CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldı bir tv canlı yayınında soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Türkiye’de iç savaş çıkmasına ihtimal vermediğini belirtti.
Dün gerçekleştirdiğiniz bir ziyaret manşetlere çıktı. İstanbul Maltepe’de başörtüsü taktığı için saldırıya uğrayan bir genç kız, dün kendisini ziyaret ettiniz. O ziyaretin hikayesini biraz dinlemek isteriz.
– Kemal Kılıçdaroğlu: Duyduğumda şaşırdım umarım doğru değildir diye. Sonra arkadaşlarım doğruladılar. İstanbul’da toplantılarımız vardı. Önce ailenin adresini öğrenmeye çalıştık sonra ziyaret etmek istediğimizi belirttik. Buyursunlar gelsinler dediler. Mütevazi bir aile. Bakımlı ve küçük bir evde oturuyorlar. Baba daha sakin anne haklı olarak daha tepkili. Çünkü kız çocuğunun yaşadığı acı anneyi daha derinden sarsmış durumda. Bu tür olayların olmaması gerektiğini ifade ettim. Bunun siyasetten bağımsız olarak düşünülse dahi böyle bir tablonun olması asla doğru değil. Düşüncelerimizi kendilerine ifade ettik. Saldırıya uğrayan kızımızın doktor olmak istediği ifade edildi. Kendisine başarı dileklerimizi söyledik. Doktorluk çok güzel bir meslek. Diğer kızlarının öğretmen olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla ailenin yaşadığı acıları bir anlamda paylaştık. Baba daha sakin ve bu tür olaylardan rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Kadınların başının açık veya kapalı olması kimseyi ilgilendirmemeli herkesin saygı göstermesi gerekir dediler. Buna katılmamak elde değil. Hepimizin saygı duyması gerekir. Bize güzel bir kahve yaptılar. Kahvemizi içtik sonra evden ayrıldık. Güzel bir sohbetimiz oldu. Haklı olarak siyasetin sert bir üslupla yapılmaması, daha kucaklayıcı bir üslubun kullanılması gerektiğini de baba ifade etti. Zaman zaman siyasetçiler sertleşiyorlar ve bu toplumu da geriyor. Siyasetçi toplumu germemeli.
-: Dünkü ziyaretten sizin referandum sürecinde izleyeceğiniz tavra ilişkin de ipuçları almak mümkün mü?
-: Bu konuyu hiç görüşmedik tabi gündem bu da değildi. Okula giden, yolda yürüyen, minibüse binen bir kızımıza şort giydi diye saldıralım, başörtüsü taktı diye saldıralım bunlar asla doğru değil. Herkesin kılığına kıyafetine saygı göstermemiz gerekiyor. Zaman zaman bu tür gerginlikler olabilir toplumun provokasyonlara karşı daha dikkatli bir tavır takınması lazım. Baba olarak kızımın böyle bir saldırıya maruz kaldığında nasıl üzülüyorsam annesi nasıl üzülüyorsa kızımızın da annesi ve babası üzülüyor ve kaygı duyuyorlar.
-: AK Parti Manisa il başkan yardımcısının açıklamaları Soma’da partililere hitap ediyor. Yüzde 50’yi geçemezsek iç savaşa hazır olun diyor. Bu açıklamanın ardından kendisi istifa etti. İktidar cephesinden de tepkiler geldi kendisine.
-: Açıklama vahim bir açıklama. Ama beni sevindiren bu açıklamadan sonra AKP yetkililerinin bu açıklamaya tepki göstermesi ve o kişinin istifasını istemeleri. Bir referandum yapıyor bir savaş hazırlığı yok. Bu birazda referandum sürecinde evet çıktığı zaman ne olacak hayır çıktığı zaman ne olacak diye yöneltilen sorulara özellikle iktidar kanadından işte terör artar, terör beslenmiş olur, hayır diyenler teröristlerdir gibi yapılan açıklamaların tabana nasıl yansıdığını gösteren tipik bir örnektir. Dolayısıyla özellikle tepedeki siyasetçilerin konuşurken daha kucaklayıcı bir dil kullanmaları lazım. Referanduma gidiyorsunuz bazıları evet bazıları hayır diyecektir buna. Dolayısıyla hayır diyeni suçlamak evet diyeni suçlamamak gibi bir ayrıma gidemezsiniz. Bu tür ayrım aşağıda çok daha tahriklere yol açabiliyor.
-:Siz bir iç savaş riski görüyor musunuz?
