Ünlüler çoğu zaman toplumdaki insanların hayat tarzını, giyimini hatta yeme alışkanlıklarını bile etkileyebiliyor. Olumlu yönleri olsa bile, her zaman olumlu yönleri olmuyor.
BBC Türkçe’den edinilen bilgilere göre, Doktor Zara Aziz gözlemlerini anlattı:
Yıllardır hastam olan bilgisayar mühendisi Jake bir sabah muayenehanemde beliriyor. Sağlıklı bir yaşam sürdüren bu insanı 2013’te basit bir şikayet için görmüştüm en son.
Bu kez ise kan tahlili yaptırarak PSA seviyesine baktırmak, prostat kanseri belirtileri var mı diye anlamak istiyor. Fakat kandaki yüksek PSA seviyesi idrar yolları iltihabı ya da prostat iltihabı belirtisi de olabilir.
Aktör Ben Stiller’in ‘Hayatımı kurtaran prostat kanseri testi’ başlıklı yazısını internetten indirmiş, bana gösteriyor.
Jake’in bu testi yaptırması için hiçbir neden yok, ama Stiller’in hikayesi onu etkilemiş, kaygılanmasına neden olmuş.
Uzun soruların ardından idrar yollarıyla ilgili hiçbir şikayeti olmadığını, ailesinde prostat kanseri olan birinin bulunmadığını anlayınca tahlil isteğini reddediyorum. Çünkü bu tahlili yaptıran her üç kişiden ikisinde ‘sahte pozitif’ sonuç elde ediliyor ve bu da kanser olmamasına rağmen insanları daha fazla endişeye, gereksiz testlere sevk ediyor. Dahası PSA seviyesi düşük çıkan erkeklerin yüzde 15’inde de kanserli olduğu halde ‘sahte negatif’ sonuç alınabiliyor.
İngiltere’de aile hekimi olarak, insanların sağlık konusunda gazeteler, sosyal medya, televizyon, arkadaş çevresi gibi birçok dış etkenin etkisi altında kaldığını görüyorum. Bu nedenle ünlü birinden etkilenerek doktoruna başvuran Jake gibi insanların sayısı da artıyor.
Son yıllarda bu konuda yapılan araştırmalar da yoğunluk kazandı. Buna ‘Angelina Jolie etkisi’ deniyor. Jolie 2013’te New York Times gazetesine duygusal bir mektup yazmış, taşıdığı ‘hatalı bir gen’ yüzünden meme kanseri riski yüzde 87, yumurtalık kanseri riski ise yüzde 50 düzeyinde olduğu için tedbir olarak çifte mastektomiye (iki memenin de alınması) başvurduğunu açıklamıştı. Diğer kadınların da gen testi yaptırmasını salık veriyordu.
Bu yazı yayımlandıktan sonraki 15 günde ABD’de meme kanseri genleri için test yaptıran kadınların sayısı yüzde 64 artmıştı. Fakat mastektomi yaptıranların sayısında artış olmadı. Yani Angelina Jolie’nin hikâyesi, kadınları seçenekleri konusunda daha bilgili kılmamış, hatta bazı durumlarda gereksiz testlere ve endişeye neden olmuş, öte yandan ise asıl risk altında olan insanlara ulaşılamamıştı.
Başka bir hastam ise 12 yaşındaki kızının süt ürünleri ve glüten içeren yiyecekleri yememesinden şikayetçiydi. Bu çocuğun arkadaşları da kısmen ünlülerin de etkisinde kalarak aynı şeyi yapıyordu.
Yapılan testler çocuğun çölyak hastalığı ya da herhangi bir gıda alerjisi olmadığını gösteriyordu. Gwyneth Paltrow, Novak Djokovic ve Victoria Beckham gibi ünlülerin glütensiz diyetini uygulayan çok sayıda insan olduğu biliniyor.
Oysa çölyak hastalığı nüfusun yüzde 1’inde ortaya çıkıyor ve sadece binde 25’ine teşhis konuyor. Belki teşhis konmamış olanlar glütensiz diyeti keşfedip yaşamlarını böyle sürdürüyor. Ancak glütensiz yiyecek sektörünün gelişmesi birçok insanı ihtiyacı olmadığı halde bu diyeti yapmaya yöneltiyor.
Bu özellikle çocuklar açsından sağlık riski oluşturabilir; zira yeme sorunu olan çocuklar gıda alerjisi gibi bir gerekçenin ardına sığınarak bazı yiyecekleri diyetlerinden uzaklaştırmış oluyor.
Ünlülerin teşvik ettiği her şey sorgulanır türden demek değil bu. Çocukların ruh sağlığına dikkat çeken kampanyalar, AIDS’e neden olan HIV virüsüne karşı yürütülen tarama çalışmaları olumlu sonuçlar vermeye devam ediyor. Bu çalışmalara ünlülerin katılmış olması daha kısa sürede daha fazla insana daha ucuza ulaşmayı sağlıyor.
Fakat genel olarak ünlülerin sağlık konusunda yaptıkları teşviklere bir miktar şüpheyle yaklaşmak en doğrusudur. Bunların bazı yararları olabilir, ama çoğu zaman olumsuzlukları da vardır.