Beşiktaş’a gönül vermiş genç çizer Caner Demircan 1985 doğumlu, mimar. Amasya’da yaşıyor. İnternette vakit geçiren Beşiktaşlı taraftarlar onun çizdiği karikatürleri ilgiyle takip ediyor, öyle ki her maçın ardından nasıl bir çizim geleceği beklentisine giriyorlar.
Bu sayıdaki söyleşimizi Beşiktaş’a gönül vermiş son dönemin başarılı genç karikatürist Caner Demircan. Demircan 1985 doğumlu, mimar. Amasya’da yaşıyor. İnternette vakit geçiren Beşiktaşlı taraftarlar onun çizdiği karikatürleri ilgiyle takip ediyor, öyle ki her maçın ardından nasıl bir çizim geleceği beklentisine giriyorlar. Vodafone Arena Stadında yapılan ilk koreografi gösterisinin çıkış fikrinde de parmağı olan Caner Demircan’ı daha yakından tanımak için kendisiyle bir röportaj yaptık. Çizimlerinizle sosyal medyada sıkça karşılaşsak da hakkınızda çok bilgi paylaşmıyorsunuz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Dokuz Eylül Üniversitesi mimarlık bölümü meznuyum. Özel sektörde ve kamuda mimarlık yaptım halen devlete bağlı bir kurumda çalışmaya devam ediyorum. Kendimi bildim bileli boş zamanlarımda bir şeyler çiziyorum. Bu çizimlerin karikatüre dönüşmesi serüveni nasıl gelişti? Küçüklükten kalma bir ukte diyebilirim. Eskiden çocuklar ve futbolseverler daha çok karikatürle karşılaşırdı. Cilt halinde bulduğum eski mizah dergilerinde futbolcular daha sık çizilirdi mesela. Nerdeyse her gün gazetedeki haberin yanında o haberle ilgili küçük de olsa bir ünlü karikatürü iliştirilirdi.
Hatta o çizimler bir adım öteye taşınıp gazetenin yanında promosyon hediye haline getirildiğini, kartondan Metin Tekin maketi verildiğini hayal meyal hatırlıyorum… Keşke bugün tekrar sayfalar o renkli günlerine dönse. O dönemler ilkokul çağlarıma denk geldiği için sadece gıpta edebiliyordum. Lisede arkadaşlarımın teşvikiyle ilk ciddi adımımı atıp bir karikatür yarışmasına katıldım. En iyi kırk eserin derlendiği albüme girme hakkı ve teşekkür belgesi görünce bu biraz moral oldu. Sonra üniversite için İzmir’e gittim ve orda bu işi yapan önemli karikatüristlerle tanışıp tavsiyelerini alma fırsatı kazandım. Son dönemlerde çalışmalarımın olgunluk kazanmasında Beşiktaş Dergisi’nden de sıkça tanıdığımız Nihat Evren Derman’ın önemli katkıları oldu.
Baktığımızda ana tema hep Beşiktaş. Çünkü çizimlerimde önce çizdiğim şeye benim inanmam, yaşamam, çizerken o çizimle kafamda konuşmam gerek. Beşiktaş benim için hayatımda ciddi yeri olan bir tutku. Bunun yansımasını görüyorsunuz. Diğer takımlarla ilgili çizmeyeceğiniz anlamına mı geliyor? Etrafımda diğer takımların taraftarı arkadaşlarım var onlarla güzel diyalog halindeyiz. Çok kuralcı değilim bu konuda ama içimden gelmiyor diğer takımları çizmek. Yapmaya kalkışsam bugünki koşullarda samimi olmaz. Ama onlardan “Keşke bizim takımı tutsaydın, bizimle ilgili bir şeyler de çizsen keşke” yorumlarını duymak hoşuma gidiyor. Saldırgan bir üslubum olmadığı için sosyal medyada farklı çevrelerden beğeniler de geliyor zaten. Genelde karikatürlerde rastladığımız konuşma balonları ve diyalogları sizin çizimlerinizde neden pek göremiyoruz? Çizimler internette dakikalar içerisinde geniş bir ağa yayılıyor. Bu ağın içinde yabancı oyuncular hatta onların yakınları da var. Empati yapmayı seviyorum. Bir Brezilyalı da çizime göz atıp ordaki hissi kolayca anlayabilmeli. Geri dönüşlere baktığımda bunda başarılı olduğumu düşünüyorum. Konuşma balonundan çok marşlardan bir parça iliştirmek daha çok hoşuma gidiyor. Pastanın üzerine sos serpmek gibi çizim bitince ordaki tribün ruhunu tamamlayan bir tat buluyorum marşlardaki cümlelerde. Geri dönüşlerden bahsettiniz. Futbolcuların ilgileri de yoğun mu? Gittikçe yoğunlaştığını söyleyebilirim. Cenk Tosun, Gökhan Gönül sadece beğeni olarak değil yazılı olarak da duygularını ifade ettiler. Ricardo Quaresma’dan benzer bir geri dönüş aldım onun dışında Brezilyalı oyuncularımız takip etmeyi seviyorlar. Yabancılarla diyalog kurmamız zor olduğu için gazetecilerimiz aracılığıyla haber alıyorum. Fabri çizimime ve Atiba’nın doğum günü çizimime gelen tepkileri bu şekilde gazete çalışanları bildirmişti. Çizimler nasıl canlanıyor, o fikirlerin kağıda döküldüğü süreç nasıl ilerliyor? Maçın atmosferine bağlı. Maksat yenmek ya da yenilmek değil. Kaybettiğimiz Şampiyonlar Ligi maçından sonra da bir çok taraftar gibi ben de yoğun duygular içerisindeydim mesela. O duruma bağlı bir ürün çıktı. Sevinçte de hüzünde de o anki duyguların gücü bir şekilde çizmeye itiyor. Fikirleri hemen maçın ardından uygulamayı seviyorsunuz yani? Sevip sevmediğim kararsız kaldığım ayrı konu. Çünkü maçlar bazen 22:00’da bazen gece 1:00’de bitiyor ve benim ertesi gün erken uyanıp işe gitmem gerekli. Ama bir maçta Fabri yüzüne darbe almışsa ben o yarayla ilgili çizimi yara iyileştikten sonra yaparsam Twitter ve instagram kültüründeki herkes “bu ne?” diyerek bakacaktır. Sosyal medyada gündem çok hızlı değişiyor. Açıkcası uykuyu seviyorum ama aklıma düşeni yapamazsam da uykum kaçar. Eklemek istediğiniz sorular var mı? Bana en çok gelen sorulardan biri nasıl çizdiğim. Bilgisayara bağlı grafik tablet ve onu kullanabileceğim piyasada en popüler olan grafik programını kullanıyorum. Çizimleri önce elde yapıp sonra bilgisayara atmak yerine göre zaman kazandırıyor. Sosyal ağlarda görülebilmesi için bir şekilde dijitale aktarılması şart.