-: Asla böyle bir risk görmüyorum. Parlamenter demokratik sistemin bütün olumsuzluklara karşı getirdiği bir avantaj var. Düşüncelerimizi bir şekliyle ifade edebiliyoruz. Eğer farklı bir tablo çıkar daha baskıcı bir yönetim gelirse o zaman toplumsal fazla olur. Bunun olması da doğrudur. Ama bunu bir iç savaş olur diye algılamak doğru değil. Korku üzerine siyaset kurmamak gerek. Referanduma gidiyoruz. Bunun topluma neye mal olacağını siyasetçilerimizin oturup anlatması lazım. Temel sorunumuz burada. Siz vatandaştan evet oyu istiyorsunuz. Evet veremezseniz iç savaş çıkar diyorsunuz. Adamın çocuğu var, karısı var yani umut değil korku aşılanıyor. Bu asla doğru değil. Siyasetçi biz bu anayasa değişikliğini parlamentoya getirdik bir değişiklik yaptık oy verdik buna kabul edildi ve halka gidiyoruz. Şunun için yaptık biz bu değişikliği bu gerekçeleri haklı buluyorsanız evet diyin. Eğer siz eveti anlatamıyorsanız halkı korkutarak, baskı kurarak evet demezseniz iç savaş çıkacaktır, insanlar ölecektir hangi demokrasideyiz biz. Kendi yaptıklarının nasıl sonuçlar doğuracağını halka anlatamayan bir siyaset anlayışı iç savaş tehdidi ile evet oylarının artacağını düşünüyorsa bu son derece yanlıştır.
-: Anayasa mahkemesine gitmeme kararınız çok konuşuldu. Anayasal suç işlendiğini siz öne sürüyordunuz Genel Kurul sürecinde. Vazgeçtiniz gitmiyorsunuz neden vazgeçtiniz?
-: Anayasa görüşmeleri büyük ölçüde halktan gizlendi. Şimdi bir siyasi iktidar düşünün veya iki siyasi partiyi düşünün anayasa değişikliğine destek veriyorlar. Fakat yapılan değişikliğin hangi gerekçe ile yapıldığını kamuoyu bilmesin diye televizyonlara yasak getiriyorsunuz. Yayınlanan bölümler sadece milletvekillerinin birbirlerine su şişesi fırlatmaları. Oysa bütün bu görüşmelerin canlı verilmesi lazımdı. Vatandaşında oturup neden hayır deniyor neden evet deniyor kararını oluşturacaktı. Bu yapılamamanın ötesinde oylama sırasında bazı iktidar partisi milletvekilleri açık oylama yaptılar kabinlere girmediler. Oylamada ret oyu kullanacağı kaygısı taşınan bazı iktidar partisi milletvekilleri kabinlere girmeden hangi oyu kullandıklarını ellerine alıp Genel Kurul’a gösterdiler. Yani bir anlamda iktidar partisine dediler “Benden kaygı duyuyorsunuz ama duymayın” dediler. Sonuçta parlamentodan geçti. En büyük divan halkın divanıdır. Şimdi halka gidiyoruz. Bu ülkenin kaderini belirleyecek olan yine halkın kendisidir. Amasya tamimini düşündük. Orada Gazi Mustafa Kemal, “Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyor. Biz bu süreci yeniden yaşıyoruz. Demokrasiyi askıya mı alacağı yoksa güçlendirecek miyiz? Tarihimize mi bağlıyız yoksa tarihimizi reddediyor muyuz? Bayrağımıza, vatanımıza, demokrasimize mi bağlıyız yoksa reddediyor muyuz? Biz bu pencereden baktık. Bu kadar önemli bir kararı milletimizin kendisi vermelidir. Çocuklarını düşünüyorsa, demokrasiyi düşünüyorsa, düşünce özgürlüğünü savunuyorsa bu milletin ferasetine güvenmek lazım. Bu millet demokrasiyi savunuyor. Bu millet milli iradeden yana. 1924 anayasası parlamentoda görüşülürken, anayasanın 1.maddesi şudur; Hakimiyet milletindir. Millete veriyor bu yetkiyi. 1920 öncesinde hakimiyet sadece sarayındı. Saraydan yetki alındı millete verildi ve anayasasının 1.maddesi olarak geçti. 1924 anayasası görüşülürken parlamentoyu fesih yetkisini Gazi Mustafa Kemal’e veren bir madde var. Bu madde hem komisyonda hem genel kurulda görüşülüyor. Genç milletvekilleri kürsüye çıkıp bunun yanlış olduğunu söylüyorlar. Biz Gazi Paşa’ya saygılıyız diyorlar. Mahmut Esat Bozkurt genç bir milletvekili. Şükrü Saraçoğlu genç bir milletvekili ve Saruhan Reşat bey sırayla kürsüye çıkıyorlar. Bizi buraya milli irade getirdi, halk getirdi. Milli iradeyi bir kişiye teslim edemeyiz diyorlar. Bir kişi kalkıp TBMM’yi feshedemez diyorlar.
-: Hukukun üstünlüğünü savunan bir parti olarak anayasal bir suç işlendiğini öne sürüyorsunuz ve hakkınız olan anayasa mahkemesine gitme hakkınızı es geçiyorsunuz itirazları var.
