendi bayrağını tam 30 yıl sonra asabilen bir ülke vardır acaba?..”
Son söz; 33 yıllık terör süreci ve ardından yaşanan gaflet de göz önünde bulundurularak kim yanıtlayacak bu çok vahim soruyu?..