Japon sineması, Uzakdoğu’nun en çok bilinen sinemasıdır. İlk gösterimlerde burada olmuştur. İlk dönemlerde Japon sinemasına, geleneksel tiyatro hakimdi. Sinemayı besleyen üç akım vardı: Gelenekse Japon Tiyatrosu, Batı Tiyatrosu ve Modern Japon Tiyatrosu. Geleneksel yapı sinemaya zarar vermeye başladı. Tiyatro oyuncuları filmlerde oynamak istemiyorlardı. Aynı zamanda kadın oyuncular, erkek oyuncular tarafından canlandırılıyordu. Daha sonraki yıllarda kadın oyuncular da kendini göstermeye başladı.
Bu dönemde genç yönetmenler Japon sinemasında değişiklikler yaptılar. İkili bir yapı oluştu: Geleneksel Japon Tiyatrosu’ndan beslenerek çekilen filmler ve çağdaş konuları ele alan filmler. Daha sonraları Japonya’da Büyük Kanto depremi meydana geldi. Binlerce kişi öldü ve stüdyoların büyük bir kısmı orada olduğu için yıkıldı. Japon sineması kesinti dönemine girdi ve sinemalar ABD yapımı filmlerle doldu.
Bu kesinti dönemlerinden sonra stüdyolar tekrardan üretime başladı ve filmlerde toplumcu sanat anlayışı kendini gösterdi. Bundan bir yıl sonra sesli filme geçildi ama sesli filmin yayılması zor oldu. Sinema salonlarındaki teknikler yetersizdi ve geleneksel tiyatro geleneği sinemayı çok fazla etkilemişti. Sadece Japonya’ya özgü bir gelenek olan, sinemalarda benshi denilen anlatıcılar vardı. Halkın sinemayı benimsemesinin etkenlerinden biriydi. Bir süre sinemalarda sessiz ve sesli filmler gösterilmeye devam etti. Bu yıllarda ekonomik krizler vardı. Ayrıca, aşırı ırkçı bir yönetim de hakimdi. Çin ile savaş oldu. Filmlere ağır yasaklar ve sansürler getirildi. Propaganda filmleri çekildi. Savaş ve kahramanlık hikayeleri anlatıldı.
Japonya, İkinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştı. ABD işgali altındaydı. Filmlere yeni yasaklar getirildi. Yüzlerce film yakıldı. İşgalden sonra ise geriye, sinemalardaki Hollywood filmleri ve tüketim kültürü içindeki Japon gençliği kaldı.
İşgalden sonra Japon sinemasının toparlanmasındaki en önemli isim Akira Kurosawa’dır. 1950 yılında Rashomon filmini çekti ve Batı’nın, Japon sinemasına ilgisi yoğunlaştı. Rashomon, Venedik Film Festivalinde ‘En İyi Film’ ödülünü aldı. Akira Kurosawa, 1952’de Yaşamak filmi ile başarısına devam ederken, 1954’te çektiği Yedi Samuray filmi ile dünya sinemasının klasikleri içinde yer aldı.
1960’san sonra Japon sinemasında yeni tarzlar oluşmaya başladı. 70’lere kadar süren bu akıma Japon Yeni Dalga Akımı da deniyordu. Ancak televizyonun varlığı Japon sinemasına duyulan ilginin azalmasına neden oldu. Televizyonlar ABD yapımı ucuz filmlerle dolmuştu. 90’lardaki ekonomik krizler Japon sinemasının kendini toparlamasını zorlaştırdı. Ancak bir süre sonra tüm dünyayı etkileyen filmler yapılmaya başlandı. Bu dönemde Janpon sineması, Kurosawa’dan sonra tekrar parlamaya başladı.
Son dönemlerde Japon sineması, korku filmleri üzerine yoğunlaştı. Bununla beraber, anime filmleri de popüler oldu. Son yıllarda ise, Japon dövüş sanatlarının görselliği ile dolu olan filmler çekilmeye başlandı.
Japon sineması, tarihi boyunca deprem, savaş, ekonomik ve sosyal sorunlar yaşadı. Hem parladığı, hem de durakladığı dönemler oldu. Japon sinemasının tarihi boyunca bir çok önemli yönetmenleri oldu. Ancak, Akira Kurosawa, Rashomon filmi ile Japon sinemasının, ABD işgalinden sonra toparlanmasında en önemli isimdi. Kuşkusuz bu başarısı, onun yönetmenlikteki üstün yeteneğiydi.