Türk Futbolu’nun gelmiş geçmiş en iyi sol beki olan Baba Hüsnü Savman, geçen asrın adamıydı. Kendisinde o zamanın gençliğinde bulunan tarife sığmaz bir efendilik, beceriklilik ve kendine güvenme karakteri vardı. O renklerine tek kelimeyle aşıktı. Bu aşkı duydu, bu aşkı yaşadı ve bu aşkla öldü. Hüsnü vefanın, arkadaşlığın bir sembolüdür. Hele insanlığı, Beşiktaş severliği hiçbir şeyle ölçülemez. O’nu 50 lira aldığı yıllarda, 250 lirayla Ankara’ya davet ettiklerinde bu cazip teklifi kabul etmemiş ve “Ben Beşiktaş havasını almadıkça yaşayamam” demişti.
Beşiktaş’ın 1924 yılındaki “resmi” ilk Şampiyon Takım Kadrosu, çeşitli nedenler yüzünden dağılmıştı. Bu yüzden Siyah-Beyazlı takımın yeniden yapılanması söz konusuydu. Genel Kaptan Şeref Bey, gençleştirmeye başladığı yeni kadroda, “lokomotif” görevini üstlenecek bir oyuncu arayışı içine girmişti. Ne derecede bilinçli hareket edilirse edilsin, bu çapta lider bir oyuncuya rastlamak biraz da tesadüflere bağlıydı. Nitekim Beşiktaş’ın 1927’deki Balıkesir turnesinde İdman Yurdu’yla oynanan maçta, Şeref Bey uzun zamandır göklerde aradığı yıldızını, yerde (Balıkesir’de) bulmuştu.
Adı Hüsnü Savman’dı bu müthiş yeteneğin… Spor dünyamız O’nu öncelikle “Beşiktaşlı Hüsnü” olarak tanımış, zaman ilerledikçe aşırı derecede sevmiş, hümanist davranışlarından, “babacan” karakterinden de etkilenerek kendisini “Baba Hüsnü” diye anmaya başlamıştı. Aynı zamanda 18 Nisan 1928 günü Zagrep Gradianski Stadı’nda Yugoslavya ile oynanan milli maçta, Ay-Yıldızlı formayla sol bek oynayarak Beşiktaş’ın milli olan ilk futbolcusu sıfatını da o kazanmıştır.
Sıradışı konuma gelmesinin birçok nedeni vardı. Atletizm yapıyor, güreşiyor, boks için ringe çıkıyor ve adelelerini geliştirmek için de aletli jimnastik yapmayı ihmal etmiyordu. 100 metreyi 12 saniyede kat etmesi, hava toplarında yay gibi süzülerek rakiplerinden evvel topa müdahale etmesi, zamanlaması, top tekniği ve oyun zekası futbolun yanı sıra yaptığı diğer sporlarla elde ettiği meziyetlerdi.
Hüsnü Savman’dan sonra 1930 yılında, Şeref Görkey de katılmıştı Beşiktaş’a. 1931’de ise yine Şeref Bey’in atağı ile Hakkı Yeten’i bağlamıştı Siyah-Beyazlı renklere. Feviz Umam, Tereyağ Nuri, Hayati Ozgan, Nazım Ömer ve Eşref Bilgiç gibi 30’lu yılların diğer yetenekleriyle çok kısa zamanda kaynaşan”Hüsnü-Hakkı-Şeref” şeytan üçgeni rakiplerine korku salıyordu. Baba Hüsnü’lü Kara Kartal, 1938-39, 1939-40, 1940-41, 1941-42, 1942-43 sezonlarında da İstanbul Ligi’nin zirvesindeydi devamlı olarak. Üst üste tam 5 yıl Lig Şampiyonu olan kadronun lokomotifiydi.
Hüsnü Savman, 1927 ile 1943 yılları arasına sığan 16 yıl devamınca Beşiktaş formasıyla 294 maç oynadı ve 42 de gol attı rakip kalelere. Birçok tatlı-acı olaylarla dolu spor yaşamını, 6 Lig Şampiyonluğu, 1’er Türkiye ile Milli Küme Birincilikleri ve 4 de şilt ve Kupa Şampiyonluklarıyla süsledi.
Kabri Beşiktaş Camiası için bir aile kabristanı niteliği taşıyan “Yahya Efendi Dergahı” olarak da bilinen Çırağan’dadır. Kendisini Beşiktaş’a kazandıran Şeref Bey ile aynı kabristanda karşılıklı yatmaktadırlar. Dünya döndükçe, Beşiktaş varoldukça ismi her zaman yaşayacaktır.
Kaynak : Vala Somalı, Beşiktaş Dergisi / 60. Sayı
Beşiktaş JK