İstanbul Maltepe’de vatandaşlarla buluşan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal anayasa değişikliği oylaması hakkında konuştu. CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, anayasa değişikliği referandum çalışmaları kapsamında Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde Maltepelilerle bir araya geldi. Baykal, Türkiye’de şu an bir sistem değişikliğine ihtiyaç olmadığını belirterek, ‘tek adamlıkla’ ilgili de, “Diyorlar ki ‘ya siz nereden çıkarıyorsunuz, seçim olan ülkede diktatörlük mü olur?’ Bütün diktatörlükler seçimle geliyor, artık çağın gereği bu. Libya’dan sınırımıza kadar gelin hepsinde seçim var. Seçim olması tek adam yönetiminin olmadığına işaret değil” şeklinde konuştu.
Baykal burada yaptığı konuşmada, “Seçim olması tek adam yönetiminin olmadığına işaret değil. ‘Meclisin olduğu yerde tek adam yönetimi mi olur.’ Bal gibi olur. Göstermelik meclisler her yerde var. Bu getirilen anayasa milletin yetkilerini önemli ölçüde elinden alıyor. Hatta bu elinden almaya gasp bile diyebiliriz” diye konuştu.
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, buradaki konuşmasında, “Herkesin derdi kendine yetiyor. Kimisi diyor ki; ‘kardeşim bu ekonomiyi düzeltmek lazım. Oğlan mezun oldu kız mezun oldu, diplomalarını aldılar, onları nişanlandık, oğlan da işsiz kız da işsiz, ikisinin de diploması ellerine şunu halledelim.’ Hayır. Anayasa. Ne Anayasası? Adam zenci-beyaz çatışmasını ortadan kaldırmış. Köleliği kaldırmış anayasayla. Sen kendi sorunlarını niye çözmüyorsun bu anayasayla? Anayasa milletin sorunlarının çözümü için gerekli. Anayasa, milletin sorunlarının en doğru şekilde konuşulup çözüleceği bir çerçeve koyacak. Bunun için ne gerekli? Bunun için herkesin eşit olması, özgür olması gerekir. Milletin sözünün geçmesi gerekli, milletin egemen olması gerekli. Kimse kendi kafasına göre takılmamalı. Kimin yetkisinin nereye kadar gideceğine millet karar vermeli. Milletten şaştın mı pusulayı şaştın demektir.
Siyasetin pusulası milleti göstermelidir. Bu anayasa tartışması milletin ihtiyacından kaynaklanan bir tartışma değildir, milletin böyle bir ihtiyacı olduğuna dair hiçbir gözlem yoktur. Bu tabandan yukarıya istenen bir talep değildir, yukarıdan aşağıya empoze edilmek istenen, Türkiye’ye dayatılan bir projedir. İmza atanlara sorduk ‘bunu kim hazırladı?’ ‘valla bilmiyorum’ dedi. ‘Sen imza atıyorsun’ dedik. ‘Boş kağıda imza atıyorum’ dedi. Türkiye’nin yüz yıllık geleceği için önem taşıyan bir belge, böyle bir belgeyi boş kağıda imza atarak başlatırsan varacağı sonuç budur. Kimin hazırladığı belli değil. ‘Nedir bu?’ dediğimizde ‘ Yahu hiç sorma, ben söyledim kendilerine gelirse oy vereceğim’ bu anlayışla geçti arkadaşlar. O arkadaşlar mecliste oy verdiler ama yarın seçmen olarak çok farklı bir tercih kullanacaklar. Çünkü yanlış olduğunu biliyorlar. Bu bizim vatandaş olarak konuşacağımız bir konu bu parti meselesi değil.” dedi.
Deniz Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: “Diyorlar ki ‘ya siz nereden çıkarıyorsunuz, seçim olan ülkede diktatörlük mü olur?’ Bütün diktatörlükler seçimle geliyor, artık çağın gereği bu. Libya’dan sınırımıza kadar gelin hepsinde seçim var. Seçim olması tek adam yönetiminin olmadığına işaret değil. ‘Meclisin olduğu yerde tek adam yönetimi mi olur.’ Bal gibi olur. Göstermelik meclisler her yerde var. Bu getirilen anayasa milletin yetkilerini önemli ölçüde elinden alıyor. Hatta bu elinden almaya gasp bile diyebiliriz. Bunu derken özellikle bütçe hakkını düşünüyorum. meclisin kanun çıkarma tekeli elinden alınmıştır. Cumhurbaşkanı kararnamesi diye alınmıştır. Bir kişinin yayınlayacağı kimseye sormadan yayımlayacağı bir kararnameyle, geçmişte ancak kanunla günlerce müzakere edilerek halledilecek kanunları halledecek imkanlara sahip kılınmıştır bu tasarıda. İsterse tek adam bakanlıkları kapatır geçer. ‘Falan bakanlıkta daire başkanıyım, müsteşarım genel müdürüm’ dersin. ‘O bakanlığı kapattım’ der birisi, senin ne genel müdürlüğün kalır ne müsteşarlığın. İstediğini genel müdür yapar istediğini bakan. İstediğini derken boş laf diye, siyaset olarak söylemiyorum. Bir bakanlığa kimin geleceğini belirleme yetkisi, kanunla düzenlenmiş olan bu yetki, artık kararname ile düzenlenecek. Yani hangi bakanlığın müsteşarlığına kimin geleceği artık tepeden karar verecek.”