-: En büyük hakeme başvuruyoruz. Parlamento kendi iradesini bir başka makama veriyor. Ama sen 550 milletvekili seçip buraya gönderiyorsun sevgili halkım sen gönderdiğin milletvekillerinin iradesini bir başka yere bağlıyorsun. Buna razı mısın değil misin? Bu bir hukuk mücadelesi olmanın ötesinde bir gelecek mücadelesidir. Halkın egemenliğini yargı kararları ile korunamaz. Koruyacak olan halkın kendisidir. Eğer millet ben kendi egemenliğimi başka yere vermek istemiyorum diyorsa kalksın bunu yapsın. Böylece bir daha bu Türkiye’de tartışılmasın. Millet egemenliğini göstersin benim hakkımı ben başka bir kişiye devretmiyorum. Anayasa mahkemesine gidebilirdik ama gitmek doğru değildi.
-: Sizin istediğiniz doğrultuda bir karar çıkacak mı?
-: Elbette çıkacak. Millet kendi egemenliğini hakimiyetini niye versin?
-: İktidar kendi penceresinden baktığında Sayın Başbakan’ın açıklaması var, “Cumhuriyet Halk Partisi herhalde oradan bir sonuç alamayacağını gördü o yüzden vazgeçti” diyor. Sayın Bahçeli, “Cumhuriyet Halk Partisi zoru görünce yan çizmesinden dolayı vazgeçti” diyor.
-: Niye zoru görüyoruz. Aykırı olduğunu defalarca söyledik. Anayasa mahkemesine gitmememiz onları üzüyor. Halk gitmekten korktuğumuzu söylüyorlardı şimdi onlar korkuyorlar. Ya halk bunu reddederse diyorlar. Reddedecek. Panik içindeler. Bu halk demokrasiyi, kadın-erkek eşitliğini, özgürlüğü savunuyor, özgürce bu ülkenin sokaklarında gezmek istiyor, bu halk koskoca Türkiye Cumhuriyetini bir kişiye teslim etmeyeceğim diyecektir. Kuruluşunda da bir kişiye teslim etmemiştir. Bu Meclis dünyada bir ilktir Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiştir. Savaşı yöneten Meclis bir devleti kuran Meclis iradesini alacak bir kişiyi emanet edecek. Niye etsin? Bir kişiye emanet ederseniz o bir kişiyi kandırırsanız devleti ele geçirirsiniz.
-: Anayasa Mahkemesi’ne gitmememiz iktidarı korkuttu dediniz, gitseydiniz iktidar sevinecek miydi?
-: Sevinecekti. Meydanlarda bakın Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesine gitti halka güvenmedi diyeceklerdi. Aynı sayın başbakan Cumhuriyet Halk Partisi anayasa mahkemesine gider halk AVM’ye gider demiyor muydu? Şimdi niye Sayın Başbakan neden üzülüyor. Halka gidiyoruz referandumda soracağız. Onlar halka anlatamıyorlar, anlatacak yol ve yöntem bulamıyorlar. Evet oyu verin vermezseniz iç savaş çıkar diyor. Evet demezseniz terör yükselir diyor. Umudunu teröre bağlayan bir hükümet eveti nasıl anlatacak millete. Ben 50 defa söyledim vatandaşı terörle, iç savaşla korkutacağına çıkın biz bu anayasa değişikliğini şunun için getirdik şu gerekçelerle bana evet oyu verin. Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bahçeli çıkıp bunu anlatamıyorlar. Fiili durumu hukuki duruma getiriyoruz diyorlar. Fiili durumun Türkiye’yi nereye götürdüğü de meydanda.
– Anayasa mahkemesine güvenemedi Cumhuriyet Halk Partisi diye birilerinin aklına gelmiş olabilir.
– Anayasa Mahkemesi’ne gittik kabul etti diyelim anayasaya aykırıdır dedi. Biz halkın elinden bir şeyi almış oluyoruz. Demokrasi tercihini açıkça ortaya koyacak halk elinden yetkiyi almış oluyoruz. Anayasa Mahkemesi hayır diyeceğine milleti hayır desin.
– İktidar cephesine baktığımızda kürsüye çıktıklarında diyorlar ki; “Referanduma FETÖ hayır diyor, PKK hayır diyor, DAEŞ hayır diyor, terör örgütleri hayır diyor, Cumhuriyet Halk Partisi de terör örgütlerinin dümenine giriyor.” Cumhuriyet Halk Partisi lideri olarak bu eleştiriye ne diyorsunuz?
