Başbakan Binali Yıldırım STK’lar ile İzmir’de buluştu. Darbe gecesi ile ilgili çarpışı açıklamalarda bulundu.”O gün diyorum ki arkadaş insanların üzerine bomba yağdırıyor şu uçaklar, uçak kaldırın, bunları uzaklaştırın. Ne dese beğenirsiniz, ‘Efendim yazılı emir gerekir’. Ben sana sabah yazılı izini gösteririm dedim. Şimdi yazılı izin orada, bol bol hatırasını yazsın.” dedi
Başbakan Binali Yıldırım, “Onurumuza, bayrağımıza, milletimize, ülkemize çok düşkünüz. Bu bizim özelliğimiz. Avrupa’da yaşananları hatırlayın, bakın orada bakanımızı durdurdular, milletvekillerimizi durdurdular, kampanya yapılmasını engellediler, toplantılarını engellediler, atlarıyla itleriyle üzerlerine gittiler. Bizim vatandaşımız ne yaptı, inadına gitti sandıkları doldurdu, cevabını sandıkta verdi. Onların hiçbir engeli gönüllerindeki bayrak sevdasını, Türkiye sevdasını yok edemedi, korkutamadı. Bu kadar açık ve net.” dedi.
Yıldırım, AK Parti İzmir İl Başkanlığınca düzenlenen Sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin, demokratik hayatın vazgeçilmez kurumları olduğuna dikkati çeken Yıldırım, “Seçim oluyor, partiler kazanıyor, hükumetler kuruluyor, sivil toplum kuruluşlarına, derneklere, vakıflara ne lüzum var” diye düşünenlerin olduğunu ancak gelişmiş demokrasilerde toplumun bütün kesimlerinin, bütün paydaşlarının memleketin temel sorunlarına, konularına duyarlı olmasının ve ülkeyi yönetenlere gerekli önerilerde, uyarılarda bulunmasının büyük önem taşıdığını belirtti.
Sivil toplum kuruluşlarının toplumun kalbi, vicdanı olduğuna işaret eden Yıldırım, bu kuruluşların aidiyet duygusunu, memleket sevgisini, milliyet sevgisini diri tutmak için çalıştığını kaydetti.
İzmir’in hem Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı hem de Anadolu’nun bir özeti olduğunu belirten Yıldırım, çocuklara, gençlere daha güzel bir dünya, daha iyi bir gelecek için bir araya geldiklerini vurguladı.
Bir insanın doğduğu, büyüdüğü, havasını teneffüs ettiği, bütün hatıralarının olduğu bir yeri kolay kolay bırakıp başka bir yere gitmeyeceğini ifade eden Yıldırım, “Ama şartlar insanı mecbur tutuyor. Hepimiz farklı farklı yerlerde doğduk. Ben Erzincan’da doğdum ama şartlar bizi batıya doğru göçe, batıya doğru seyahate zorladı. Kimimiz Almanya’ya gittik, kimimiz Avustralya’ya kadar gittik. Dünyanın her tarafında vatandaşlarımız, kardeşlerimiz var ama nerede olursa olsun onların beyinlerinin yarısı bu memlekettedir. Türkiye, bayrak sevdasıyla orada yaşamaya, heyecanlarını diri tutmaya çalışıyorlar. Bu her millette yok.” dedi.
“Aidiyet duygusu, milliyet duygusu, vatanseverlik bize mahsus bir şey, çünkü biz Türk toplumu, Türkiye olarak tarihin hiçbir döneminde başka bir ülkenin esareti altına girmemişiz” diye konuşan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Onurumuza, bayrağımıza, milletimize, ülkemize çok düşkünüz. Bu bizim özelliğimiz. Avrupa’da yaşananları hatırlayın, bakın orada bakanımızı durdurdular, milletvekillerimizi durdurdular, kampanya yapılmasını engellediler, toplantılarını engellediler, atlarıyla itleriyle üzerlerine gittiler. Bizim vatandaşımız ne yaptı? İnadına gitti sandıkları doldurdu, cevabını sandıkta verdi. Onların hiçbir engeli gönüllerindeki bayrak sevdasını, Türkiye sevdasını yok edemedi, korkutamadı. Bu kadar açık ve net.”