Kanunun istikrar demek olduğunu ifade eden Baykal, “Kanun huzur demek güven demek, öngörülebilirlik demek. ‘Artık yaptığın yanlıştır’ diyebilmek imkanı yok. Efendim ‘benim canımı sıkıyor gensorular, bilmem kaç tane verildi bunlardan 4 tanesi kabul edildi, demek ki gensoru yanlış’ yanlış olan gensorunun varlığı değil de o gensoru orada dururken, kimsenin inkar edemeyeceği yolsuzluklar cayır cayır yapıldığı halde, ‘sakın ha bunu açmayın’ diye siyasi talimatla onu önlemiş olmak yanlış olan. Şimdi bize diyorlar ki ‘ya biz nasıl olsa biz açtırmıyoruz.’ açtırmıyorsun ama millet bunu gözlemliyor, senin notunu veriyor. Gensoru ‘meşgul ediyor zamanımızı alıyor.’ ya senin ne kadar zamanını alacak. Koca parlamento sabahlara kadar çalışıyor. Kimse buna inanmaz, zaman değil. ‘Ne de olsa açmıyorduk biz’ demeye getiriyorlar. Kabahat senin açmaman zaten.” ifadelerini kullandı.
Baykal konuşmasında şu ifadelerde bulundu: “Cumhurbaşkanı iktidar partisinin genel başkanı olunca, meclis artık cumhurbaşkanı karşısında bağımsız söz söyleyecek, karar alacak kimliğini tümden kaybediyor. Cumhurbaşkanının ‘yanlış kanun yaptınız’ diye iade ettiği bir kanunu, meclisin yarısının milletvekili olmasını bizzat kendi yazısıyla kararlaştırmış olan cumhurbaşkanı orada dururken nasıl olacak da daha yüksek bir çoğunlukta savunacak. Bütün dengeyi bozan bir mekanizma bu. Meclis göstermelik, müsamere meclisine dönüşüyor. Bir kişiye bu kadar kudret verilir mi? Beşer şaşar. Cumhurbaşkanı şaşmaz diye bir anayasa maddesi mi var. Hak Tealanın böyle bir ayeti mi var? Tam tersi var değil mi herkesin hata yapabileceğine ilişkin. Hata yapmadı mı daha önceki cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız. yani 15 yıl çok vahim hatalarla değil mi? Yani bu PKK olayı baştan aşağı bir basiretsizlik örneği değil mi?
Deniz Baykal, “FETO olayı. Hala o çalkantının içindeyiz. 9 ay oluyor olağanüstü hal. Yani 120 binin üzerinde insanın işine son veriyor. Yani bunlar bu olayın karargahında sorumluluk almış insanlar mı? Bu işin kumandasını yapan insanlar mı? Hala siyasi ayağı belli değil. Yok diyorlar değil mi? o yok da 120 bin kişi var. Efendim çocuğunu falan koleje vermiş, bankaya para yatırmış, ev sahibi diyor ki ‘parayı şuraya yatır’ o adam oraya hesap açıp yatırıyor. Vay gel buraya. Karinelerle, idari takdirle hukuki sorunları çözmeye kalktılar, 120 bin kişi işinden atıldı. İşten atılmanın yol açtığı tablo malum. Özel sektör de iş vermiyor. ekonomik bir yıkım, bir çöküntü. Çoluk çocuk aile borçlar, ödenecek taksitler, bin bir sorun sıkıntı, ne halin varsa gör. Böyle devlet olur mu, böyle hukuk olur mu? Yani hala hukuk işlemeye başlamadı. Aylar önceden komisyon kuracakları sözü verdiler. O komisyon bunların şikayetini alacak. Komisyonun kim olduğu bile belli değil. Yani şimdi bunu ortaya koymuş FETÖ’yü besleyip büyütmüş, emzirmiş, kolunda kucağında taşımış. Emniyeti, adaleti, yargıyı, savcılıkları, HSYK’yı onlara bırakmış, silahlı kuvvetleri bırakmış. Ondan sonra vay FETÖ ile mücadele şimdi ortaya çıkmış. FETÖ işi basiretli bir yönetimin yapacağı iş mi? Bunu yapmış bir iktidar başka bir ülkede olsa iş başında tutulur mu?” şeklinde konuştu.