– Bu eleştiri acizliklerini gösteriyor. Biz neden hayır dediğimizi açık net söylüyoruz. Onlar neden evet dediklerini bu kadar açık söylemiyorlar. Anlatamayınca vatandaşa baskı kuruyorlar, bizi kötülüyorlar, vatandaşı evet demeye zorluyorlar. Buyurum gelin herhangi bir televizyon kanlında siz neden vatandaşın evet dediğiniz anlatın bende neden vatandaşın hayır demesi gerektiğini anlatayım. Ama cesaret edip gelmiyorlar. Konuşmuyorlar tartışmıyorlar. Şu terör örgütleri hayır siz de evet diyin. Vatandaşını terörist olarak gören bir siyasi anlayışın bu ülkeye bir yararı olabilir mi? Vatandaşı terörist olarak konumlandıran bir kişinin bu ülkeye ne hayrı olacak. Vatandaş ben koskoca Türkiye Cumhuriyetini bir kişiye teslim etmem diyor. Bir kişi kalkıp benim seçtiğim 550 milletvekilini ben beğenmedim bu insanları ve bu parlamentoyu yeniden seçime gideceğim demesini kabul etmiyorum diyor. Onlar neden vatandaşın evet demesi gerektiğini anlatmıyorlar da bizi veya bir başkalarını terörle suçluyorlar. PKK terör örgütünün silahlı saldırına uğrayan genel başkan benim. Binali Yıldırım, Devlet Bahçeli, Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir saldırıya muhatap olmadı. Şimdi beni alıyorlar terör örgütü ile konumlandırıyorlar kendileri bunun dışında kalıyorlar. O zaman onların bakış açısından bakarsam ki doğru olmadığını da başkan ifade edeyim, “PKK bana saldırdı size saldırmadı o zaman PKK ile yan yanasınız.” Aynı mantık. Demokrasiyi savunanlarla karşı olanların referandumudur bu referandum.
– Hayır kampanyası yürüten bir lider olarak örneğin FETÖ üyesi olduğu iddia edilen bazı isimlerin hayır demesi ya da PKK ile ilişkilendirilen bazı isimlerin hayır demesi sizi rahatsız ediyor mu?
– Bu Fethullah Gülen terör örgütü ile kim birlikte yürüyordu, aynı menzile yürüyoruz diyen ben miyim onlar mı? Şehirler silah deposuna döndürülürken göz yuman valilere aman sakın dokunmayın diyen ben miyim onlar mı? İnsanda bu kadar yüzsüzlük olmaz. Biz bir anayasa değişikliği oyluyoruz. Bak şunun için hayır de şunun için evet de diyoruz halka. Bunun terörle ne ilgisi var. Fetullah Gülen örgütünün yetkililerinden birisi kalksa Binali Yıldırım senin adın Binali Yıldırım’dır dese adını değiştirecek mi? Sen benim adımı doğru söylüyorsun o zaman ben adımı değiştireceğim. Yani birisi kalkıp demokrasiyi savunduğu zaman sen neden demokrasiyi savunuyorsun diye suçlayacak mıyız? Ayrıca terör örgütlerinin hiç birisi demokrasiden yana değildir. Terör örgütlerinin tamamı demokrasiye, insan haklarına karşıdır. Bir şehit annesinin söylediğini okumak isterim. “Ben hayır diyorum. Ben şehit anasıyım. Ne yapacaksın bana? Sen benimle tabuta mı sarıldın? Benim oğlum nişanlıydı, düğünü olacaktı. Sen ne hakla beni tehdit edersin. Ben de seni tehdit ediyorum hakkım haram olsun” diyor. Hayır oyu kullananlar teröristtir diyenlere söylüyor. Bence çok doğru ve güzel söylüyor. Kısaca daha ağır ifadeler kullanmak isterim ama ortam uygun değil. Vatandaşını bu kadar aşağılayan, bu kadar hor gören, bu kadar tehdit eden başka bir siyasal anlayış gelemdi Türkiye’ye. Bende hayır oyu kullananın da evet oyu kullanın da başımın üstünde yeri vardır dedim. Benim tek arzum sandığa gidin ve oyunuzu kullanın. Bu referandum Türkiye’nin geleceği için çok ama çok önemlidir. Biz anayasa mahkemesine halka güvendiğimiz için gitmedik. Bu halk demokrasi için beden ödedi, demokrasi için idam sehpasına giden siyasilerin arkasından gözyaşı döktü. Aynı tabloların bu ülkede bir daha yaşanmasını istemiyoruz. Daha güçlü, saha sağlıklı bir demokrasi istiyoruz. Bir kişiye emanet edilen Türkiye ateşe atılan bir Türkiye’dir. Dünyada bir kişiye emanet edilen devletlerin ne olduğu görüşmüştür. Suriye, Irak, Libya buyurun ne oldu. Sorun var mı? Var. Eksiğimiz var mı? Var. Hangi kanun geldi de çıkmadı bu parlamentodan.
– Anketler nasıl bir tablo ortaya koyuyor?
– Kararsızlar hala ciddi bir oran olarak görülüyor. Hayır oyları biraz önde. Ama biz hayırın çok daha yüksek çıkmasını bekliyoruz. Sandığa gitmeyeceğim oy kullanmayacağım diyen vatandaşlarımız var o nedenle çağrı yapıyorum. Bir uzlaşma belgesi olan anayasa bir ayrışma belgesi olarak ortaya çıkıyor. Tek parti devletine dönüyoruz. Valilerin tek başına illeri ilçeleri yönettiği bir sisteme doğru gidiyoruz.