Yıldırım, İzmir’in diğer batı illerinden farkının bulunduğunu İzmir’e gelenlerin 1,5- 2 sene içinde İzmirli olduğunu, İzmirlilik bilincinin, şuurunun çok çabuk geliştiğini ifade etti.
Almanya’ya, İsveç’e gidenlerin asimile olmamak için kimliğini muhafaza ettiğini söyleyen Yıldırım, “O anlaşılabilir ama Türkiye içinde de bazı illerde bu olmuyor. Gittiği yerde memleketinin kimliğini, özelliğini korumaya çalışıyor. Bulunduğu şehrin kendini yok edeceğini düşünüyor. İzmir’in farklı özelliği de İzmir’e güç katıyor. Siz İzmir’in değerine değer katıyorsunuz. Bizleri güçlü kılan kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi bilmemizdir. Bütün vatandaşlarımızı birbirine bağlayan ortak değerlerimizdir, ortak kültürümüzdür, ortak vatan sevgimizdir, millet sevgimizdir. Farklılıklarımız asla bizi ayrıştıran şeyler değil, bizi birbirimize daha fazla bağlayan zenginliklerimizdir. Zeybek de halay da horon da bizimdir.” diye konuştu.
Yıldırım, Türkiye’yi ayrıştırmak isteyenlere karşı uyanık olmak gerektiğine dikkati çekerek, “Başka Türkiye yok, başka vatanımız yok, bu vatanda bu bayrak altında güçlenerek yolumuza devam edeceğiz. Bu topraklar üzerinde hesabı kitabı olanlara asla fırsat vermeyeceğiz. Edirne’den Kars’a, Urfa’dan Sinop’a, Hakkari’den İzmir’e uzanan verimli topraklarıyla, zengin kaynaklarıyla önemli bir coğrafyadayız.” dedi.
Türkiye’nin petrolü, doğalgazı olmadığını anımsatan Yıldırım, “Öyle bir stratejik konumumuz, öyle bir insan potansiyelimiz var ki bunlar o doğal kaynaklardan daha kıymetli. Onlar gelip geçer rezervler tükenir, depo biter ondan sonra ne yapacağını bilemezsin ama coğrafi konumumuz, insan yapımız, genç nüfusumuz bizim en büyük zenginliğimizdir, en büyük kaynağımızdır.” ifadelerini kullandı.
Küresel sistemin, kapitalist ekonomik bakış açısının insanı ihmal ettiğini, insanı üretim aracı, finansman aracı olarak gördüğünü vurgulayan Yıldırım, bunu görerek 15 yıl önce “insanı yücelt ki devlet yüceltsin, insanı yaşat ki devlet yaşasın” prensibiyle yola çıktıklarını ifade etti.
Güneydoğu’da, Doğu’da sorunlar yaşandığını, herkesin “bir fırsat verelim, barışa, çözüme” dediğini ve bunun verildiğini hatırlatan Yıldırım, bunu terörü azdırmak için bir fırsata dönüştürenlerin bölgeyi ne hale getirdiğinin görüldüğüne dikkati çekti.
“Yıktılar, yaktılar, çukurlar, hendekler kazdılar, insanları acımasızca katlettiler, yetmedi evlerinden yurtlarından göç etmek zorunda bıraktılar.” diyen Yıldırım, artık Türkiye partisi olduğunu söyleyen HDP’nin kendisine inananları aldattığının altını çizdi.