– Herkesin gözü sanki biraz Milliyetçi Hareket Partisi tabanında gibi. Siz Milliyetçi Hareket Partisi tabanının bu referandumda hangi yöne daha yakın olduğunu düşünüyorsunuz?
– Milliyetçi Hareket Partisi tabanı milliyetçi bir taban. Türkiye’nin bu referandum eğer olumlu çıkarsa Türkiye’nin bekası açısından ciddi risklerin olduğunu gören bir taban. Dolayısıyla o tabanın referandumda hayır oyu kullanması kadar doğal bir şey olamaz.
– Sayın Bahçeli beka sorunu yaşandığı için evet denmesi gerektiğini söylüyor.
– Bir ülke kendi geleceğini değişik kurumlarla güvence altına alır. Örneğin ordusu vardır, Merkez Bankası vardır, yargısı vardır bütün bunlar hukukun üstünlüğü kavramında güvence altına alınırlar. Dolayısıyla bir devleti ele geçirmek son derece zordur. FETÖ örgütünün devleti ele geçirmek için 30-40 yıldır çalıştığını biliyoruz. Sonra paralel bir devlet yapısı oluştu. Bu anayasa değişikliği geçerse bir kişiyi kandırdığınız andan itibaren devletin tamamını ele geçirebilirsiniz. Başkanı ele geçirdiğiniz anda kanun hükmünde kararname çıkararak istediğinizi yaparsınız. Örneğin muhtarlıkları kapattı dersiniz bir kararname ile. Vilayetleri birleştirdim, merkez bankasını kaldırdım. Müsteşarlıklar, kim müsteşar olacak tek bir kararname ile bütün hepsini görevden alıp yerine yenisini atayabilir. Şimdi bana söyleyin Türkiye’nin bekası burada mı yatıyor? Şu anda bütün bunlara TBMM karar veriyor.
– Dediğiniz tablo olursa biz de Meclis’i Cumhurbaşkanını feshetme yetkisi verdik.
– İyi de oradaki milletvekillerinin bir kısmını da Başkan seçti. Başkan aynı zaman partinin genel başkanı. 400 milletvekilinin oyu gerekiyor yargılamanız için. Nereden bulacaksınız 400 milletvekilini. Bütün bunlar düşünülerek yapılmış. Bütün milliyetçi, ülkücü kardeşlerime, mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum, bütün işçiye, sanayiciye, emekliye, köylüye sesleniyorum, Türkiye’nin bekası tehlikededir. Devletin yapısını ve şeklini değiştirecek. Vatandaşım kendisine sorsun başkanın kaç yardımcısı olacak? İsterse bir günde bir kararname ile bütün il başkanları başkan yardımcısıdır diyecek. Kaç bakan olacak belli değil. İsterse 500 bakan yapabilir. Bu kadar yetkiyi vermek doğru mu yanlış mı bunun tartışılması lazım. Bir kişiye bu kadar yetkiyi verirseniz birisi gelir kandırır devleti ele geçirir. Müsteşar kim olacak, nitelikleri ne Meclis belirliyor. Yürütme organına Başbakan da bu kurallara uygun tayin yapacaksın diyor. Bütün bunlara rağmen 30-35 yılda paralel devlet kurdular. Şimdi siz hepsini kaldırıyorsunuz bir kişiye yetki veriyorsunuz. Üstelik bu kararnameler Meclis’e de gelmiyor. Kalkacak 5 televizyon kanalını kapattım diyecek. Anayasa Mahkemesine gideceksiniz normal mahkemeye gidemiyorsunuz. Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini Başkan tayin ediyor. Kendi tayin ettiği biri kararına karşı çıkarsa başkanı görevden alacak. Bir partinin genel başkanı hakim tayin etsin mi etmesin mi? Bu soruyu vatandaşlarım kendisine sorsun. Anayasa Mahkemesi’nin 12 üyesini o tayin ederse hiçbir kararnamede iptal çıkmaz. Hakimler savcılar kurulu var üyelerin yarısını Başkan atıyor diğer yarısını parlamento seçiyor. Orada da çoğunluk başkanın partisindense yine başkanın oluyor. O kurul bütün hakimleri istediği yere tayin eder, sınavı o kurul yapacak, hakimleri o kurul alacak, o sürecek, eğer başkanı kızdıran karar alırsa alıp başka yere gönderecek. Bu mudur bağımsız adalet? Bu anayasa değişikliği Türkiye Cumhuriyeti devletini çökertir.
– Siz bu bir rejim değişikliğidir diyorsunuz iktidarda rejim meselesi 1923’te kapanmıştır. Sayın genel başkan nereden çıkarıyor rejim değişikliğini diyor.
– İran’da, Libya’da, Suriye’de, Mısır’da da cumhuriyet var Suriye’de de var. Bizim cumhuriyetimizle siyahla beyaz kadar farklı. Biz niye vazgeçiyoruz her şeyi başkana bağlıyoruz. Bir devletin yapısını ve işleyişini değiştiren kararname çıkarma yetkisini birisine verirsek, parlamentonun yasa çıkarma yetkisini elinden alırsak bu bir rejim değişikliği değil midir? Diyelim başkanı seçtik Allah uzun ömür versin vefat etti yerine başkan yardımcısı bakacak. Seçimle mi geliyor başkan yardımcısı? Hayır. Koskoca Türkiye Cumhuriyetini seçimle gelmeyen adam yönetecek. Bakın şu anda cumhurbaşkanı yurtdışına çıktığı zaman yerine TBMM başkanı vekalet ediyor seçimle gelen birisi yani. Yeni modelde yasama organı 3.sınıf hale getirildiği için ona hiç ihtiyaç duyulmuyor. Bir süre sonra biz 600 milletvekiline niye maaş ödüyoruz. Vatandaşım kendi vicdanına sorsun niye 600’e çıkarıyoruz. 178 milyon TL 5 yılda masraf yapacak. Rejimi değiştiriyorlar. Yargı onda yürütme onda, yasama zaten ona bağlı. Milletvekilleri ne iş yapacak? Milletvekillerinin telefonlarına hiçbir bürokrat çıkmayacak. Çözüm orada değil ki sarayda. Vatandaş Meclis’e gelmeyecek sorununu çözmek için. Bu Türkiye’yi sonu belirsiz bir maceranın içine sürüklemektir. Türkiye’nin nereye gideceği nasıl yönetileceği belli olmaz. Bu meclise hükümet programını bile sunmayacak tenezzül bile etmeyecek. Güvenoyu bile almayacak. Sen maaşını al otur diyor. Bu meclis gazi meclis.
– Kampanyaya ne zaman başlayacaksınız? Slogan belli mi?
– Slogan belli birden fazla var ama bütün örgütlerimiz çalışıyorlar. Bende Çarşamba günü İstanbul’daydım 3 ayrı toplantı yaptık. Önümüzdeki günlerde yine gideceğiz. Her partiden vatandaş geliyor. Biz iktidarı kötülemek onların yaptığı gibi bir şey değil bu anayasa değişikliği neler getiriyor neler götürüyor açık net gerekirse ilgili maddeleri de okuyarak anlatıyoruz. Mesela meclisi fesih yetkisi soruyoruz. Senin seçip gönderdiğin 600 kişiyi başkan bir sabah kalkıyor feshettim diyor. Sen bunu istiyor musun diyoruz. İstemiyorum diyor ama burada var. Mevcut anayasada da var diyor mesela. Evet ama seçimden sonra 45 gün içinde hükümet kurulamazsa memleket hükümetsiz kalmasın diye seçime götürür. Ancak o gerekçe ile feshedebiliyor. Burada gerekçesiz yapabiliyor.
– Seçmen anladı mı değişikliği sayın cumhurbaşkanı seçmenin çok iyi anladığını düşünmüyorum diyor.
– Sayın Cumhurbaşkanı niye bunu söylüyor. Bu milletin ferasetiyle sağduyusuyla dalga geçmek değil midir? Vatandaş gayet güzel anlıyor. 550 milletvekilini niye 600’e çıkarıyorsun diyor vatandaş. Benim irademi bir kişi feshedemez diyor. Yargının bağımsız olması lazım diyor. Bir siyasi partinin genel başkanı mahkemelere hakim tayin ederse bu doğru mudur diyor. Anlamasın diye uğraşıyorlar. Camiye siyaset girmesin diyoruz, adliyeye siyaset girmesin diyoruz, kışlaya siyaset girmesin. Her siyasi görüşten insan camiye gidiyor oraya siyaset girerse ayrışma çıkmaz mı? Kışlaya siyaset girmesin. Her siyasi görüşten vatandaşımızın çocuğu askere gidiyor. Ben farklı görüşten olabilirim siz farklı görüştensiniz nereye gideceğiz bir itilafta. Hakim sizin partiden olursa adalet mi olur? İki takım düşünün maç yapıyorlar hakem bir takımın santraforu. O maç sağlıklı yönetilir mi? Şimdi aynı tabloyu Türkiye için getiriyorlar. Devlette çift başlılığı engelleyeceğiz diyorlar. Aslında sayın başkan aslında partinin genel başkanı iki şapkası var çift başlı. Aşağıda vali var başkanı temsil edecek il başkanı o da partinin genel başkanını. Kim etkin olacak. Devletin tepesinde de dibinde de çift başlılık yaratıyorlar. Vatandaş gayet iyi anlıyor bunları. Başbakanlığı niye kaldırıyorlar diye soruyor vatandaş. Bir başkan yardımcısı yolsuzluk yaptı gensoru veremeyeceğiz. Malı istediğin kadar götür denecek. Yargılanması içinde 400 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. 400 milletvekili evet demezse ömür boyu yargılanmayacak.
– Farklı farklı hayır kampanyası yapan kesimler var. Onlarla bir araya gelecek misiniz yoksa herkes kendi kampanyasını kendisi yürütsün mü diyorsunuz?