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu: “O gün HDP diye bir parti ‘ben Türkiye partisiyim, bölgecilik, etnik milliyetçilik yapmayacağım, Türkiye’nin birliğini, beraberliğini savunacağım’ diye güzel bir çıkış yaptı. İnsanlar ona inandı, Kürtler de Türkler de inandı, herkes inandı ve destek verdi. Çünkü Türkiye’nin birliğinden bahsediyordu, yeni bir ses, herkesi heyecanlandırdı. Ne oldu, 8 Haziran olunca bu partinin, partiyi yönetenlerin iradesi olmadığını gördük. Açıklamalarının hemen arkasından Kandil düzeltme yaptı. Nihayet çıktılar ‘bizim arkamızda Kandil var’ dediler. ‘Kandil sizi tükürükle boğar’ dediler, bu ülkenin onuruna, gururuna, kardeşliğine büyük zarar verdiler. Esasında bu bölücü terör örgütünün ‘Kürt vatandaşlarımız’ diye bir sorunu yok. Sorun ne biliyor musunuz, sorun Kürtlerin de Türklerin sorunu da PKK’dır, bölücü terör örgütüdür. Bizim görevimiz aradan bu bölücüleri çıkarmak. Milleti buluşturmak, doğu ile batıyı buluşturmak.”
Halk oylaması kampanyası dolayısıyla bütün illere, Hakkari, Şırnak, Mardin, Siirt, Bingöl, Muş, Diyarbakır, Ağrı, Iğdır gibi bölgedeki tüm illere gittiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti: “Müthiş bir değişim var. İnsanların üzerinden tehdit, korku, sindirme kalkmış. Sokaklarda bölücü terör örgütüne, elinde ay yıldızlı bayrak lanet okuyor. İşte gerçek Türkiye bu. 15 Temmuz’da İzmir nasıl sokağa döküldü, meydanları nasıl doldurduysa bayraklarıyla Hakkari de Diyarbakır da aynısını yaptı. Ne dedi ortak ses, (mesele memleket meselesiyse gerisi teferruattır.)”
15 Temmuz’da İzmir’in çok büyük bir sağduyu gösterdiğini, hem o gece hem de devam eden 27 gün boyunca meydanların boş bırakılmamasından İzmir milletvekili olarak büyük mutluluk duyduğunu, gururlandırdığını, İzmir ile bir kez daha iftihar ettiğini söyledi.
“Sorunlarıolmayan ölüler ile delilerdir” sözünü hatırlatan Başbakan Yıldırım, sorunları torunlara bırakmamak için mücadele verdiklerini, boş tartışmalarla zamanın tüketilmemesi gerektiğini dile getirdi.
Halk oylamasının bir seçim olmadığını, partilerin, adayların yarışmadığını hatırlatan Yıldırım, şunları kaydetti: “Karar vereceğimiz şey çok açık. Türkiye bir yol ayrımında. Türkiye 15 Temmuz’da çok büyük bir darbe ile karşı karşıya geldi. O gece sabaha kadar bunun her saniyesini dolu dolu yaşamış ve mücadelesini yapmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum. O gece Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikenin ne kadar büyük olduğunu bizatihi gördüm. İnsanların üzerine bombalar yağdıran, gözünü kırpmadan Özel Harekat binasını bombalayan, Meclisi bombalayan, köprüde, emniyette her yerde rastgele insanları tarayan bu gözü dönmüş asker kılığına girmiş alçaklar ne yapmaya çalışıyorlardı? Yapmaya çalıştıkları şey demokrasiye son vermek, Meclisi dağıtmak, ülkeyi tekrar 30 yıl geri götürmek. Ne uğruna, kafalarını kiraya verdikleri orada oturan, Pensilvanya’da oturan adama, FETÖ. Kimin yönettiği, kime hizmet ettiği bilinmeyen bir adam.
O gün (15 Temmuz gecesi) diyorum ki arkadaş, insanların üzerine bomba yağdırıyor şu uçaklar, uçak kaldırın, bunları uzaklaştırın. Ne dese beğenirsiniz, ‘Efendim yazılı emir gerekir’. ‘Ben sana sabah yazılı izini gösteririm’ dedim. Şimdi yazılı izin orada, bol bol hatırasını yazsın. Bu da bize bir şey gösteriyor; bu sistemin arızası var. Ben torunuma cevap veremedim. Bana diyor ki ‘dede bunlar bizim askerimiz değil mi’, evet. ‘Niye bizim insanların üzerine bomba atıyorlar.’, 11 yaşındaki çocuk söylüyor bunu. Ne diyeceksiniz söyleyin bana. Bunun cevabı pazar günü verilecek.”