– Herkes kendi kampanyasını götürüyor biz de kendi kampanyamızı götürüyoruz. Bir araya gelmenin hiçbir mantığı yok. Görüşlerimiz farklı olabilir ama bir ortak paydamız var.
– Mesela Milliyetçi Hareket Partisi içindeki muhalifleri sormak isterim onların bir kampanyası var. Siz hatta Ümit beyle bir görüşmeniz olmuştu.
– Ümit beyle kampanya için bir araya gelmedik. Ümit bey kampanya süresince provokasyonların olabileceğini bu konuda çok dikkatli olunması konusunda bazı belge ve görüşler sundu. Son derece saygıdeğer bir kişidir. Onlar ayrı çalışıyorlar biz ayrı çalışıyoruz. Biz bütün hayır diyenler demokrasi için hayır diyorlar. Dolayısıyla bu tablo açık ve net halkın önüne konacak. Bu bir siyasi parti seçimi değil biz o yüzden karar aldık asla altı oklu bayrağı kullanmayacağız sokaklarda caddeler ve metinlerde. Bu bir Türkiye meselesi.
– Sayın Baykal’ı mesela bir mitingde tek başına görebilecek miyiz?
– Tabi niçin olmasın. Arzu ederse o da kuşkusuz parlamentoda yaptığı konuşma tarihi bir konuşmaydı. Parlamentonun açılışında yaptığı konuşmada çok değerlidir. Parlamenter demokratik sistemden tek adam rejimine niye geçiyoruz. Bana bir Allahın kulu çıkı makul bir gerekçe söylesin. Vatandaş olarak öğrenmek istiyorum. Bana şu ana kadar makul mantıklı bir gerekçe önüme konmuş değil.
– Milliyetçi Hareket Partisi tabanının hayır diyeceğine inanıyorum dediniz. Bu açıdan HDP’de bir hayır kampanyası yürütecek. HDP’nin yürüteceği bir kampanyanın Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki ‘hayır’cı seçmene bir olumsuz etkisi olacağını düşünüyor musunuz?
– Parlamentoda Milliyetçi Hareket Partisi’nin HDP ile ortak imzaladığı çok belge var. En son 16 Temmuz’da parlamentoda grubu olan bütün partiler imza attılar. Demokrasiyi savunuyorlardı. Darbeye karşı hep birlikte durduk. Komisyonlarda var başka alanlarda var. Mesela ceza kanunu, Türk ticaret kanunu parlamentodan neredeyse oybirliği ile geçmiştir. Siyasi görüş olarak zıt kutuplar olabilirler ama ortak paydamız demokrasi.
Kuzey Kore’nin dünyada itibarı yoktur. Türkiye’yi Kuzey Kore haline getirmeye kimin hakkı var. Orada da tek lider var ağlayınca herkes ağlayacak gülünce gülecek herkes. Çok sesli bir Türkiye dünyada güven veren bir Türkiye’dir. Bakın yatırım için yabancılar gelmiyor. Oteller boş. Terör var. Almanya’da da terör var, Fransa’da da terör var bütün oteller dolu. Türkiye’nin imajı bozuk. Anayasa değişiyor hukuk fakülteleri konuşabiliyor mu? Hayır oyu kullanacağım diyenler üniversiteden atıldı hocalar. Sayın Kaboğlu’nu hangi ahlak hangi vicdan üniversiteden atar. Türkiye’nin en saygın anayasa hukukçularından birisidir. Yarın aynı şey Gaziantep ticaret odası başkanının başına gelmez diye kimse düşünmesin.
– 17 Nisan sabahı evet demiş bir Türkiye ve hayır demiş Türkiye’yi yan yana koyduğunuzda öngörünüz nedir?
– Evet demiş bir Türkiye düşünmüyorum. Hayır demiş bir Türkiye güzel bir nefes alacak. Sayın Cumhurbaşkanı görevinin başında devam edecek, sayın Meclis Başkanı, parlamento devem edecek. Sayın Binali Yıldırım başbakan olarak görevini yapacak. Olağan hayat devam edecek. Hayır’ın anlamı biz sizi seçtik Meclis’e gönderdik, cumhurbaşkanı yaptık. Hukukun üstünlüğüne inanın herkes anayasaya göre kendisine verilmiş görevleri yerine getirsin. Parlamento milli iradenin yüzde yüzünü temsil ediyor. Bu kurumun kararları topluma güven verir.
– Referandum sonrası bir erken seçim öngörünüz var mı?
– Niye erken seçim olsun? Tek başına hükümet, koalisyon yok. Yasa çıkarırken sorun mu yaşıyorlar? Getiriyorlar yanlışlar varsa söylüyoruz düzeltiyorlar da yanlışsa sonra parlamentodan çıkıyor anayasaya aykırılık varsa anayasa mahkemesine gidiyor. Bakanlar Kurulu kendilerine ait istedikleri kararı alabiliyorlar. Erken seçim olabilir, parlamento böyle bir kararı alabilir. Halka diyeceğiz ki iktidar partisi biz bu ülkeyi yönetirken sıkıntıya giriyoruz daha doğrusu yönetemiyoruz artık o noktaya geldik. Çoğunluğumuz var Meclis’te bir şey yapamıyoruz, bakanlar olarak bir şey yapamıyoruz bizi buradan kurtar diyecekler herhalde.
– ABD’nin yeni başkanı Trump‘la bir görüşme gerçekleştirdi Sayın Cumhurbaşkanı. Sonrasında CIA başkanı Türkiye’ye geldi, yarın ABD Genelkurmay Başkanı geliyor. Sanki bir şeyler pişiriliyor. Siz ana muhalefet lideri olarak Suriye’de yaşananları, Türkiye’nin Suriye politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Baştan beri Suriye politikasının yanlış olduğunu söyledik. Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemeyin diye söyledik. En sonunda onlarda bu alanın bataklık olduğunu gördüler. Yaptıkları yanlışın faturasını sadece Türkiye çekiyor. Şimdi El Bab’dan şehitlerimiz geliyor. Sayı 70’e yaklaştı. Güvenli bölge oluşturun tabi her ülkenin kendi güvenliğini sağlaması çok önemlidir. El Bab’a kadar gidin IŞİD’in Türkiye’ye girişini izin vermeyin. El Bab’dan sonra Münbiç ve Rakka’ya gideceğiz. Oralara gitmeyin. Biz şehitler vermek istemiyoruz. Arkasından sayın Erdoğan bir konuşmasında daha derinlere gitmeyeceğiz dedi. Sonra Trump’la bir görüşme oldu Münbiç ve Rakka’ya gideceğiz dedi. Bu kadar hızlı karar hangi gerekçe ile değişiyor. Aynı kişi El Bab tamam diyor ondan sonra amacına ulaşmıştır Fırat Kalkanı operasyonu diyor. Aynı sayın Erdoğan bir süre sonra Münbiç’e ve Rakka’ya da gideceğiz diyor.
– Ne yapılması gerekir sizin yaklaşımınız nedir?
El Bab’dan sonra bir yere gidilmeyecek. Gidilmesi yeni şehitlerin gelmesi Türkiye’ye büyük acı verir. Rakka’da ne işimiz var? Çok istiyorlarsa kendi çocuklarını göndersinler. Rakka dediğiniz 180 kilometre daha içeri gireceksiniz. Bir Trump’a bir Putin’e yaslanıyorlar. Kendi geleceğini ve kendi güvencesini bir başka ülkenin devlet başkanına bağlamak kadar bu ülkeye büyük hata yapılamaz. Çok büyük bir hata yaparlar. Gelen her şehidin sorumlusudurlar artık. Kaç kez vurdu Rusya. Dost ülke ateş açar mı? Ses çıkaramıyorlar korkularından. Benim askerimi vuracak ses çıkarmayacağım. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmamız gerekirken Suriye bölünüyor. Bölenler belli seslerini çıkaramıyorlar. Ama sokaktaki vatandaşın ensesinde boza pişirmesini biliyorlar.
– Sayın – diyor tamam çekilelim o zaman Suriye’nin kuzeyinde bir PYD koridoru…
– Ben çekilelim demedim. Zaten bizim çekilmemiz neresinden baksanız 10 yıl. Çekildiğimizde kimin dolduracağı belli değil orayı. Daha içeri girmek kadar büyük hata olamaz. Başka ülkelerin kara kuvvetleri olmayı mı göze alıyorsunuz. Bu kadar büyük bir hata olamaz. Başka bir koridor açacakmışız. PYD bölgesinden Rakka’ya gidecekmişiz. Nasıl ve niçin gideceksin? IŞİD’le mücadele edecekmişiz. Önce kendi ülkendeki IŞİD’le mücadele et. Güvenli bölge oluşturduk tamam ona biz de evet dedik. El Bab’da koy sınırını oraya mesele yok. Suriyelileri götür oraya yerleştir. Ev yap, okul yap, hastane yap, insanlar oraya yerleşsinler. Rakka’ya gidin diye kim talimat verdi. Onun için gidelim referanduma çağrı yapıyorum hükümete. Türk ordusu Rakka’ya gitsin mi gitmesin mi 15 gün içinde referandum yapalım. Ankara’da oturan bu beylerin çocuklarından hangisi askere gitti. Gariban Anadolu kadınının evladı üstünden ahkam kesiyorlar.
– Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
– Sandığa giderken düşünün, elinizi vicdanınıza koyun, çocuklarınızı, memleketinizi, vatanınızı, bayrağınızı, demokrasiyi düşünün. Huzur içinde yaşamayı düşünün ve bunun yolu demokrasiden, birbirimize karşı saygıdan geçiyor diyin. Bunu perçinlemek için lütfen ama lütfen sandığa gidin oyunuzu kullanın. Kaynak: NTV
Referandumu Radyo Beşiktaş’ta tartışın… Siyasiler gelsin anlatsın